Canlar Forumu Türkü Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:37 pm

25 Kasım'da hayat duracak

1 milyon emekçi uyaracak: Trenler, otobüsler ve uçaklar çalışmayacak; öğretmenler derse girmeyecek; otoyol gişeleri hizmet vermeyecek

KESK ve Kamu-Sen'in Türkiye geneli yapacağı 1 günlük 'uyarı grevi'ne 48 saat kaldı. KESK Genel Başkanı Sami Evren, 'Grev hakkı grev ile kazanılır' dedi ve şu çağrıyı yaptı: 'Halkımız çocuklarını okula göndermeyerek, üniversite öğrencilerimiz boykot yaparak, işçi sendikaları alanda bizimle beraber olarak eylemimizi büyültmeliyiz.'

'Grev hakkı grev ile kazanılır

Yıllardır Toplu İş Sözleşmesi (TİS) ve grev hakkı için mücadele veren KESK, Türkiye Kamu-Sen ile 25 Kasım'da tüm Türkiye genelinde yapacakları 1 günlük 'Uyarı grevi' hazırlıklarını tamamladı. 25 Kasım'da Türkiye geneli trenler ve otobüsler çalışmayacak, uçaklar uçmayacak, otoyol gişeleri çalışmayacak, hastanelerde aciller hariç diğer birimler çalışmayacak, okullarda öğretmenler ve öğrenciler olmayacak. Grev günü Kamu-Sen Genel Başkanı ve konfederasyona bağlı sendikaların başkanları greve bağlı oldukları kurumların önünde katılacak. KESK Genel Başkanı Sami Evren ise greve İstanbul'da katılacak.

Herkes sahiplenmeli

25 Kasım grevinin sadece kamuda çalışan emekçilerle sınırlı bir grev olarak algılanmaması gerektiğini belirten KESK Genel Başkanı Sami Evren, 'Mücadeleyi daha da toplumsallaştırmak için emekten, demokrasiden yana bütün güçlerin grevimizi sahiplenmesi gerekir. 25 Kasım'da herkesin yapabileceği mutlaka bir eylem vardır. Halkımızın çocuklarını okula göndermeyerek, üniversite öğrencilerimizin boykot yaparak, işçi sendikalarının alanda bizimle beraber olarak eylemimizi büyültmeliyiz. Çünkü bu eylem sadece kamu çalışanlarının hak ve çıkarını savunan bir eylemlilikle sınırlı düşünülmemelidir' diye kaydetti.

Kamunun tasfiye edilmesinin önemli sonuçları olacağını belirten Evren, 'Kamunun tasfiye edilmesinin iki önemli sonucu vardır. Birisi çalışanların iş güvencesinin ortadan kaldırılması ikincisi ise toplumsal yarar ortadan kalkacağı için halkımızın mağdur edilmesidir. Eğitim ve sağlığın ücretli hale gelmesi bunun en somut örneğidir. Buna karşı ortak tepkileri örgütlemekte başta sendikalar olmak üzere hepimizin görevidir. Örgütlü toplum haksızlıklara itiraz eden toplumdur' diye konuştu.

'25 Kasım bir başlangıçtır'

Kamu çalışanlarının haklarını mücadele ederek alacakların belirten Evren şunları kaydetti: 'Haklar hiçbir zaman yönetenler tarafından çalışanlara bir lütuf olarak sunulmaz. Hakkınızı mücadele ederek kazanırsınız. Bu nedenle siyasi iktidarlar her zaman örgütlü toplum kesimlerinin örgütlenmesinin önünde ciddi engeller oluşmuşlardır. Baskı, tutuklama, sürgün emek mücadelesi tarihinde hep vardı. Örgütümüz KESK bu nedenle çalışma yaşamının demokratikleşmesiyle devletin demokratikleşmesi meselesini birbirinden ayırmaz. Biz yıllardır ücret sendikalcılığı, meslek sendikalcılığı yapmayacağımızı, ekmek mücadelesi ile özgürlükler mücadelesinin birbirinden ayrılamayacağını söyledik. O nedenle grev hakkını grev yapılarak elde edileceğinin bilincindeyiz. 25 Kasım kamu emekçileri mücadelesinde bir sonuç değil mücadelenin başlangıcı olarak algılanmalıdır.'

Greve katılım çağrısı yapıldı

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu üyeleri de KESK'in 'TİS yoksa grev var' sloganıyla 25 Kasım'da Türkiye genelinde yapacağı bir günlük iş bırakma eylemi öncesi halka çağrıda bulunmak amacıyla Bakırköy Sahili'nde bir araya geldi. Platform üyeleri 'Krizin bedelini ödemeyeceğiz', 'Parasız eğitim parasız sağlık', 'Haydi dayanışmaya' sloganları eşliğinde Fahri Koru Türk Caddesi'nden Özgürlük Meydanı'na kadar yürüdü.

Yol boyunca çevredeki yurttaşların alkışlarla destek verdi. Açıklamayı yapan Bakırköy Meydanı'nda Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Yoksul halkın eğitim, sağlık iş güvencesi ve yeterli ücret hakkının elinden alınmak istendiğine dikkat çekti. Algan, şimdiye kadar gerçekleştirilen mitinglerde sorunlarını haykırmalarına rağmen AKP Hükümeti ve sermayenin seslerini duymazdan geldiğini belirtti. 'Artık miting değil grev yapacağız. Sesimizi daha fazla yükselterek, haklarımızı daha kararlı arayacağız' diyen Ağlan, 25 Kasım'da çalışmakta oldukları tüm kamu iş yerlerinde greve gideceklerini vurguladı. Grevi desteklemek için çocuklarını okula göndermeyeceklerini dile getiren Algan, belediye, vergi dairesi başta olmak üzere devlet dairesindeki işlerini bir gün erteleyeceklerini ve acil olmadıkça sağlık kuruluşlarına başvurmayacakların belirterek, tüm vatandaşlara greve katılma çağrısı yaptı. Açıklamanın ardında çevredeki vatandaşlara greve ilişkin bildiriler dağıtıldı.

Sendikalardan destek

Memur konfederasyonları, daha önce ayrı ayrı yaptıkları eylemlerin aksine 25 Kasım Çarşamba günü birlikte 'iş bırakma' eylemine hazırlanıyor. iş bırakma eylemine, Türkiye Kamu-Sen, KESK, Birleşik Kamu-İş, BASK ve HAKSEN üyeleri katılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, uyarı grevine katılacak konfederasyonlardan Türkiye Kamu-Sen'in 375 bin 990, KESK'in 224 bin 413, Birleşik Kamu-İş'in 20 bin 731, BASK'ın 4 bin 976 ve HAKSEN'in 2 bin 967 üyesi bulunuyor. Türk-İş, DİSK, TTB'nin aralarında bulunduğu konfederasyon, meslek ve sivil toplum örgütleri de memurlara destek verecek. Türk-İş ve DİSK, üyelerine, yasal çerçeveler içerisinde 25 Kasımda yapılacak eyleme katkıda bulunmaları yönünde çağrı yaptı.

Üretim duracak!

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, tüm iyi niyetli çabalarının bugüne kadar hükümet tarafından karşılıksız bırakıldığını ve kendilerine sokağın gösterildiğini belirtti. Gelinen noktada bütün risklerine rağmen hizmet üretmeme kararı aldıklarını ifade eden Akyıldız, bu eylemin, aldıkları eylem kararının ilk aşamasının finali olacağını söyledi. İşçi, çiftçi, esnaf ve emeklilerden oluşan toplumun geniş kesimlerinin desteğinin yanlarında olduğunu dile getiren Akyıldız, eyleme katılmayacağını açıklayan Memur-Sen'in üyelerine ve sendika üyesi olmayan kamu görevlilerine '25 Kasımda işe gitmeme' çağrısında bulundu. Akyıldız, 25 Kasımda hizmet üretmeyecek üyelerinin sabah saatlerinden iş yerlerinde önünde olacaklarını Ankara'da ise Abdi İpekçi Parkı'nda merkezi bir etkinlik gerçekleştireceklerini bildirdi.

İSTANBUL-DİHA


KESK'ten hükümete 'grevi doğru oku' uyarısı

KESK tarafından 25 Kasım'da Türkiye genelinde yapılacak 'uyarı grevi' ile ilgili sendikalar hükümete uyarıda bulundu. KESK Genel Başkanı Sami Evren, yapılacak grevin 1969'da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından yapılan grevden sonraki en büyük eylem olacağını belirterek, hükümete 'Grevi doğru oku. Eğer bunu doğru algılamazlarsa 25 Kasım daha büyük eylemlerin başlangıcı olacak' uyarısında bulundu.

Daha özgür, eşit ve adil bir hayat için KESK ve Kamu-Sen öncülüğünde 25 Kasım Çarşamba günü gerçekleştirilecek olan bir günlük 'uyarı grevi' öncesinde sendika başkanları hükümete uyarıda bulundu. Taksim Hill Otel'de düzenlenen basın toplantısına KESK Genel Başkanı Sami Evren, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türker, TTB Genel Başkanı Gencay Gürsoy, İstanbul Eczacılar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Ertem, Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, katıldı. Toplantıya İstanbul Milletvekilli Ufuk Uras, DTP, SDP, EMEP, Halkevleri, ÖDP ve TKP temsilcileri de katıldı.

Kamu emekçileri olarak ülke genelinde gerçekleştirecekleri 'uyarı grevi'ni, 'Çalışma yaşamının demokratik olmaması ve kamuya yeterli kaynak aktarılmaması' nedeniyle yaptıklarını belirten KESK Genel Başkanı Sami Evren, çalışanların toplu sözleşme ve grev haklarını kullanma olanağının da kısıtlı olduğunu söyledi. Evren, 'Toplam iş gücü içerisinde emekçilerin çok az bir oranı sendikalı olabiliyorsa, o ülkede demokrasi defolu demektir' dedi.

'Hükümet duymazdan geliyor'

Demokrasinin dört yılda bir yapılan seçimlerle varılabilecek bir olgu olmadığına dikkat çeken Evren, toplu sözleşme ve grev hakkının olmadığı bu sistemde üyelerinin hak ve taleplerini koruyamadıklarını söyledi. Evren, hükümetin şimdiye kadar ilettikleri taleplerini duymazdan geldiğini ifade ederek, 'Bu grev sadece ücret talebiyle ortaya çıkmış bir grev değildir, toplu pazarlık ve grev hakkımızı ön plana çıkarmak için gerçekleştirilecek bir grevdir' dedi. Evren, hükümetin İLO gibi uluslararası sözleşmeleri ve Anayasa'nın 90. maddesini ihlal ettiğini de ekledi.

'Bu grev daha büyük eylemlerin başlangıcı olmasın' uyarısı

Kamuya ayrılan kaynağın azalması nedeniyle son yıllarda vatandaşların hizmet alımlarında sıkıntı yaşandığını aktaran Evren, kendilerini de ilgilendiren bu greve vatandaşların destek olmalarını istedi. Evren, 25 Kasım'da gerçekleştirilecek grevin, 1969'da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından yapılan grevden sonraki en büyük eylem olarak tanımladı. Grev nedeniyle hastanelerde acil sağlık hizmetlerinin dışında hizmet verilmeyeceği, vergi dairelerinde işlemlerin durdurulacağını, trenlerin durdurulup, uçakların rötar yapacağı bilgisini veren Evren, vatandaşların hizmet alımlarını ertelemesini, çocuklarını da okula göndermeyerek greve katılmaları çağrısında bulundu.

Hükümete de seslenen Evren, 'Hükümetin bu eylemi doğru değerlendirmesini umuyorum. Eğer bunu doğru algılamazlarsa 25 Kasım daha büyük eylemlerin başlangıcı olacak' uyarısında bulundu.

Çelebi: Herkes destek vermeli

Türkiye demokrasisinin ve emek hareketi açısından bugünün daha güçlü birlikteliğe gebe olduğunu söyleyen DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de, sendika olarak örgütlü oldukları tüm işyerlerinde greve destek vereceklerini belirtti. Hükümetin arkasına muhalefeti de alarak başka gündemler yaratmaya çalıştığını vurgulayan Çelebi, 'Tüm emekçileri ilgilendiren bu mücadeleye herkes destek vermelidir, çünkü buradan yaratılacak ortak dayanışma kamu emekçileri ve işçiler açısından başarıya ulaşmak için esastır' ifadelerini kullandı.

Türker: Hükümet doğru okumalı

Çelebi'nin ardından konuşan Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türker, işçilerin haklarını alamadığı 12 Eylül hukuku içerisinde memurların da haklarını alamamaları nedeniyle greve gidiyor olmasının çok önemli olduğunu söyledi. Türker: 'Tüm emekçileri ilgilendiren bu greve üretimi durdurarak destek vereceğiz, umarım grevle verilmek istenen mesajı hükümet doğru okur' dedi.

Toplantıya katılan tüm siyasi parti, meslek odaları ve sendika temsilcileri de greve destek vereceklerini açıklarken, İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras da, Çarşamba günü Meclis'te genel kurul toplantısına katılmayarak greve destek vereceğini söyledi. Uras, sol, sosyalist, demokrat tüm kesimlerin bu greve destek vermelerini istedi.

DİHA
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:39 pm

25 KASIM GREVİ İLE YAŞAMIN GERÇEK SAHİPLERİNİ GÖSTERME ZAMANI

25 Kasım’da KESK ve Türkiye Kamu-Sen liderliğinde Kamuda çalışan adına memur denip bizce kamu işçisi olanlar bir genel eylem ve iş bırakma yapacaklardır. Bu eylem, kriz ve krizin sonuçlarıyla da yüzleşme eylemi olacaktır aynı zamanda. Uzun zamandır böylesine çaplı bir eylemin yapılmamış oluşu- yaklaşık bir yıldır- emekçiler açısından süreci ısıtmak adına bir girişte sayılmalıdır. Zira, her bakımdan cenderelerde sıkılmaya başlamış olan sınıf ve onun mücadelesi, her bakımdan baskı altına alınıp, sürekli gündem değiştirme manevralarıyla geriye itilmektedir.
Bu eylem, bir bakıma sınıfın kendi adına” ben de varım” diyebileceği bir eylem olacaktır. 2010 yılı bütçesinin Meclis’e geldiği ve bu bütçenin bundan öncekilerden farklı olmayıp tam tersine kendinden öncekilerden daha da çok sömürü-yağma-talanı meşrulaştırıp, kriz ve faturasının emekçilere çıkarılmasının ötesinde; mevcut bütçe açıklarının en derin biçimde yine emekçilere-proletaryaya ödetilmek istendiğinin resmine karşı da bir karşı duruş olması lazımdır.
Zira 2010 bütçesi kriz ve yıkıcı tüm faturasının emekçilere açıktan ödetildiği bir bütçedir. Ve de daha yasalaşmadan yapılacak zam oranları konuşulmaya başlandı bile. Emekçiye yapılan %2.5 lik zamma karşılık, %30’lar civarında doğalgaz ve elektiriğe zam yapılacağı ifade ediliyor. Ya da zaten benzin ya da mazota sürekli bir biçimde yapılan zammın her şeye zam olduğu biliniyor. Bu da daha da yoksullaşma, sefalet ve açlığa mahkum edilmek anlamı taşımaktadır.
Bu arada bir derginin araştırmasına göre ise, Türkiye’de burjuvazi zenginliğine zenginlik katmanın yanı sıra, karlarını giderek daha da katlamaktadırlar. Ve de Türkiye gibi dünyadaki krizden etkilenmedikleri! açıktan belli oluyor. Zira her biri faaliyet dışı! alanlarından oldukça karlı bir süreç geçirmiştirler.
Dünyayı omuzlarında taşıyan proleterler ile emekçilere reva görülen açlık-yoksulluk ve sefaletin karşılığı burjuvazi açısından daha fazla kar ve daha fazla paradır. Krizin nedeni kapitalizmin daha fazla kar, daha fazla çıkar ile daha fazla para iken; kaynağı da bu düzenken ; düzenin krizinin faturasının emekçilere çıkarılmasına karşı durmak ve de gereğini yapmak açık ve kesindir.
25 Kasım elbette sınıfın bölükleri ile düzen arasında bir çatışmaya gebedir, olacaktır. 25 Kasım’da düzen ile emekçiler kozlarını bir kez daha paylaşacaklardır.
Ama, düzen her bakımdan bu sürece hazırlıklı iken, aynı şeyi düzen muhalifleri açısından söylemek olanaklı değildir. Zira ortada zaten Kamu-Sen var ve bir de gün geçtikçe ona benzeyen KESK var. Bu sendikalar elinde kamu işçilerinin enerji deşarjı olacağı açıktır. Ama hedefsiz bir eylemle, sürecin geçiştirileceğini de söylemek kehanet değildir.
Yine grev yerine sevk eylemi gibi kaçak yöntemlere başvuracakları ve de aynı zamanda da, eylemin sonunda da süreci bitirmek isteyecekleri hemen hemen kesindir.
Bu bağlamda, komünist devrimcilere ve emekçilere görev düşmektedir. Bulunmuş oldukları tüm alanlarda, devrimci bir eylem hattı çizmeye, gerçek bir grev örgütlemeye, bu grevi de destekleyen çerçevede mücadele çerçevesi oluşturup öncesinden hazırlıklı olmaya ihtiyaç oldukça keskindir. Tüm mücadele kesimlerinin birlikte, ortak mücadele alanını yaratmakta yaşamsaldır.
25 Kasım her bakımdan bir uyanışa! sahne olmalıdır. Kış geliyorken, kış uykusuna yatmayı bir kenara bırakınız; tam tersine yaza, eyleme ve de direnişin büyütülmesine sahne olmalıdır süreç. Bu başarılamaz değildir. Reformist ve revizyonistler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar; diğer yandan emekçilerin düzene karşı öfkesi büyümektedir ve de ciddi eylemler ile onların mücadelesini örgütlemek kesinlikle zorunludur.
25 Kasım komünist devrimci sınıf öncüleri açısından da önemlidir. Tüm sınıfın desteği ve dayanışması örgütlenmesi gereği gibi, sarı-gerici-faşist sendika ağalığı sistemine de bir tokat atılmalıdır bu süreçte. 25 Kasıma hazırlık ve mücadeleye çerçeve olarak yukarıdaki gibi bakılmalıdır. Sendikal ihanetin, süreci baltalaması ve içini boşaltmasına karşı uyanık olmakta diğer yanıdır sürecin.

13.11.2009


Mahmut Halil CAN ( Sendiren)
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:39 pm

Eylemin adı ‘grev’ olunca – Özgür Müftüoğlu



Grev, emekçinin ekmek kavgasında sermayeye karşı kullanabileceği en güçlü silahtır. Grevle birlikte bir taraftan emekçiler üretimden -hizmet sunumundan- ve dayanışmadan gelen gücün farkına varırken diğer taraftan sermaye düzeni ideolojik olarak sorgulanır ve sarsılır. Bu nedenle sermaye, grevle ortaya çıkacak tehdide karşı grevleri engellemek için her türlü yola başvurur.

Sermayenin engellemelerinin aşılarak grevin başarılı olabilmesinin koşulu grevin önce emekçiler sonra da toplum tarafından benimsenmesidir. Bunun için greve katılacak emekçilere ve bu grevden etkilenecek toplum kesimlerine grevin gerekçesi en açık biçimiyle anlatılmalı ve ikna olmaları sağlanmalıdır. Eğer greve çıkması beklenen emekçiler, grevin gerekçesi konusunda yeterli bilgiye sahip değilse ve tam olarak ikna olmamışlarsa greve katılım düşük düzeyde kalacaktır ki bu grevi daha baştan başarısızlığa mahkum edecektir. Katılımın düşüklüğünden kaynaklanacak başarısızlığı önlemek için grev kararının ya tabanı oluşturan emekçilerin talebiyle alınması ya da tabandaki emekçiler ikna edildikten sonra açıklanması gerekir.

Greve katılım konusunda diğer önemli bir nokta da greve katılacak emekçilerin grevi yürütecek sendikaya güvenidir. Sermayenin, grevi başarısızlığa uğratmak için en çok başvurduğu yol, grevi kanunsuz ilan ederek emekçileri tehdit etmektir. Grev kararını alan sendika greve katılan emekçilerin karşılaşabilecekleri sorunları sahipleneceği güvencesini vermelidir. Ayrıca grev kararı alan sendikanın hedefine ulaşana kadar grevi sürdürmesi beklenir. Greve çıkılırken ortaya konulan hedeflerden yarı yolda cayılması, sendikanın kendi eliyle grevi kırması anlamına gelir ki bu da sendikaya olan güveni onarılmaz biçimde tahrip eder.

Başarılı bir grev için greve çıkacak emekçiler kadar grevden etkilenecek toplum kesimlerinin de desteği alınmalıdır. Özellikle kamu hizmeti gören emekçilerin gerçekleştireceği grevlerde bu destek çok daha önemlidir. Örneğin grev nedeniyle hastane kapısından dönen, vergi dairesinde işini göremeyenler grevin gerekçesi konusunda ikna olmamışlarsa tepkilerini emekçilere yöneltirler ki bu grevin meşruluğunu ortadan kaldırır ve grevi haksız duruma düşürür. Hal böyle olunca da grevin başarısız olmasının ötesinde belki uzun yıllar bir daha o alanda grev gerçekleştirmek mümkün olmaz. İşveren de bu zafiyeti en etkili biçimde değerlendirir ve emekçilerin haklarını daha da geriye götürme fırsatını elde etmiş olur.

Bugün emekçilerin içinde bulunduğu durum en etkin biçimde mücadeleyi gerektirmektedir. Bu mücadele süreci içinde elbette grev de vardır. Ancak eylemin adı grev olunca gerekli koşulların mutlaka yerine getirilmiş olması gerekir. Eğer bu koşullar tam anlamıyla yerine getirilmezse grev silahı geri teper ve emekçilere yarardan çok zarar verebilir.

Kamu emekçilerinin 25 Kasım’da aldıkları grev kararında gerekli koşulların ne ölçüde yerine getirilmiş olduğu konusunda kendi adıma endişelerim olduğunu belirtmek isterim. Umarım grev sürecine dair –olumsuz- izlenimlerim ve endişelerimde yanılırım ve 25 Kasım grevi başarıya ulaşır. Aksi halde sadece grev gibi son derece önemli bir mücadele aracının içi boşaltılmış olmaz, aynı zamanda zaten son derece zor durumda olan sendikal hareket çok büyük bir darbe daha alır ve yeniden toparlanması uzun yıllar mümkün olmayabilir (!)
Evrensel / 13.11.09
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:40 pm

25 Kasım Grevi – Yürüyüş



Kamu emekçileri 25 Kasım'da 1 günlük iş bırakacaklar ve greve gidecekler.
Geride bıraktığımız Ağustos ayında yapılan toplu görüşme sürecinde KESK bir aldatmaca ve oyun olan toplu görüşmelere katılmayacağını, sonbaharda iş bırakacağını, halka ilan etmişti:
"... Siyasi iktidarın çalışma yaşamını demokratikleştirmek gibi bir derdi yoktur. Emekçileri sefaletten, açlık sınırından, yoksulluk sınırından kurtarmak gibi bir derdi yoktur. (...) Kamu emekçilerini güçlerini birleştirmeye, KESK'e üye olmaya, KESK'in sonbaharda yapacağı eylemlere ve uyarı grevine katılmaya çağırıyoruz."
8. Toplu Görüşme sürecinde ortaya çıkan tablo, bu görüşmelerin neden bir oyun, bir aldatmaca olduğunu ve bunu aşmanın neden bir zorunluluk olduğunu en açık haliyle bir kez daha gözler önüne sermişti. AKP iktidarı emekçilerin her türlü talebine kulak tıkıyor, görmezden geliyor. Dahası emekçileri kölece yaşama mahkum eden politikaları gündeme getiriyor. Emperyalistlerin birer soygun örgütleri olan IMF ve Dünya Bankası'nın talimatlarıyla ülkeyi yönetenler emekçilere hayatı zindan ediyorlar. Emekçilere siyaseti yasaklayanlar, sendikaların mücadelesini ücret artışı mücadelesiyle sınırlamak isteyenler, uzlaştırma kurulu dahi yüzde 4 zam teklif ederken emekçilerle alay edercesine yüzde 2'lik ücret zammını dayattılar.
İşte bu koşullarda " KESK TİS YOKSA GREV VAR" diye ilan etti KESK ve iş bırakacağını açıkladı. Hiç kuşkusuz bu karar, doğru bir karardı. Devrimci memurlar toplu görüşmelerin bir oyun olduğunu defalarca ifade ettiler. İktidarın oyunlarına verilecek cevabın fiili, meşru, militan mücadele hattı olduğunu belirttiler.
İş bırakma eyleminin hazırlığı yapılırken 13 Ekim günü KESK Genel Başkanı Sami Evren ile Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Mülkiyeliler Birliği'nde düzenledikleri bir basın toplantısıyla iki konfederasyonun 25 Kasım'da Toplu İş Sözleşmesi hakkının kullanılması için 1 günlük Uyarı Grevi yapmakta kararlı olduğunu açıkladılar.
Hemen belirtelim ki Devrimci Memur Hareketi, bu "ortak" açıklamayı doğru bulmamıştır. Herşeyden önce 1 Günlük Uyarı Grevi kararının her iki konfederasyon açısından anlamı aynı değildir. Her iki konfederasyonun temsil ettiği anlayışta bir ortaklık yoktur. Her iki konfederasyonun misyonu da aynı değildir.
Kamu-Sen nasıl bir sendikadır? Neyi, kimi temsil ediyor, misyonu nedir?
Türkiye Kamu-Sen düzenin yedek gücüdür. Patron ve iktidar işbirlikçisi sarı sendikadır. Devletin şovenist politikalarının savunucusudur. Kamu-Sen gibi sendikalar iktidarın sendikal tercihlerinin sonucu KESK gibi devrimci, ilerici sendikaların tabanlarını eritmenin, onların gücünü bölmenin aracı olarak kurulmuş sendikalardır. Kamu-Sen gibi sendikalar, toplu görüşmeler gibi oyunları meşrulaştırmanın da araçlarıdır.
Daha birkaç ay öncesinde toplu görüşme oyununa ortak olan Kamu-Sen, bugün 1 Günlük Uyarı Grevi kararı aldığını açıklıyor. Peki neden?
İktidarın, emekçilerle alay edercesine dayattığı yüzde 2'lik ücret zammına karşı, pratiğe yansımasa da ciddi bir tepki sözkonusudur. AKP'nin politikalarına karşı duyulan memnuniyetsizlik sadece KESK'in kitlesi için değil, Kamu-Sen'in, Memur-Sen'in tabanı için de geçerlidir. Üye sayısı Kamu-Sen ve KESK'ten çok fazla olan Memur-Sen, AKP'nin açık desteği ile ayakta dururken aynı durum Kamu-Sen için geçerli değildir. Bu noktada Kamu-Sen, tabandaki memnuniyetsizliği görerek bunu değerlendirmek istiyor. Aksi durumda tabanını kaybetme tehlikesi sözkonusudur. İşte bu koşullarda Kamu-Sen de ücret zammına endekslenmiş olarak 1 Günlük Uyarı Grevi kararı aldı. Bu noktada KESK'in gücünü de arkasına almak istiyor. Kamu-Sen'in derdi emekçilerin güçlerini birleştirerek haklar almak değildir. Bu Kamu-Sen'in varoluş nedenine, sendikacılık anlayışına aykırıdır. Kamu-Sen yöneticileri asıl olarak düzenin ana sendikası olmaya çalışmaktadır.
KESK bütün bunları gözönünde bulundurarak, kendi kararını bağımsız tarzda hayata geçirmeliydi. Emekçilerin gücünü birleştirmek, güçlü eylemler örgütlemek, işbirlikçi, devlet güdümlü sendikalarla aynı masalarda ortak kararlar almaktan değil emekçilere ve kendi gücüne güvenen bağımsız politikalardan geçiyor. Bu anlamda KESK'in Kamu-Sen'le ortak açıklaması bir zayıflıktır ve herşeyden önce emekçilere, kendi politikasına güvensizliktir. Bu zayıflık, devrimci sendikacılıktan uzaklaşmanın, bürokrat sendikacılığın sonucudur. Bu zayıflık aldığı karara üyelerini ortak etmemenin, meşruluğuna inanmamanın sonucudur. Bu tabloda karar alınırken "binbir türlü ve ince hesaplar" yapılmaktadır.
Tek başımıza 1 Günlük Uyarı Grevini hayata geçirebilir miyiz? Bu şube yönetimleriyle böyle bir grevi örgütleyebilir miyiz? Soruları sorulmuş ve buna olumlu cevap verilememiştir.
Oysa 1 Günlük Uyarı Grevi eylemi kararı geç kalmış, eksik de olsa yerinde ve doğru bir karardır. Bu karar, kendine ve emekçilere güvenle birleşmelidir. Böyle yaklaşılmadığında güçlü eylemler örgütlemek, emekçilere öncülük etmek, hak almak mümkün değildir.
Şimdi devrimci, ilerici, demokrat memurlar olarak bütün gücümüzle 1 günlük iş bırakma eylemini örgütlemeliyiz. Eylemin haklılığı, meşruluğu ve bundan aldığı güç bütün hesapları, zayıflıkları aşacak ana halkadır. Mücadele edenler bazen kaybedebilir ama kazananlar sadece mücadele edenler olmuştur!
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:40 pm

25 Kasım KESK/Kamu-Sen ortak eylemi üzerine - Veysi Ülgen



KESK ve Türkiye Kamu-Sen ilişkileri normal iki konfederasyon ilişkisi olmayıp, çatışma ekseninde devam etmiştir. Kastettiğimiz biri sol ve biri sağ konfederasyon çatışmasının da gerisindedir. KESK sendikal süreçlerden filizlenmiş bir konfederasyonken, Kamu- Sen yapısı ve işleyişi yukarıdan aşağıya örgütlenen düz örgütlenmeler toplamından başka bir şey değildir. KESK’in bütün eylemlerini yasadışı, yöneticilerini bölücü ilan eden bir Türkiye Kamu-Sen’dir var olan. 4688 sayılı grevsiz toplusözleşmesiz yasanın mimarlarından biri Türkiye Kamu-Sen’dir. 2009’a kadar yapılan bütün toplugörüşmelerde hükümetle kamu emekçileri aleyhine uzlaşan da Türkiye Kamu- Sen’dir.
KESK Türkiye Kamu-Sen ile ilk defa 1999’da Emek Platformu içinde DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin hazırladığı mezarda emeklilik yasasına karşı gerçekleşen eylemlerde yan yana durmuşlardı. Bu birliktelik KESK içinde oldukça uzun süren sert ve kırıcı tartışmalara neden olmuştu. Bugün mesele artık konu ile ilgili ikinci yazısını yazan bu satırların yazarı gibilerini ilgilendiriyor. Hatta bir yıldır KESK’e negatif muhalefet eden yönetimde olmayan gruplar durumdan çok memnun, bu sefer KESK’e canı gönülden destek veriyorlar.
KESK, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 24 Aralık 2006 tarihinde ki 1. Olağan Genel Kurulu’nda yönetime girmek uğruna, Türkiye Kamu-Sen’e karşı Memur-Sen ile ittifak yapmıştı. Bu ittifak da KESK içinde tartışılsa da ciddi bir tepki almamıştı. Bunu sonucu dönemin merkez yürütme kurulu üyesi Hasan Hayır SGK yönetimine güle oynaya asil üye olarak seçilmişti. Kamu-Sen bunu KESK’in her dönem kendisine atıfta bulunduğu gibi Memur-Sen ile beraber ‘hükümet işbirlikçiliği’ olarak nitelemişti. Hasan Hayır’ın zamanında üyelikten ayrılmamasıyla Memur-Sen tarafından da KESK, sözünde durmamak ve bürokratikleşme ile suçlanmıştı. KESK 27 Eylül 2008 de Hasan Hayır’ı SGK yönetiminden çektiğini açıklamış olsa da Hasan Hayır, KESK’in kararını tanımayarak geri çekilmemiş, bu kurumdan ayrıcalıklı bir şekilde emekli olmuştu. Buna rağmen KESK içinde Hasan Hayır’ı destekleyen bir grup olduğunu hatırlatalım.
Bu örnekler 1990’lı yıllarda kamu emekçileri içinde hayal bile edilemezdi. O dönemlerde daha az iş bırakanlar reformistlikle, kaçkınlıkla suçlanıyordu. KÇSP’e bağlı kongrelerde düzen partilerini çağırmak ihanetle eş tutuluyordu. İşyerlerinde Türkiye Kamu -Sen’lilere selam bile verilmezdi.
Demek ki Türkiye Kamu-Sen değişti de biz mi algılayamıyoruz!
Yada KESK değişiyor biz görmek istemiyoruz!

En iyi ihtimalde her iki konfederasyon birden geri adım atıyor. Bu düşünce de şimdilik bizi teselli etmeye yeter. Yine de kaygılarımı paylaşmaya, şeytanın avukatlığını yapmaya devam edeceğim.
2009 yılına girilirken 4688 sayılı yasa hükümleri gereği çoğunluğu bu defa Memur-Sen ele geçirdi. Bu durum eskiden hükümet ilişkileri üzerinden bürokratik bir tarzda örgütlenen Türkiye Kamu-Sen’i ürkütmüştür. Sonuçta Kamu-Sen merkezci bürokratik dar kadrosal örgütlenmeye dayanan bir konfederasyondur. Memur-Sen’e karşı iktidar kaynaklarından beslenme imkanı uzak görünmektedir. Kamu- Sen’in besleneceği bir CHP- MHP iktidarı da çantada keklik olmadığına göre Memur-Sen her yıl Kamu-Sen’e karşı daha fazla güçlenecektir. Mücadele ile yükselen KESK’e karşı önümüzdeki dönemde Memur-Sen kalacaktır.
Kanımca Türkiye Kamu-Sen, 25 Kasım’da KESK ile birlikte eylem yaparak birkaç kuş birden vurmayı ummaktadır. Öncelikle varlığın sürdürmesi için buna ihtiyacı vardır. Bürokratik imkanlar azalıp, Memur- Sen gün geçtikçe güçlendiğine göre üyelerine karşı sendika olmayı hatırlatarak, en azından bugünkü gücünü korumayı hedeflemektedir. Böylece üstündeki devlet güdümlü sendikacılığı gölgesini, söylem düzeyinde de olsa bir kenara atacaktır. Bu konfederasyonun KESK ile birlikte davranması ile kaybedeceği bir şey yoktur. Ancak kamu emekçileri gözünde bir meşruluk zemini kazanacaktır.
Son bir yıldır emek cephesinde iyi bir çıkış yakalayan KESK belli ki kendisine çok güveniyor. Bu eylemin sonuçlarından kendi aleyhine dönmesinden kaygı duymamaktadır. Ancak KESK bundan sonra Türkiye Kamu-Sen’e en azından tüzel kişilik olarak devlet güdümlü yada sarı sendika diyemeyecektir.
Kamu-Sen KESK’i yine karalayacak mıdır? Kürt meselesi üzerinden, evet karlamaya devam edecektir. Batı illerinde kitlelerin gözünde meşruluğu artma ihtimali olan Kamu-Sen , AKP karşıtlığı ve milliyetçi rüzgarı arkasına alarak KESK’ten üye de kopartabilir.
KESK’in kazançlı çıkmasında 25 Kasım’ın başarılı olması büyük önem kazanmaktadır. Her ne kadar uyarı grevi dense de adı iş bırakma olan eyleme KESK damgasını vurabilirse, Kamu-Sen gölgede kalacağı için yukarıda vurguladığımız negatiflikler de azalacaktır. Bir ihtimal, iyi tarafından…
Sürekli değişen Türkiye gündemlerinin son bombasını 25 Kasım’da KESK ve Türkiye Kamu-Sen’in ortak eylem yapması oluşturdu. Bir yandan 12 Eylül karanlığını yırtan kamu emekçilerinin fiili meşru mücadelesi üzerinden kurulan KESK, öte yandan bu mücadeleye karşı çıkartılan devlet töreniyle kurulan, iktidar olanaklarıyla palazlanan ve de 4688 sayılı grevsiz toplusözleşmesiz sendika yasası ile kuruluşunu tamamlayan Türkiye Kamu- Sen. 22 Haziran 1992 tarihinde, KESK’in önceli KÇSP(Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu)’nun Ankara’da, polis coplarına, barikatlara, panzerlere rağmen ‘toplusözleşme’ çağrısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kapısına dayandığı anda; Türkiye Kamu-Sen’in DYP-SHP koalisyon hükümetinin büyük ortağı, DYP’li bakanlarıyla beraber TRT 1’de kuruluş açıklamasını yaptığını hatırlatalım. TRT Kamu-Sen’in kuruluşunu haber yaparken televizyon ekranında KÇSP eylemlerinin görüntüleri yer alıyordu.

(sendika.org, 06 Kasım ‘09)
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:40 pm

25 Kasım grevi - Atılım



AKP Hükümeti, 2010 yılı memur maaş zamlarını açıkladı. Yüzde 2,5+2,5. Grev ve toplu sözleşmeden hala bir ses seda yok.
Ağustos ayının sonu ve Eylül başında yürütülen toplu görüşmelerde KESK, masadan çekilmiş, her yıl tekrarlanan orta oyununu kabul etmeyeceğini beyan etmişti. KESK, Kasım ayında greve gideceğini belirtmişti.
KESK ve Kamu-Sen, ortak hareket etme kararı aldı, 25 Kasım'da greve çıkacaklarını ilan etti. Memur-Sen ise kendi eylemini yapacağını duyurdu, ama ne yapacağını açıklamadı. Bir yanda; kapitalist sistemin tarihinin en büyük krizlerinden biri, onun tüm dünya halkları açısından yarattığı yıkıcı sonuçlar ve ortaya çıkardığı dinamikler. Kapitalizme ve neoliberal politikalara karşı birikmiş bir öfke. Avrupa'da ve dünyada kabaran ve militanlaşan direnişler.
Diğer yanda; Barış Gruplarıyla birlikte başka bir minvalde ilerleyen Kürt sorunu ve çözüm tartışmaları. Kürt ulusunun çözüm dayatması.
Bu iki eksenin kesişme noktasında ise toplumsal muhalefetin, emek hareketinin direngen yüzü KESK var.
Üstüne üstlük KESK, yoksulluğun, işsizliğin arttığı, işten çıkarmaların, örgütsüzleştirmenin, sendikasızlaştırmanın, taşeronlaştırmanın artık kural haline getirildiği ve neoliberal politikaların iflas ettiği bir dönemde tarihsel görevlerle karşı karşıya.
Bu yüzden; şimdi 25 Kasım'a doğru yol alınırken, son yıllarda yapılageldiği gibi, bu eylem g(ö)rev savma şekline bürünmemeli. Her yıl yaşanageldiği gibi bir Kasım hareketlenmesi olarak görülmemeli. Hak alma ekseninde, krizin yıkıcı etkilerini sermayeye yükleme hedefiyle örgütlenmeli 25 Kasım.
KESK, geleneğine yaslanarak ancak geleceğe yürüyebilir. Sokaklarda büyük direnişlerle kurdukları sendikaları ve konfederasyonları, emekçi memurlar için büyük bir tarihsel kazanımdır. 25 Kasım grevinin başarısı ancak ve ancak, bu geleneğin yaşatılması, sadece bir iş bırakma düzeyinde kalmaması ile mümkündür.
Emekçi memur hareketi, tarihlerinde bir çok olumlu örneği barındırıyor. 1 Aralık 2000 yılında yapılan genel grev ve bir çok ilde yapılan kitlesel ve yaygın mitingler yol gösterici olmalı. Kızılay Meydanı'nda, tıpkı 2000 yılında olduğu gibi 100 binleri toplamak amaç edinilmeli.
KESK'in Kamu-Sen ile ortak hareket etme kararı alması, emekçi memur hareketinin birleşmesine hizmet etmekle birlikte, içerisinde riskler de barındırmaktadır. KESK, ortak hareket etme kararını, eylemde ve sokakta emekçi memur hareketini birleştirme yönünde derinleştirmelidir. Kamu-Sen'in verili durumu nedeniyle grevi ve eylemi geri çekmek gibi girişimleri pekala olabilecektir. KESK'in buna karşı uyanık olmak, Kamu-Sen'i kendi çizgisine çekmek gibi bir görevi de bulunmaktadır. KESK, Kamu-Sen'e ayak uydurursa, o zaman emekçi memurlar için hiç de parlak sonuçlar ortaya çıkmayacaktır. Emekçi memurların talepleri suya yazılmış sözler gibi bu yıl da uçup gidecektir.
25 Kasım grevi için önümüzde 1 ay gibi bir süre bulunmakta. Pek de kısa sayılamayacak bir süre. Eğer ki, KESK, emek hareketinde yeniden bir referans noktası olma, bir yön gösterici olma, emekçi memurların haklarını kazanmak istiyorsa, şimdiden kolları sıvamalı. Daha fazla ertelemeden işyerlerinden/tabandan başlayan bir hazırlıkla, 25 Kasım öncesi toplantı ve açıklamalarla greve yürümeli. Ve grev günü yüz binleri işyerlerinden meydanlara doğru yürütecek bir çalışmaya girişmeli.
25 Kasım grevinin talepleri, asla ve asla zam talebine indirgenmemelidir. KESK'in yıllardır savunduğu ve mücadelesinin temel gündemlerinden biri haline getirdiği grevli toplusözleşmeli sendika hakkı mutlaka grevin merkezinde durmalı. Çünkü, emekçi memurların bugünü ve geleceği için, hakları uğruna mücadelede elde edebilecekleri birçok kazanımın geçiş noktasını oluşturmaktadır, grevli toplusözleşme mücadelesi.
İşçi ve emekçilerin özlemi olan barış mücadelesi de 25 Kasım'da dile getirilmeli. Mitingin temel taleplerinden biri yapılmalı, demokratik barış ve emekçi çözüm. Zira barış, en çok işçi ve emekçilerin ihtiyacıdır, emekçi memurların ihtiyacı. Bu noktada, asla Kamu-Sen çizgisiyle uzlaşılmamalıdır.
Hükümetin ve devlet güdümlü sendikaların emekçi memurların gözlerine baka baka, utanmazca oynadıkları oyunları bozma, masaları sokakta kurma zamanıdır. Emekçi memurların 25 Kasım grevi hiç şüphesiz sadece kendilerini ilgilendirmemekte, işçilerin, işsizlerin, yoksulların geleceğini de ilgilendirmektedir. Bu nedenle, bu Kasım'ı diğer Kasım'lardan farklı kılmak için, krizin omuzlarımızda büyüyen yüklerinden kurtulmak için, sadece emekçi memurlar değil, bütün havzalardan, semtlerden, yoksul gecekondulardan grev alanlarına akmak gerekir.
Yeni 1 Aralık'lar mümkün. Yeter ki, hedeflensin ve istensin.

(Atılım, 24 Ekim ’09)
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:40 pm

KESK “Grev”e giderken: 25 Kasım grevi nasıl ve kimlerle örgütlenmeli? - Devrimci Kamu Çalışanları



Bir yandan kapitalist sitemin yaşadığı tarihinin en büyük krizlerinden biri, onun tüm dünya halkları açısından yarattığı yıkıcı sonuçlar ve ortaya çıkardığı dinamikler, diğer yandan başta Kürt sorunu olmak üzere yaşanmakta olan kritik süreçler, toplumsal muhalefet, emek hareketi ve onun bir parçası olarak kamu çalışanları sendikal hareketi açısından yeni bir düzlemi oluşturuyor.
80’li yıllarda ilk adımları atılan, 90’larda hızla uygulamaya konulan kamusal hizmetlerin tasfiyesi, 2000’lerin sonuna geldiğimiz bu günlerde artık yasal düzenlemelerinin de tamamlandığı bir aşamaya getirildi. Temel kamusal hizmetlerin sağlık ve eğitim başta olmak üzere bütünüyle piyasalaştırıldığı, güvencesiz çalıştırmanın, taşeron çalıştırma biçimlerinin alabildiğine yaygınlaştığı, artık okullarda eğitim ve bilim emekçilerinin, hastanelerde sağlık emekçilerinin, belediyelerde, ulaşım alanında, vergi dairelerinde ve hatta adliyelerde bile çalışanların büyük çoğunluğunun güvencesiz biçimlerde istihdam edildiği bir süreci yaşıyoruz.
Bu sürecin bir sonucu olarak ortaya çıkan, sınıf hareketinin bütünü açısından yeni ve yenileyici bir dinamik olan kamu çalışanları sendikal hareketi, yoksulluğun, işsizliğin arttığı, işten çıkarmaların, sendikasızlaştırmanın, kayıt dışı çalıştırmanın artık kural haline getirildiği ve neo liberalizmin her yönüyle dikişlerinin patladığı bu dönemde önemli tarihsel görevlerle karşı karşıyadır.
Son yıllarını tümüyle devlet ve hükümet güdümlü “sendikalara”, Türk Kamu-Sen ve Memur-Sen’e karşı ‘üye yapma’ ve “yetki alma” yarışına kilitleyen, Eğitim-Sen’in ardından Tüm Bel-Sen’deki yetki kaybıyla Toplu Görüşme masasındaki sandalyelerinin tamamına yakınını kaybeden KESK açısından süreç toplugörüşme masası - maaş zammı- protesto eylemleri çerçevesiyle sınırlı görülemez.
“Oysa Kamu emekçileri daha KESK’in nüvelerini kurarken üyelerin nasıl artırılacağını, kitleselleşmenin ancak kamu emekçilerinin tüm emekçi kesimlerle bütünleşen gerçek talepleri doğrultusunda fili-meşru ve hareketli bir zeminde olabileceğini yaşayarak öğrenmiş ve öğretmişlerdi. Bu masaların nerede kurulacağını kamu hizmetinin verildiği her okulun, hastanenin, dairenin bahçesinin - giriş kapısının buna müsait olduğunu göstermişlerdi. Buralarda toplanan gücün Kızılay meydanında neye dönüşebildiğini de!” (1)
2009 Toplu Görüşme sürecini “ TİS yoksa Grev var” temel çerçevesiyle yürüten ve artık kamu emekçileri açısından bütünüyle anlamını yitiren Toplu Görüşme masasına oturmayan KESK’in 25 Kasım’da gerçekleştirmeyi planladığı GREV süreci, artık yıkıcı sonuçları krizle birlikte daha da derinleşen neoliberal politikaların ortaya çıkardığı yoksulluk, işsizlik, güvencesizliğin geldiği boyutlar ve ortaya çıkardığı dinamikler açısından özel bir anlam ve önem taşımaktadır.
Kamu emekçilerinin hak alabilmesinin ve onun örgütü olarak KESK’in gerçek bir mücadele örgütü olabilmesinin yolu geleneksel sendikal zeminin tüm kuşatmalarını parçalayarak neoliberalizmin ideolojik- politik ve örgütsel, her düzeyde üstünlüğünü ve hegemonyasını ortadan kaldırabilmesiyle mümkündür. Yani, gericilikle besledikleri, her şeyin alınıp satıldığı piyasacı düzenin karşısında parasız eğitim, parasız sağlık, güvenceli iş, güvenceli gelecek, insanca yaşam kavgasını somut gerçek bir mesele haline getirebilmekle mümkündür. KESK’in örgütlendiği tüm alanlarda tıpkı hareketin ilk yıllarındaki gibi, statükoları yıkarak ayağımızı bastığımız toprağın tümünü örgütlemek ve mücadeleye katmak gereklidir. Ve gerçek bir mücadele örgütü olmanın yolu fiili- kitlesel-militan bir mücadele ile “iş bırakma-grev” gibi hak alıcı etkili eylemler yapmaktan geçiyor. Bu eylemlerin kağıt üstünde kalmayıp gerçek olabilmesi, ancak grevin yapıldığı kamu kurumunun bahçesinde, kamu çalışanı-işçi-sözleşmeli-taşeron tüm çalışanların ortak mücadele ve örgütlenme hedefleriyle yan yana gelmesi ve aynı anda bu kurumun ürettiği kamusal hizmeti talep eden halkın tepkisi ve talepleri ile bütünleştirmesiyle mümkün.
Bizim açımızdan durum bu kadar net iken, KESK bugün itibariyle hem bu mücadele biçimine hem de Toplu Sözleşme süreci boyunca Genel Başkan aracılığıyla ifade edilen- ki yukarıda bahsettiğimiz mücadele biçimine yakın söylemlerdir- söylemine aykırı olan bir tutumu ortaya çıkarmaktadır. KESK Kasım ayında yapacağı “Grev” kararını Kamu-Sen gibi bir kontra sendikayla ortaklaştırarak hem kendiyle çelişmekte, yani mücadeleyi zam karşıtı “memur grevine” indirgemekte, hem de grevin ideolojik politik eksenini kaydırmaktadır. KESK’in, varlık nedeni sadece kamu çalışanları sendikal hareketini etkisizleştirmek olan ve kuruluş süreci de dahil olmak üzere tüm öyküsü henüz belleklerimizde taptaze duran Kamu-Sen gibi bir “sendika”yla “halk grevi” örgütleme, krizin tüm mağdurlarıyla buluşabilme, ilerici devrimci unsurlarla hakları gasp edilenleri yan yana getirebilme olanağı olmadığı çok açıktır.
Değisik manipulasyon, baskı ya da patronaj ilişkileri ile yapılan yaygın üyelikler, tıpkı Türk-iş’in merkez yönetimi ve istisnaları dışında yaygın sendikal yapıları için olduğu gibi, Kamu- Sen ve Memur Sen için de geçerlidir. Ancak bilinmelidir ki, üyeliğin yapılış biçimi o üye kitlesinin hareket tarzını ve bilincini de etkiler. Bu nedenle basitçe konfederasyonlar arası kararlar alınması ile yapılacak yukarıdan ortaklaşmaların gerçek bir mücadele zeminine taşınmasını beklemek safdillik olur. Amaç sadece imaj dünyasında medya ortamına yansıyan demeçler ve büyük projeler oluşturmaksa söylenecek söz yok. Ama amaç KESK’in öncülük edeceği ya da en azından temel dinamiklerinden birisi olabileceği, bütünlüklü bir emek hareketi yaratmak, içinde bulunduğumuz koşullarda neoliberal gericilik politikalarının ve krizin tüm mağdurlarını ortak mücadele talepleriyle buluşturacak bir zemini inşa etmek ise bunun başlangıç şekli de, örgütsel ortaklık zemininin bileşenleri ve yapılış biçimi de çok daha farklı olmalıdır.
Oluşturulacak geniş, etkili, ilerici ve demokratik bir düzleme belki tabanının zorlaması ya da dışında kalmanın yaratacağı tahribattan kurtulma refleksiyle katılmak zorunda bırakılacak bir Kamu Sen ile bu şekilde eşit payda olarak inisiyatif paylaşılmış bir Kamu Sen arasındaki farkın KESK yöneticilerince fark edilememiş olması kabul edilemez.
Bizler Devrimci Kamu Çalışanları olarak, KESK’i geleceğe taşıyacak bir mücadele çizgisini, hak mücadeleleri ekseninde “Halk Grevi” örneklerini yaratmak için Kasım ayı grevinde tüm gücümüzü seferber edeceğiz. Ancak Kamu-Sen’le her yan yana gelişin, her ortak adımın tarihsel olarak önümüze çıkan fırsatları kaçırmak, KESK’i yenileme olanaklarını geri tepmek, diğer taraftan kontra sendikalara güç kazandırmak anlamına geleceğini herkesin bilmesini istiyoruz.
Sadece kamu çalışanlarının değil, işsizlerin, eğitim, sağlık, barınma, su, elektrik, doğalgaz hakkı gasp edilenlerin, işten atılanların taleplerinin savunuculuğunu yapmak önemli olmakla birlikte onları örgütlemek, yan yana getirmek çok daha fazla önem taşımaktadır. KESK’in bütünleşmiş bir mücadele programıyla kadrolarına yeniden coşku vererek, tüm emekçilerin taleplerini Toplumsal bir Harekete dönüştürmeyi başarmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Şimdi devlet ve hükümet güdümlü sendikaların hükümetle ortaoyunu oynadıkları masaları tarihin çöplüğüne atıp, başka masalar kurma zamanıdır. Kurulacak bu masaların etrafında KESK bu defa insanca yaşam talep edenleri temsil edecektir. KESK’in omuz başında hayatı üretenlerin, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlerin tümünün ortak bilenmişliği ve gücü, bütünleşmiş inancı ve coşkusu olacaktır. Ve ancak emekçilerin inisiyatifi ile kurulan masalardan çıkan kararlar gerçek kararlardır! Ve ancak böyle bir yol bizi üretenlerin yöneten olduğu bir dünyaya çıkarabilir.
Sadece kamu çalışanlarının değil, işsizlerin, eğitim, sağlık, barınma, su, elektrik, doğalgaz hakkı gasp edilenlerin, işten atılanların taleplerinin savunuculuğunu yapmak önemli olmakla birlikte onları örgütlemek, yan yana getirmek çok daha fazla önem taşımaktadır. KESK’in bütünleşmiş bir mücadele programıyla kadrolarına yeniden coşku vererek, tüm emekçilerin taleplerini Toplumsal bir Harekete dönüştürmeyi başarmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.

Devrimci Kamu Çalışanları
(sendika.org, 12 Ekim ‘09)
(1) Kamu emekçileri masaları nereye kurmalı? Devrimci Kamu Çalışanları/24 Ağutos 2006 www.sendika.org/yazi.php
__________________
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:41 pm

25 Kasım'da GREV'deyiz!




(21.11.09) - 25 Kasım uyarı grevi yaklaşırken kamu emekçilerine destek artıyor. Bursa ve Adana'da basın açıklamaları gerçekleştiren kamu emekçilerine sendikalar da destek verdi.
Bursa'da engellere rağmen

KESK Bursa Şubeler Platformu, 25 Kasım uyarı grevi öncesinde 21 Kasım günü Fomara Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Bursa Valiliği tarafından izin verilmemesine rağmen 25 Kasım grevine çağrı amacıyla stant açtı.
"25 Kasım'da Grevdeyiz!" pankartı açan kamu emekçilerine DİSK'e bağlı Birleşik ****l-İş ve TTB de destek verdi.
Fomara Meydanı'nda toplanan kamu emekçileri burada yaptıkları açıklamanın ardından grevi emekçiler anlatmak için stant açtı. Valilikçe izin verilmemesine karşın fiili olarak grev standı açan kamu emekçileri halka bildiri dağıttı. Eyleme İzmir’deki KESK davasından gelerek katılan SES Genel Merkez Yöneticisi Köksal Aydın, tutuklu KESK’lilerin serbest bırakıldığını belirterek kamu emekçilerinin sermayenin saldırılarına karşı mücadeleye devam edeceğini belirtti. Daha sonra söz alan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu da TTB olarak 25 Kasım grevine destek verdiklerini belirterek tüm emekçileri ortak mücadeleye çağırdı.
KESK Bursa Şubeler Platformu adına basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Sözcüsü Dr. Candan Coşkun "İşimize, aşımıza, güvencemize göz dikenlere, bizi kapı kulu kendilerini padişah sananlara artık yeter demek için 25 Kasım’da grevde" olacaklarını ifade etti.
25 Kasım günü Bursa'da iş bırakacak kamu emekçileri saat 11.00'de Kent Meydanı'nda buluşup buradan Fomara Meydanı'na yürüyecekler.
Adana’da 25 Kasım grevine çağrı

25 Kasım grevi hazırlıkları çerçevesinde Adana'da biraraya gelen sendikalar 21 Kasım günü ortak bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler.
Saat 13.00’te Beşocak Meydanı'nda toplanan sendika üyesi emekçiler buradan sloganlar eşliğinde bildiri dağıtarak İnönü Parkı'na doğru yürüyüşe geçtiler. Çevreden desteğin yoğun olduğu eylemde İnönü Parkı'na gelindiğinde yapılan açıklamada 25 Kasım’a destek istendi.
Türk-İş yönetiminin de destek verdiği eylem sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Bursa - Adana
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:41 pm

25 Kasım üzerine...



(20.11.09) - Sosyalist Kamu Emekçileri, 25 Kasım'da gerçekleştirilecek uyarı grevi üzerine Eğitim-Sen İstanbul 5 No'lu (Kartal) Şube üyesi bir eğitim emekçisiyle konuştu...

"Süreç direniş ve grev komiteleri aracılığıyla örgütlenmeli!"


- 25 Kasım'da KESK, toplu sözleşme hakkı, insanca bir ücret, krizin faturasını ödememek, demokratik bir çalışma yaşamı için uyarı grevi kararı aldı. Kararın işyerinize yansıması nasıl oldu, işyerinizdeki emekçilerin düşünceleri nelerdir ?
Eğitim-Sen İstanbul 5 No'lu Şube üyesi bir eğitim emekçisi: İşyerinde çalışanlar arasında sendikalılar da dâhil olmak üzere uyarı grevi hakkında şimdiye dek herhangi bir görüş beyanı ya da tartışma vb. yaşanmamıştır.
- Sendikanın 25 Kasım'ı örgütleme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, yeterince gündemleştiriliyor mu, ön süreci güçlü örgütleniyor mu?
Eğitim emekçisi: Bu eylem ile benzer söylemlerle bugüne kadar örgütlenen diğer eylemler arasında, söylem ve yöntem bakımından pek fark olmadığı ortadadır. Kaldı ki eylemin adı uyarı grevidir. Dolayısıyla talepler konusunda yaptırım gücü olmayacağı açıktır. Bir yandan eylemin içeriği öte yandan sendika yönetiminin adeta gelenekselleşmiş sol gösterip sağa savrulma anlayışı bu eylemlilik sürecinin de hem gündemleştirme hem örgütlenme anlayışının ipuçlarını vermektedir. Burada dikkate değer başka bir durum uyarı grevinin ardından geliştirilecek iradedir. Uyarılanlar bugüne kadar sürdürdükleri tavrı devam ettirdiklerinden süreci örgütleyenlerin tavrı önemlidir.
- Sürecin güçlü örgütlenmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?
Eğitim emekçisi: İçinde bulunduğumuz koşullar sürecin güçlü örgütlenmesini önemli ölçüde sekteye uğratmaktadır. Bir de buna sendikal örgütlülüğün, sendika-üyeler ve sendika-kitleler arasındaki bağın zayıflığı eklendiğinde sonucun biz çalışanlar açısından pek de iç açıcı olmayacağı açıktır.
- 25 Kasım'ın güçlü örgütlenmesinin koşullarından biri de işyerini harekete geçirebilecek taban örgütlülüklerinin yaratılmasıdır. Bu anlamda sürecin grev ve direniş komiteleri aracılığıyla örgütlenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Sendikanın bu yönlü bir çabası var mı?
Eğitim emekçisi: 25 Kasım'ın güçlü bir şekilde örgütlenmesinin koşullarından biri olarak görülen taban örgütlülüğünün yaratılması bu anlamda sürecin direniş ve grev komiteleri aracılığıyla örgütlenmesi önemlidir. Fakat bu durumun oluşturulabilmesi işyerlerindeki sendikal potansiyelle, çalışanlar arasındaki sosyal ilişkilerle ve daha bir dizi benzerleriyle ilintili bir durumdur. Mevcut koşullar bakımından işyerlerinin bir çoğunda böylesi bir durum söz konusu değildir.
- Sürecin güçlü örgütlenebilmesi için kamu emekçilerine ne gibi görevler düşmektedir?
Eğitim emekçisi: Sürecin güçlü örgütlenebilmesi için öncelikle verili koşullar bakımından kamu emekçilerinin sendikal örgütlülüğün gereğini bilince çıkartmaları ve yaşamsal bir ihtiyaç olarak özümsemeleri gerekmektedir. Burada sendika aktivistlerine daha büyük görevler düşmektedir. Aktivistlerin işyerlerindeki duruşları, söylemleri, sergiledikleri sendikal politikalar ve çalışanlarla kurdukları sosyal ilişkiler ile sürükleyici konumda olmalıdırlar.

Sosyalist Kamu Emekçileri
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:41 pm

25 Kasım’a ilişkin emekçilerle konuştuk…




“Kazanımlarımızı artırmalıyız!”


- 25 Kasım'da KESK, toplu sözleşme hakkı, insanca bir ücret, krizin faturasını ödememek, demokratik bir çalışma yaşamı için uyarı grevi kararı aldı. Kararın işyerinize yansıması nasıl oldu, işyerinizdeki emekçilerin düşünceleri nelerdir?
Adana BTS Bölge Şube Başkanı ve KESK Şubeler Platformu dönem sözcüsü Mehmet Gök: Gecikmiş bir grev olduğunu düşünüyorum. Bu amaçlar için daha önceden grev yapılması gerekiyordu. Uyarı grevinin daha sonraki sürece grevlerle örülerek taşınması ve kazanımlarla taçlandırılması gerekmektedir.
İstanbul’dan1. eğitim emekçisi: Kararın işyerine yansıması olumlu olmadı. Okulumuzdaki emekçilerin büyük bir çoğunluğunun tavrı ya emekçi olduklarını kabullenmemek ya da mevcut şartların onları pek ilgilendirmediği şeklindeydi. Diğer bir bakış açısı ise “dünyayı biz mi kurtaracağız, halimize şükretmeliyiz” şeklindeydi.
İstanbul’dan 2. eğitim emekçisi: İşyerimizdeki yapılaşmadan dolayı çok ta olumlu olmadı. Birçok nedenden dolayı hükümet yanlısı sendikayı seçen kişiler biz halimizden memnunuz havasındalar.

- Sendikanın 25 Kasım’ı örgütleme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, yeterince gündemleştiriliyor mu, ön süreci güçlü örgütleniyor mu?
Mehmet Gök: Duyurular, her sendikada ve işyerlerinde toplantılar düzenleniyor. Adana yerelinde radyo ilanları, cumartesi günleri halka yönelik bildiri dağıtımı ve 5 Ocak’tan İnönü Parkı’na kadar yürüyüş düzenleyerek basın açıklaması ile sesimizi duyurmaya çalışacağız. Kendi sendikamız içerisinde Konya’dan Gaziantep’e işyerlerini ziyaret edip çalışanlarla yüzyüze görüşmeler yaptık.
Kurum içerisinde komisyonlar oluşturup işyeri temelli harekete geçirdik. Önümüzdeki günlerde kurum içerisinde toplantılar yapmaya devam edeceğiz. Ayın 23’ünde kurumda örgütlü sendikalarla birlikte istasyonun önünde basın açıklaması yapacağız.
İstanbul’dan1. eğitim emekçisi: Diğer sendikalarla karşılaştırdığımızda, iyi bir çalışma içinde ama daha iyi ve yaygın bir çalışma yapılabilir. Ön süreci örgütlemede yeterli değil.
İstanbul’dan 2. eğitim emekçisi: Ben bu iş bırakmanın diğerlerine göre daha sönük geçeceğine inanıyorum. Aralık ve Kasım iş bırakmalarına bakıldığında daha fazla çalışma vardı ancak 25 Kasım gündeme oturamadı. Sendikanın emekçiler üzerindeki etkinliği ve güvenirliği de sorgulanıyor.

- Sürecin güçlü örgütlenmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?
Mehmet Gök: Yapılan tüm toplantılarda grevin daha güçlü olması için her bireye görev düştüğünü belirtiyor ve özellikle her bireyin greve katılmasını yakın çevresini katmasını istiyoruz. Merkezden gelen materyalleri (bildiri afiş, broşür) her yere ve her bireye ulaşması için çaba harcıyoruz.
İstanbul’dan1. eğitim emekçisi: Eğer katılım arttırılmazsa grevin etkinliği arttırılsa da değişim ya olmayacak ya da daha yavaş olacaktır. Bedelleri ödeyenler hep aynı emekçiler olacaktır. Katılımı arttırmak gerekir.
İstanbul’dan 2. eğitim emekçisi: Öncelikle eğitim ya da işkolunun sorunlarına eğilen ve yapıcı çözümleri getiren bir süreç içinde olunmalı. Örgütlenme çalışmaları çok zayıf daha önceki yıllarda kazanılan hakların etkinliği de azalmakta. Düzen sendikalarına yönelim artmış durumda.

- 25 Kasım’ın güçlü örgütlenmesinin koşullarından biri de işyerini harekete geçirebilecek taban örgütlülüklerinin yaratılmasıdır. Bu anlamda sürecin grev ve direniş komiteleri aracılığıyla örgütlenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Sendikanın bu yönlü bir çabası var mı?
Mehmet Gök: Evet.
İstanbul’dan1. eğitim emekçisi: Sendika işyeri temsilcileri aracılığıyla bunu yapmaya çalışıyor. Fakat emekçilerin hepsinde hep aynı bakış açısı ve önyargı var. Biraz daha düzen medyalarını kullanarak katılım arttırılmalı diye düşünüyorum.
İstanbul’dan 2. eğitim emekçisi: Bu iş bırakma eylemini iş yeri temsilcileri ve ziyaretler aracılığıyla örgütlemeye çalıştı. Ancak kitleler ilgisiz görünüyor.

- Sürecin güçlü örgütlenebilmesi için kamu emekçilerine ne gibi görevler düşmektedir?
Mehmet Gök: 25 Kasım uyarı grevini başlatan demiryolu olacak. Gece saat 24:00’ten itibaren trenleri durduracağız. Ve grev önlüklerimizi giyeceğiz. Bu anlamda da KESK bileşenlerinin burada bizimle olması anlamlı olacaktır.
İstanbul’dan1. eğitim emekçisi:Bulunduğumuz durumda, duyarsız emekçilerin hareketlenmesi için sanki kötünün en kötüsünü görmeyi beklemek gerekiyor gibi. Yapılan bütün mücadeleler ve örgütlenme çabalarına bakış açısını bir türlü değiştiremiyoruz. Korku sarmış emekçilerin çoğunu, bunu yıkmamız gerekiyor. Kitlelere duyuracağımız büyük bir kazanımımız olmalı ya da kazanımlarımızın hepsinin teşhir gücünü arttırmalıyız. Bu mücadele sonucunda şunu elde edebildik gibi, mücadele sonuçlarının duyurularının arttırmalıyız.
İstanbul’dan 2. eğitim emekçisi: Kamu emekçileri arasında sınıf bilinci gelişmiş değil, talepler haklı ve net olsa da tabana yayma konusunda eksik davranıyoruz. Kişiler kazanımları ve sürekliliği görmek istiyor. Kararlı bir duruş yok. 4-5 Mart’ı unutmadık, sendika yönetimi emekçilerden yana tavrını net koymalı ve kararlı davranmalı.

Sosyalist Kamu Emekçileri
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:42 pm

Memurlar 25 Kasım'da iş bırakacak




Memur konfederasyonları, daha önce ayrı ayrı yaptıkları eylemlerin aksine 25 Kasım Çarşamba günü birlikte "iş bırakma" eylemine hazırlanıyor.
"Uyarı grevi" adı verilen iş bırakma eylemine, Türkiye Kamu-Sen, KESK, Birleşik Kamu-İş, BASK ve HAKSEN üyeleri katılacak.

Türkiye Kamu-Sen ve KESK'in çağrısıyla gerçekleştirilecek eyleme, Memur-Sen dışındaki 5 memur konfederasyonunun üyeleri katılacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, uyarı grevine katılacak konfederasyonlardan Türkiye Kamu-Sen'in 375 bin 990, KESK'in 224 bin 413, Birleşik Kamu-İş'in 20 bin 731, BASK'ın 4 bin 976 ve HAKSEN'in 2 bin 967 üyesi bulunuyor.

Memur konfederasyonlarının yapacağı "uyarı grevi"nin ulaşım, eğitim, sağlık ve maliye gibi kamu hizmetlerinde aksamalara yol açması bekleniyor.

Türk-İş, DİSK, TTB'nin aralarında bulunduğu konfederasyon, meslek ve sivil toplum örgütleri de memurlara destek verecek. Türk-İş ve DİSK, üyelerine, yasal çerçeveler içerisinde 25 Kasımda yapılacak eyleme katkıda bulunmaları yönünde çağrı yaptı.

Memur konfederasyonlarının temel talebini, kamu çalışanlarına grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmesi ve toplu pazarlığın alt yapısının kurulması oluşturuyor. Konfederasyonlar, hükümetin son sözü söylediği toplu görüşme sürecinin yıllardır biriken sorunları çözmekte yetersiz kaldığını savunuyor.

"Anlayış bekliyoruz"

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, tüm iyi niyetli çabalarının bugüne kadar hükümet tarafından karşılıksız bırakıldığını ve kendilerine sokağın gösterildiğini savundu.

Gelinen noktada bütün risklerine rağmen hizmet üretmeme kararı aldıklarını ifade eden Akyıldız, bu eylemin, aldıkları eylem kararının ilk aşamasının finali olacağını söyledi.

İşçi, çiftçi, esnaf ve emeklilerden oluşan toplumun geniş kesimlerinin desteğinin yanlarında olduğunu dile getiren Akyıldız, eyleme katılmayacağını açıklayan Memur-Sen'in üyelerine ve sendika üyesi olmayan kamu görevlilerine "25 Kasım'da işe gitmeme" çağrısında bulundu.

Akyıldız, 25 Kasımda hizmet üretmeyecek üyelerinin sabah saatlerinden iş yerlerinde önünde olacaklarını Ankara'da ise Abdi İpekçi Parkı'nda merkezi bir etkinlik gerçekleştireceklerini bildirdi. Bircan Akyıldız, 25 Kasım'a kadar vatandaşların mağdur olmamaları için yoğun bir bilgilendirme çalışması yapacaklarını ifade ederek, "Yapacağımız eylem kamu çalışanlarının haklarını almasının yanı sıra vatandaşlarımızın daha iyi hizmet alması içindir. Bunun için yandaşlarımızdan anlayış ve ellerinde bayraklarla yanımızda olmalarını bekliyoruz. Eylemin ardından da siyasi iradenin tutumuna göre yeni stratejiler belirleyeceğiz" dedi.

"Hem kendimiz hem halkımız için"

KESK Genel Başkanı Sami Evren de kamu emekçilerinin iş bırakma eyleminin haklı gerekçeleri bulunduğunu söyledi. Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla toplu pazarlık yapamadıkları için, 8 yıldır hükümetlerin tek taraflı kararlar verip sendikaları dikkate almadıklarını ifade eden Evren, bunun toplu sözleşme ve grev haklarının olmamasından kaynaklandığını belirtti.

Evren, toplu sözleşme ve grev hakkını elde etmek için de bir gün süreyle "uyarı grevi" yapacaklarını dile getirdi. Eylemin "halkın hayatının zorlaştırılması, halkın perişan edilmesi" olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Evren, şunları kaydetti:

"Yapacağımız eylem kamu hizmetlerinden yararlanan halkımız için de önemli. Hem kamu çalışanlarının hakları hem de halkın daha iyi hizmet alabilmesi için grev yapacağız. Çünkü kamu küçüldükçe, kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar azaltıldıkça bundan hem çalışanlar hem de halkımız zarar görüyor. Temel taleplerimizden biri de eğitimin, sağlığın parasız olmasıdır. Bu nedenle halkın yanımızda olmasını, 25 Kasım'da çocuklarını okullara göndermeyerek, acil durumlar dışında hastanelere gitmeyerek bize destek olmasını istiyoruz."

25 Kasım'da sabahın ilk saatlerinde tren seferlerinin duracağı Haydarpaşa Garı'nda olacağını ifade eden Evren, İstanbul'da yapacakları merkezi etkinlik için çeşitli ilçelerden gelen üyelerinin öğle saatlerinde Beyazıt Meydanı'nda toplanacağını bildirdi.

CNN Türk / 22.11.09
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:42 pm

25 Kasım bir günlük uyarı grevi son değil başlangıç olmalıdır!.. / KB




Süresiz iş bırakma eylemi örgütlenmelidir!


Kamu emekçileri hareketi uzun bir dönemdir geri çekilmiş durumda. Sahte sendika yasasının ardından uzlaşmacı sendikal anlayışlar mücadeleyi tümüyle yasal mevzilere sıkıştırdılar. Böylece sendikalar bürokratik işleyişin etkisi altında işlevsizleştirildi. Toplu görüşme süreci adı altında yıllardır yaşanan ortaoyunu ise artık kamu emekçilerinin ilgisini dahi çekmemektedir. Kamu emekçileri cephesinden KESK, Kamu-Sen ya da Memur-Sen arasındaki ayrımlar pratikte aynı konumda bulunmaları nedeniyle epeyce silikleşmiş bulunmaktadır.
‘89 Bahar Eylemlilikleri’nin ardından işçi sınıfının mücadele dinamizminin bir parçası olan, Bahar Eylemleri’nden aldığı moralle yükselişe geçen kamu emekçileri hareketi bugün oldukça geri bir noktaya düşmüş durumdadır. İşçi hareketinin durgunluk yaşadığı dönemlerde fiili-meşru eylemleriyle suskunluğu parçalayan kamu emekçileri, bugün için ne işçi sınıfının mücadele dinamizmine ne de kendi iç dinamiklerine yaslanarak yeniden ayağa kalkma imkanlarına sahiptir. Zira her iki imkan da hem sermaye iktidarının saldırıları nedeniyle, hem sendikal bürokrasinin denetimi altında, hem de öncü, sınıf bilinçli işçi ve emekçilerin değişik biçimlerde tasfiye edilmesinin ardından dumura uğratılmış bulunmaktadır. Özetle, kamu emekçileri hareketinin durumu işçi-emekçi hareketinin örgütsüz, dağınık ve parçalı yapısının bir parçası ve sonucudur.
Tüm bu olumsuzlukların yaşandığı bir süreçte 25 Kasım bir günlük uyarı grevi kararı alınmıştır. Kararın kendisi öncüler ve tabanda farklı kaygılara neden olmakta, değişik açılardan tartışılmaktadır. Öncüleri KESK’in 25 Kasım eylemi kararını Kamu-Sen ile birlikte almış olmasından duydukları rahatsızlıkları dile getirmektedirler. Kontra, işbirlikçi Kamu-Sen’i teşhir etmeyi temel politika haline getiren KESK’in Kamu-Sen’le aynı eyleme imza atarak kendisini zora sokacağını söylemektedirler.
Ne yazık ki bu eleştiriler için geç kalınmıştır. Çünkü KESK’in pratiği ve mücadele çizgisi uzun bir dönemdir Kamu-Sen ile aynı zemindedir. Masabaşı görüşmelerle, meclis koridorlarını aşındırmakla, düzen partilerinin temsilcilerini ziyaret etmekle sorunlarını çözmeye çalışan KESK’in uzlaşmacı sendikal anlayışları göstermelik eylemler, koltuk kavgaları ve dar grupçu yaklaşımlarıyla süreci heba etmektedirler. Dolayısıyla tüm bu eleştiriler haklı ve yerindedir. Ancak, öncesinde bürokrat yönetici takımının örgütü durumundaki Kamu-Sen artık bir kitle tabanına kavuşmuş durumdadır. Kamu emekçilerinin birlikte mücadelesini örgütlemek için Kamu-Sen ile Memur-Sen’in tabanının da mücadeleye çekilmesi gerekmektedir. Bunun için de her iki konfederasyonun tabanını kapsayacak mücadele araç, yol ve yöntemlerine ihtiyaç vardır. Kontra ve işbirlikçi bu iki konfederasyon bir yandan yönetimi şahsında teşhir edilirken, diğer yandan da pratikte tabanını kucaklayan bir mücadele hattı örülmelidir. Öncü kamu emekçileri sorunu böyle ele almak ve buna uygun davranmak durumundadır.
Tabandaki emekçiler ise daha çok soruşturma teröründen kaygı duymaktadır. İşyerlerinde öne çıkan sorunlardan biri, işgüvencesiz emekçilerin eyleme katılmak için sendikalardan güvence beklemesidir. Özellikle sağlık sektöründe işgüvencesiz istihdam ağırlıktadır. Bu nedenle taşeron, sözleşmeli emekçilerin sürecin bir parçası haline getirilmesi gerekiyordu. Ancak ne yazık ki 25 Kasım’a sayılı günler kaldığı halde bu yapılmamıştır.
Tabandaki emekçiler hak alıcı eylem biçimlerinin bir ihtiyaç olduğunu düşünmelerine rağmen mevcut hazırlıkların yetersiz olduğunu dile getirmektedirler. Kamu emekçilerindeki güvensizlikleri giderebilmek için güçlü, tüm işyerlerini kuşatan, eylemli tepkilerin açığa çıkarıldığı bir süreç örgütlenmeliydi. Emekçiler mücadeleye, kendilerine ve sendikalara duydukları güvensizliği ancak bu şekilde aşabilir, iş bırakma eylemine katılım örgütlü ve örgütsüz emekçiler tarafından ancak böylesi bir zeminde güçlü olabilirdi. Ne yazık ki işin bu yanı boşta bırakılmıştır.
Sürecin boşta bırakılan bir diğer önemli yanı ise grev ve direniş komiteleri aracılığıyla sürecin örgütlenememiş olmasıdır. Kimi illerde ve şubelerde öncü, devrimci kamu emekçilerinin çok özel çabaları sonucu örgütlenme komiteleri, komisyonları kurulabilmiş, çok sınırlı yerlerde grev komiteleri oluşturulabilmiştir. Örgütlü-örgütsüz tüm kesimleri kucaklamanın temel mekanizmalarından biri olabilecek grev ve direniş komiteleri uzlaşmacı sendikal anlayışlar tarafından önemsenmemiştir. “Nasıl olsa işyeri temsilcilikleri var, onlar aynı işlevi yerine getirebilir” türü yaklaşımların hiçbir ciddiyeti ve inandırıcılığı yoktur. Zira birçok işyerinin sendikalarla bağı uzun bir dönemdir kopuktur. İşyeri temsilcilikleri çalışmamakta, işyeri toplantıları yapılmamakta, işyeri temsilcileri toplantıları gerçekleşmemektedir. Tüm bunlar gerçekleşse dahi, sahte sendika yasasıyla birlikte işyeri temsilcilikleri karar organı olmaktan çıkarılmıştır. Dahası işyeri temsilcilikleri sadece KESK’li emekçileri kapsamaktadır. Grev ve direniş komiteleri ise tabandaki tüm emekçilerin birliğini sağlayacak taban örgütlülükleri işlevi görecektir.
Süreç örgütlenirken eksik kalan en temel sorunların başında ise, öncesi ve sonrasıyla 25 Kasım’ın bir bütün olarak örgütlenememesi gelmektedir. 25 Kasım bir uyarı grevidir. Kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini kazanması için uyarı grevinin süresiz iş bırakma eylemine dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu anlamda 25 Kasım bir ilk basamak ve başlangıç sayılmalıdır. Zira birçok kamu emekçisi 25 Kasım’ın başarısızlıkla sonuçlanması durumunda kamu emekçileri hareketinin ve KESK’in uzun bir dönem ayağa kalkamayacağını düşünmektedir. Böyle bir sonucu yaşamamak için yapılması gereken açık ve nettir. Henüz geç kalınmış değildir.
25 Kasım günü alanlarda bir günlük uyarı grevi bir başlangıç ilan edilmelidir. Tüm emekçiler işyerlerine döndüğünde, süreci daha güçlü, planlı ve etkin eylemliliklerle süresiz iş bırakma eylemi şeklinde örgütlemelidir. Bunun için her ilde, bölgede, işyerinde, sendika ve şubede, giderek hem alta doğru yayılan hem de üste doğru merkezileşen grev ve direniş komiteleri oluşturulmalı, tüm aktif üyeler bu komitelerin etkin bir unsuru haline getirilmelidir. Bugünden süresiz iş bırakma eyleminin tarihi ilan edilmeli, sistemli bir planlama ve disiplinli bir pratik çerçevesinde işyeri gezileri düzenlenmeli, işyeri toplantılarında neden süresiz iş bırakma eylemine gidilmesi gerektiği, grev ve direniş komitelerinin işlevi ve önemi anlatılmalıdır. Tüm işyerlerinde grev ve direniş komiteleri oluşturulması için çaba harcanmalı, bu komiteler karar organları olmalıdır. Tabanın iradesini, birliğini ve eylemli tepkisini açığa çıkarmanın bir zemini haline getirilmesi gereken grev ve direniş komiteleri demokratik bir işleyişe kavuşturulmalıdır.
Tüm eksikliklerine rağmen 25 Kasım uyarı grevi öncü, devrimci kamu emekçilerinin çabasıyla örgütlenmekte, işyerlerinde ve sendikalarda bir hareketlilik yaratmaktadır. Tabandaki emekçiler hak alıcı eylem biçimlerine ihtiyaç olduğunu vurgulamakta ama sendikalara, mücadeleye ve özgüçlerine güven duymamaktadırlar. Sınırlı çabalar dahi emekçilerde umut yaratmaktadır. Arkasının gelmeyeceğinden endişe duyan emekçiler herhangi bir kazanım olmadan, üstelik soruşturma tehdidi altında iş bırakma eylemine katılma eğilimindedir. Tüm bu kaygı ve çekincelere rağmen sermaye iktidarının yoğun saldırıları altında bunalan kamu emekçileri kendi iç dinamikleri üzerinden harekete geçmek niyetindedir.
25 Kasım’ı kazanıma çevirmek, mücadeleyi bir üst düzeye sıçratmak, süresiz iş bırakma eylemini örgütlemek için bir kez daha öncü ve devrimci kamu emekçilerinin iradesine, çaba ve enerjisine ihtiyaç vardır. Tüm öncü, devrimci kamu emekçileri 26 Kasımlar’ı kazanmak için işyerlerine ve şubelerine bu bilinçle dönmeli, grev ve direniş komiteleri oluşturarak emekçilerin tabanda birliğini sağlamalıdır.

(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, Sayı: 2009/45, 20 Kasım 2009)
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:45 pm

25 Kasım grevi; tasfiyeciliği, ekonomik-sosyal hak gasplarını ve her türlü gerici kuşatmayı yarmayı hedefleyen; emperyalizme ve uşaklarına karşı iktidarlaşma perspektifiyle, halkların haklı meşru mücadeleleriyle ilerleyen kavgada önemli bir adım olmalıdır




Bilindiği üzere geçtiğimiz Ağustos ayı içerisinde hükümet ve kamu sendikaları temsilcileri arasında “zam” ve “toplu sözleşme” görüşmeleri yapılmış; sırtını kamu emekçilerinin fiili, meşru mücadele tarihine yaslayan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu da (KESK) “toplu sözleşme” gündeminin değerlendirilmemesi üzerine görüşmelerden çekilerek, Kasım ayı içerisinde, bir günlük uyarı grevine gideceğini deklare etmişti.
Aradan geçen zaman diliminde, Türkiye Kamu Sen de KESK’le beraber hareket etme kararı aldı ve her iki konfederasyon, 13 Ekim’de yaptıkları ortak bir açıklamayla, 25 Kasım grevini kamuoyuna duyurdular.
Geçtiğimiz yıldan itibaren, krizin artan yıkıcı etkilerine paralel olarak yükselen ekonomik ve sosyal hak talepleri mücadelesi açısından da böylelikle önemli bir görev ortaya çıkmış olmaktadır.
Görev, demokratik haklar mücadelesinin her alanında, son yıllarda yakalanan olumlu zeminin, 25 Kasım grevi kapsamında, tüm yerellerde en etkili ve kitlesel şekilde seferber edilmesi ve yakalanan bu ivmenin, nitelikli bir şekilde kalıcılaştırılmasına yoğunlaşmaktır!
Ülke genelinde ve farklı toplumsal kesimler içerisinde, siyasi ve ekonomik krizin artan yıkıcı etkilerine paralel olarak, yükselen demokratik hak talepleri mücadelesi açısından; birleştirici, dinamik bir rol üstlenebilecek olan 25 Kasım grevine tüm gücümüzle hazırlanalım!
Emperyalizme, komprador kapitalizme, feodalizme ve faşizme karşı haklı davamızı; her türden tasfiyeci saldırıları ve kuşatmaları yarma perspektifiyle; ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarına karşı sokaklarda örgütleyelim!
Siyasi ve Ekonomik Kriz Derinleştikçe, Daha Geniş Kitlelerin Çıkarları da Ortaklaşıyor
1990’lı yılların başlarında, meşru sokak gösterileriyle, binlerce ilerici, demokrat, devrimci memur, KESK’in önceli olan ve o dönemki adıyla Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu’nun çağrısıyla, Ankara’nın sokaklarında coplara, panzerlere ve bombalara karşı göğüs göğse mücadele ederek sendika hakkını kazandığı günlerde; bizatihi devlet yönlendirmesiyle, her türlü yasal ve maddi olanak ve imkânla kur(durt)ulan Türkiye Kamu-Sen, bugün gelinen aşamada, KESK’le beraber greve gitmektedir.
Türkiye Kamu-Sen; 1990’lı yıllarda, 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın sopasıyla hayata geçirilen emperyalist yapısal dönüşüm projelerinin ortaya çıkardığı kapsamlı ekonomik ve sosyal yıkımlara karşı işçi ve memur kitle hareketlerinin ciddi ölçülerde görünürlük kazandığı ve bu kitle hareketleri içerisinde de devrimci sınıf hareketlerinin etkinliklerinin hissedilir biçimde arttığı bir dönemde; hâkim sınıfların devreye soktuğu türlü manipülasyon politikalarından yalnızca birisiydi.
Hâkim sınıflar bir yandan, yargısız infazlarla, tutuklamalarla, kaçırmalarla, sürgünlerle… bu gibi zorbalık politikalarıyla kitle hareketinin örgütlü güçlerine yönelirken, bir yandan da halk kitleleri içerisindeki gerici ideolojik akımları kaldıraç misali kullanarak, oluşan emekçi kitle hareketlerini içeriden bölmeye çalışmaktaydı.
Türkiye Kamu-Sen, aradan geçen zaman zarfında, kendi cephesinden, kamu emekçileri hareketinin, hâkim sınıflar karşısında bölünmesi, güçsüzleştirilmesi, pasifleştirilmesi görevini layıkıyla yerine getirdi.
Türkiye Kamu-Sen ve devamla kurulan Memur-Sen; bugün, sendikaların örgütlenme haklarının, toplu sözleşme haklarının olmamasında; sendikal çalışmaların yasal sınırlamalar, engeller ile sendikalar üzerinde devlet baskısının ürünü olan operasyonların varlığı gibi sonuçların ortaya çıkışında, bu saldırılara karşı etkili bir emekçi muhalefetinin örülememesinde, emek cephesinin bölünmesinde son derece önemli roller üstlendiler.
Öte yandan, kamu emekçilerinin fiili ve meşru militan eylemlilikleriyle ve ilerici, demokrat, devrimci bir çizgide, tabandan doğru ortaya çıkan bir iradeyle vücut bulan KESK gibi emekçilerin ilerici kitle örgütleri de son örneğini IMF ve DB protestolarında gördüğümüz üzere, düzen içi kanallarda en haklı ve meşru mücadele zeminini dahi manipüle eder noktada durmaktadırlar.
Nitekim KESK’in öncülük ettiği bu grev çağrısı da kendi tabanını dahi harekete geçiremeyecek niteliktedir.
KESK’in 25 Kasım’a çok kısa bir süre kalmasına rağmen hala kendi tabanına dahi ulaşma çabası içerisinde olmadığı, KESK’in tabanında örgütlenen emekçilere yönelik herhangi bir çalışmanın, toplantı çağrısının dahi olmadığı gerçeği düşünüldüğünde, milyonlarca emekçiyi yakından ilgilendiren 6 - 7 Ekim IMF ve DB toplantılarına yönelik protestolardaki meşru mücadele zeminini zayıflatma pratiğinin tekrarlanacağı kuvvetli bir ihtimal olarak durmaktadır.
Emperyalist efendilerinin ülkemiz uşak hâkim sınıflarına dayattıkları yapısal dönüşümün ideolojik plandaki uzantısı olan tasfiyeci rüzgâr, emek mücadelesi içerisinde olan kitle örgütlerine de ciddi ölçülerde sirayet etmiştir ve gelinen aşamada, sağ ve sol liberal gericilik, emek hareketini ciddi ölçülerde kuşatmış durumdadır.
17 yıl önce kurulan Türkiye Kamu-Sen gibi kitle örgütleri, kendilerine biçilen rolü böylelikle esasen yerine getirmekle birlikte, gelinen aşamada, değişmekte olan dünya, bölge ve ülke konjonktürü içerisinde; bugün yapısal bir krizine tanıklık ettiğimiz emperyalist-kapitalist dünya sisteminin sancılarını çarpıcı biçimde yaşayan ülkemiz emekçi sınıflarının ortaya çıkardığı hoşnutsuzluk; KESK’ten Türkiye Kamu-Sen’e dek, soldan sağa, liberal gericiliğin dümen suyunda emekçilerin haklı taleplerini düzen içi uzlaşmacılığı kurban eden kitle örgütlerini, harekete geçmeye zorlamaktadır.
Bu bakımdan, herhalükarda, ortada duran en büyük gerçek, başta emekçiler olmak üzere, geniş halk yığınlarının, yaşanan iktisadi ve siyasi krizden doğrudan etkilendikleri ve hızla yoksullaştıklarıdır.
Yıkım Tablosu Derinleşmektedir
Geçtiğimiz ay içerisinde ülkemizde toplanan IMF ve DB yetkilileri, resmi ağızlardan, dünya genelinde işsizliğin artacağını, krizin yıkıcı etkilerinin katlanarak süreceğini ve faturanın da emekçilere kesildiğini büyük bir aymazlıkla deklare ettiler.
Sadece ülkemizde, son bir yılda 1.5 milyona yakın kişi işini kaybetti.
Yine resmi rakamlara göre ülkemizde %20’ye ulaşan bir işsizlik oranı bulunmaktadır ve 5 milyon civarında da işsiz vardır.
Ancak resmi rakamların ötesinde, halkın gerçeği, dünden bugüne, katlanarak derinleşen, yayılan ve farklı katmanlardan, kesimlerden daha fazla insanın yoksullaşması ve kölelik koşullarında bir yaşama giderek daha fazla mahkûm olmasıdır.
Çalışma hakkı ellerinden alınan emekçi kitlelere her geçen günde yenileri eklenmekte ve işsizler ordusu büyümektedir.
Bu yıkımdan nemalanmaya çalışan patronlar; taşeron işçi uygulamalarını daha pervasızca hayata geçirmekte ve ücretleri alabildiğine düşürmektedirler.
Yanı sıra, sağlık ve eğitim alanlarında, son yılların büyük özelleştirme talanlarından sonra geriye kalan sosyal hakların da neredeyse tamamına yakınının özel sektöre peşkeş çekilmesi ve yoksullaşan halk yığınlarının elinden eğitim ve sağlık gibi temel haklarının alınması gerçekliğidir, bugün ortada olan.
Kamu okulları ve hastaneleri, halkın tüm sosyal hakları; soygun ve talan düzeni içerisinde, özel sektöre peşkeş çekilmeye devam edilmektedir.
Ulaşım, barınma, ısınma, mutfak ihtiyaçlarına yapılan fahiş zamlar; ücretlerin düşürülmesi yahut dondurulması; ücretsiz izin adı altında, işten çıkarmalar; kapanan iş yerleri; konut yıkımları, arazilerin peşkeş çekilmesi…
Bu büyük ekonomik ve sosyal yıkımların yanı sıra emperyalizmin dönemsel politikaları kapsamında gündeme oturtulan “demokratik açılımlar” yalanlarıyla, Kürtlerin, Alevilerin ve adı dahi anılmayan diğer azınlık milliyet ve inanç gruplarının haklı kültürel taleplerinin ve mücadelelerinin ortaya çıkardığı dinamik tablo; bir bütün olarak dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik ve siyasi krizin ortaya çıkardığı ve her geçen günde daha fazla kesimi içerisine alan önemli bir kitle hareketini işaret etmektedir.
Halkın Haklı Mücadelesini, Birleşik, Kitlesel ve Militan Bir Halk Hareketine Dönüştürmek için Seferber Olalım!
Söz konusu yıkım tablosu içerisinde, giderek daha fazla belirginleşmeye başlayan bir diğer önemli parça da başta emekçilerimiz olmak üzere, halkımızın, dağınık ve parçalı olsa da göstermekte olduğu kararlı ve militan mücadelesidir.
İş hakları ve güvenceleri için, geçtiğimiz yıldan itibaren, uzun süreli grevleri göğüsleyen, iş yerlerini işgal eden ve üretim araçlarına sahip çıkan işçiler…
Emperyalist mali politikalar sonucunda üretemez hale getirilen ve buna karşı dünden daha yaygın ve etkili bir mücadele ortaya koyan köylüler…
İnsanca bir yaşam için gerekli ücret talebi ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları için kararlı bir duruşla öne çıkan kamu emekçileri…
Eğitimde ticarileşmeye, faşist zorbalıklara, YÖK sultasına karşı yaygın ve kitlesel bir duruş sergileyen öğrenci gençlik…
Tüm toplumsal yıkımların dolaysız sonuçlarını omuzlarında taşıyan kadınlar…
Yüzlerce yıllık, imha, inkâr ve asimilasyon politikalarını, emperyalist efendilerinden öğrendikleri sahte “demokrasi” ve “özgürlük” aldatmacalarıyla pazarlayan hâkim sınıflara karşı haklı taleplerini savunan Kürtler, Aleviler ve diğer azınlık milliyet ve inanç grupları…
Neticede, yaşamın farklı alanlarında sosyal ve siyasal hak gasplarının yanı sıra ısınma, barınma, ulaşım ve asgari düzeyde bir yaşam için gerekli gıda harcamalarında yaşanan zamlara karşı oluşan ortak karşı duruşun sokaklarda birleştirdiği halkımız…
Mevcut ekonomik ve sosyal yıkımların, liberal – gerici ideolojik saldırıların karşısında; halklarımızın haklı mücadelesini “demokratikleşme” manipülasyonundan kurtarabilmek; hâlihazırda var olan hak talepleri mücadelesini, yine kitlelerle birlikte ve onların inisiyatifinde ilerletebilmek; tüm bu kesimlerdeki kitle mücadelelerini ortak devrimci bir programda birleştirebilmek için bugün, dünden daha yaygın, etkili bir mücadele çizgisi ve daha yaygın bir örgütlenme süreci gerektirmektedir.
Halkımızın ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda kendisine yönelen hak gaspları saldırıları karşısında ortaya koyduğu karşı koyuş içerisinde; gerçek demokratik bir düzen ve insanca bir yaşam hakkı mücadelemizi yükseltebilmek için 25 Kasım grevine tüm gücümüzle hazırlanalım!
25 Kasım Grevi, Demokratik Haklar Mücadelesinin Her Alanında Örgütlenmeli ve Birleşik, Kitlesel Eylemlere Dönüşmelidir!
Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) bünyesindeki merkezi komisyonlara üye tüm örgütlü faaliyetçilerini, kendi mücadele alanlarında, yerellerinde, 25 Kasım’a odaklanan etkin ve yaygın bir çalışmaya çağırır!
Okullarda, hastanelerde, tüm kamu kurumlarında, iş yerlerinde, fabrikalarda, mahallelerde… Faaliyetlerimizin, mücadelemizin sürdürüldüğü tüm alanlarda, bulunduğumuz yerellerdeki tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte, merkezi, etkili ve militan kitle gösterileri için çalışmalarımızı hızlandıralım!
25 Kasım, emekçi halkımızın haklı mücadelesinin, toplumun diğer kesimlerindeki mücadelelerle birleştiği; insanca bir yaşam ve gerçek demokratik bir düzen mücadelesinde önemli bir adım olmayı hedefleyen bir içerikte ele alınmalı ve hazırlanılmalıdır.
DHF, tüm duyarlı kamuoyunu ve emperyalizme uşaklıkta sınır tanımayan siyasi iktidarın tüm ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel saldırılarından etkilenen halkımızı, DHF saflarında 25 Kasım’da alanlarda olmaya çağırır!

Demokratik Haklar Federasyonu

demokratikhaklarfederasyonu.org / 16.11.09
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:46 pm

25 Kasım uyarı grevi tabanda adım adım örgütlenmelidir! / KB




Kamu emekçilerinin mücadele kanalları uzun bir dönemdir tıkanmış durumdadır. Kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesi sonucunda kurulan KESK’in uzlaşmacı çizgisi ve yasal cendereye sıkışması, KESK içindeki dar grupsal çatışmalar, devrimci kamu emekçilerinin hareketin ihtiyacı olan önderlik boşluğunu doldurmaktan uzak konumu, genel olarak sınıf ve kitle hareketindeki geri düşüş sözkonusu tıkanmanın öznel ve nesnel nedenleri arasındadır.
Fiili-meşru mücadele anlayışına sahip dinamiklerin etkin olduğu dönemler KESK’in çekim merkezi olduğu, diri ve dinamik unsurları bünyesinde toplayabildiği, örgütlü-örgütsüz geniş emekçi kesimleri harekete geçirebildiği dönemlerdir aynı zamanda. Devletin KESK’in etkisini kırmak, kamu emekçileri hareketini bastırmak için Kamu-Sen ve Memur-Sen’i kurdurması da aynı döneme rastlamaktadır. Başlarda sınırlı sayıda üst düzey bürokratın ve yönetici takımının örgütü olmanın ötesine geçemeyen, KESK’in dinamizmi ve mücadeleci pratiği karşısında kitle tabanına kavuşamayan kontra ve işbirlikçi iki konfederasyon, KESK’teki uzlaşmacı çizginin hakim hale gelmeye başlaması ve bürokratik yapılanma nedeniyle artık bir kitle tabanına kavuşmuş durumdadır.
Sermaye iktidarının saldırılarını püskürtebilmek için kamu emekçilerinin ortak, sınıfın birleşik mücadelesine ihtiyaç vardır. Bu zeminin açığa çıkması için örgütlü-örgütsüz tüm kamu emekçilerini devrimci mücadele programı ve pratiği etrafında harekete geçirmeyi hedefleyen anlayışla hareket etmek gerekmektedir. Tüm eksiklerine ve zaafına rağmen KESK’e bu anlamda görev ve sorumluluk düşmektedir. Zira halihazırda ilerici, devrimci kamu emekçileri ve mücadeleci unsurlar KESK içinde varlık göstermektedir. Ancak KESK’teki uzlaşmacı mücadele çizgisi ile hesaplaşılmadan, fiili-meşru mücadele anlayışı ve pratiği KESK’e hakim kılınmadan, tabanın örgütlü gücü açığa çıkarılmadan bunun gerçekleşmesi olanaklı değildir.
25 Kasım uyarı grevi kamu emekçilerinin mücadelesini ortaklaştırmanın imkanı olarak değerlendirilmelidir!

Toplu görüşme sürecinde Kamu-Sen ve Memur-Sen bildik uğursuz rollerini bir kez daha oynadılar. KESK ise söylemde mücadeleci ancak pratikte kitle tabanından yoksun, zayıf ve güçsüz protesto eylemleriyle süreci heba etti. 25 Kasım’ın kararı ise toplu görüşme sürecinde kamu emekçileri sendikalarının ileri sürdüğü taleplerin karşılanmaması üzerine alındı.
KESK toplu görüşme sürecinde de Kamu-Sen ve Memur-Sen’i haklı olarak teşhir etti. Ancak bugüne kadar değişik vesilelerle teşhir ettiği işbirlikçi ve kontra konfederasyonlardan farklı bir pratik sergilemedi, mücadeleci bir hat izlemekten uzak kaldı. Bu haliyle de yapılan teşhirlerin kamu emekçileri içerisinde bir etkisi ve karşılığı olmadı. Teşhir faaliyetinin etkili olabilmesi için KESK’in aynı zamanda buna uygun bir pratik sergilemesi gerekirdi. Kamu emekçileri pratikte diğer konfederasyonlardan farkını göremediği oranda yüzünü KESK’e dönmedi.
KESK, 25 Kasım uyarı grevini ise Kamu-Sen ile gerçekleştirdiği basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu. Toplantıda her iki konfederasyon da ayrı ayrı süreçler örgütleyeceklerini ancak 25 Kasım kararında ortaklaştıklarını ifade etti. Kamu-Sen’in, işbirlikçi Memur-Sen’in AKP’nin hükümet olmasından kaynaklı öne çıkarılmasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle bu kararı aldığı açıktır. Zira konumu gereği Kamu-Sen’in Memur-Sen’den bir farkı yoktur. Kamu-Sen bürokratları ne kamu emekçilerinin hak ve talepleriyle ilgilidir ne de bu hakların kazanılması için mücadele etmeye niyetlidir. Aksine onlar varolan dinamikleri ezmek, olası bir yükselişi engellemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
KESK, Kamu-Sen’in mücadeleye ket vuran misyonunu teşhir etmek istiyorsa 25 Kasım uyarı grevine, ön sürecine ve sonrasına yönelik nasıl baktığını, neden Kamu-Sen ile aynı masaya oturduğunu, ondan farkını tüm kamu emekçilerine ve ilerici kamuoyuna açıklamalıdır. Kamu-Sen ile ortak açıklama yapmadan önce KESK’in Kamu-Sen’le neyi, hangi zeminde görüştüğü, neler söylediği ve önerdiği ve Kamu-Sen’in tüm bu süreç boyunca aldığı tutumu ve yanıtını kamu emekçilerine anlatmalıdır.
Zira hem Kamu-Sen hem de Memur-Sen’i tüm kamu emekçileri içerisinde teşhir edecek, ayrıştıracak ve mücadelenin safında taraflaştıracak KESK’in pratikte izleyeceği yol olacaktır. Kamu emekçileri, KESK’in mücadeleyi ortaklaştırmak için taktik bir manevra olarak 25 Kasım için Kamu-Sen’le ortak karar aldığını, ön süreci ve sonrasıyla birlikte süreci tabanda adım adım örgütlemeye, Kamu-Sen ve Memur-Sen’in bunun önünde engel olmaya çalıştığını gördüğü koşullarda yüzünü mücadeleye dönecektir.
Ancak bunun için de KESK’in sürece mücadeleyi büyütecek ve ortaklaştıracak, önünü açacak bir bütünlükte bakması ve buna uygun bir planlama ve pratik tutum içinde olması gerekmektedir. Bu anlamda 25 Kasım uyarı grevi, kamu emekçilerinin ortak mücadelesini örgütlemeyi hedefleyen bir bakışla ele alınmalı ve bunun bir imkanı olarak değerlendirilmelidir. KESK, bir yandan Kamu-Sen ve Memur-Sen’in mücadele kaçkını, sermaye devletiyle ve hükümetiyle işbirlikçi konumu kamu emekçileri içerisinde teşhir edilirken öte yandan tabanını kucaklayacak bir müdahale gerçekleştirmelidir.
KESK’in eylem takvimi anlamlı ancak yetersiz!

KESK 25 Kasım’a hazırlık çerçevesinde bir eylem takvimi açıkladı. Şube ve temsilciliklere iletilen eylem takviminde tüm ülke çapındadiğer örgütlerle ortaklaşarak uyarı grevi hedeflendiği, bu kapsamda DİSK, TMMOB, TTB ile Eylül ayında görüşmeler gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Grevi “Bir günlük uyarı grevi” olarak tanımlayan KESK, eğer sonrasında vazgeçmezse anlamlı bir karar daha almıştır. Grevin biçiminin doğrudan iş bırakma olarak gerçekleşeceğini, hiçbir biçimde vizite, sevk ya da rapor alma gibi yöntemlere başvurulmayacağını ilan etmiştir. Son dönemde KESK, aldığı tüm işbırakma kararlarını vizite ve sevk eylemine dönüştürerek eylemin etkisi zayılatmakta idi. Bu anlamda bu karar olumludur.
Yine olumlu olan kararlardan birisi daha grevin tarihinin öncesinden ilan edilmesidir.
Tabanda emekçilerin birliğini sağlamaya yönelik ise şu ifadeler kullanılmıştır, “Bu bağlamda işyerlerinde emekçilerin birliği sağlanacak, alan çalışmalarında her iki konfederasyon kendi özgün programını bağımsız olarak yürütecektir.” Ancak bu birliğin hangi araç, yol ve yöntemle gerçekleşeceği açıkta bırakılmıştır.
Eylem takvimine göre 13-19 Kasım tarihleri arasında genel merkez yöneticilerinin katılacağı il gezileri planlanmıştır. İl gezileri sürecinde şubeler platformları MYK üyelerinin geleceği günde ve uygun saatte kitlesel basın açıklamaları düzenlemeli, toplantı, panel, miting vb. etkinliklerle, diğer demokratik kuruluşlar, emek ve meslek örgütleri, emekten yana diğer güçler ve tüm mağdur kesimler bir araya getirilme hedefiyle grev süreci olgunlaştırılmalıdır.
Eylem takviminde il gezileri programı sürecine ek olarak 4 kitlesel eylem planlanmış görünmektedir. Takvimde, 23 Ekim’de illerde işsizliğe ve işten atmalara ve istihdam politikalarına karşı İşkur binaları önünde kitlesel basın açıklamaları yapılması; 30 Ekim’de Ankara’da KEY ödemelerinin eksik yapılması ve yapılmamasına karşı dava açılması için kitlesel basın açıklaması gerçekleştirilmesi; 4 Kasım’da illerde SSGSS, katkı payları ve güvencesizliğe karşı SGK binaları önünde kitlesel basın açıklamaları düzenlenmesi; 13 Kasım’da Ankara’da mevcut toplu sözleşmeler üzerindeki İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay baskısının kaldırılması için Sayıştay binası önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirilmesi 4 kitlesel eylem olarak ifade edilmiştir.
25 Kasım’ın kitlesel birtakım eylemlerle güçlendirilmeye çalışılması, taleplerin gündemleştirilmesi anlamlıdır. Ancak yeterli değildir. Şubelere gönderilen yazıda da belirtildiği gibi temel sorun 25 Kasım’ın bir süreç olarak örgütlenmesidir. KESK, sürece ilişkin “Süreç her atılan adımda çoşkunun ve katılımın bir öncekinden daha güçlü olacağı bir biçimde örgütlenmeli, ‘Hak verilmez alınır!’ şiarı etrafında örgütlü-örgütsüz bütün kamu emekçilerinin greve katılımını sağlayacak bir perspektif çalışmalara hakim kılınmalıdır” demektedir. Ancak pratikte bunun nasıl sağlanacağı boşlukta kalmaktadır.
KESK’in eylem takviminin eksiklerini ve yetersizliklerini gidermek için...

Her şeyden önce eğer 25 Kasım bir günlük uyarı greviyse ve kamu emekçilerinin taleplerini etkili bir eylemle gündemleştireceği bir süreç olacaksa, taleplerin karşılanmaması durumunda kamu emekçilerinin tutumunun ne olacağı da bugünden ilan edilmelidir. 25 Kasım grevi bu yanıyla öncesi ve sonrasıyla bütünlüklü bir şekilde ele alınmalıdır. 25 Kasım’ın bir başlangıç olduğu, sermaye hükümetinin geri adım atmaması durumunda süresiz iş bırakma eylemiyle devam edeceği, diğer sınıf bölüklerinin de katılımını sağlayacak tarzda genel greve doğru evriltileceği bugünden ilan edilmelidir. Uyarı grevi, esas yaptırım gücünü ve uyarıcılığını buradan almalıdır.
“Süreç her atılan adımda coşkunun ve katılımın bir öncekinden daha güçlü olacağı bir biçimde örgütlenmeli, ‘Hak verilmez alınır!’ şiarı etrafında örgütlü-örgütsüz bütün kamu emekçilerinin greve katılımını sağlayacak bir perspektif çalışmalara hakim kılınmalıdır” söylemi bir temenni olmanın ötesine geçmeli, soyutluktan çıkarılmalıdır. Bunu sağlayacak yol, yöntem ve araçlar oluşturulmalı, demokratik bir işleyişe kavuşturulmalıdır.
Kamu emekçileri hareketindeki kırılmayı gidermenin, işyerlerini canlandırmanın, mücadeleyi ortaklaştırmanın yolu tabanda güven verici bir çalışma yürütmekten geçmektedir. Bunun için hareketin tüm aktivistleri sürecin etkin bir militanı gibi çalışmalı, işyerlerine yönelmelidir. Süreci canlandırmak, katılımın bir öncekinden güçlü olmasını sağlamak için işyeri gezileri, toplantıları ve eylemlilikleri planlayacak ve gerçekleştirecek, süreci örgütleyecek, işyerlerinde etkin olacak, tabanın iradesini ve gücünü açığa çıkaracak taban örgütlülükleri oluşturulmalıdır. Sürece uygun düşeceği için tabanda oluşturulacak örgütlülük grev ve direniş komiteleri gibi işlemelidir. Komiteler örgütlü-örgütsüz tüm kesimleri kucaklamanın mekanizmaları olarak işlev görmelidir. Kamu-Sen ve Memur-Sen’in tabanını kuşatmanın yolu da buradan geçmektedir. Bunun önünde engel olan her türden anlayış ve tutum teşhir edilmelidir. Sendikasız, örgütsüz ve işgüvencesiz emekçiler de grev ve direniş komiteleri aracılığıyla kuşatılmaya çalışılmalıdır.
Bugünden düşünülmesi ve planlanması gereken bir diğer önemli konu da eylem sonrası yaşanabilecek soruşturma ve sürgün terörüne karşı neler yapılabileceğinin tartışılmasıdır. Hatırlanacağı gibi geçmişte 1 Aralık’ta gerçekleştirilen kitlesel iş bırakma eylemlerinin ardından sermaye devleti adli ve idari davalarla ve soruşturmalarla, sürgünlerle kamu emekçileri hareketini ezmeye çalışmıştı. İşin sadece hukuksal boyutuyla ilgilenen KESK, ne yazık ki bu saldırının karşısında güven verici bir pratik izlememişti. Soruşturma ve sürgün terörüne karşı mücadele geçmişte olduğu gibi sadece hukuksal zeminle sınırlı kalmamalı, fiili bir takım eylemlerle saldırının göğüslenmesi için hazırlık yapılmalıdır. İş yavaşlatma, işgal, yürüyüşler, oturma eylemleri gibi kitlesel katılımlı fiili eylemler bugünden gündemleştirilmelidir.
Her ilde, sendikada, şubede ve işyerinde tabanda emekçilerin birliğini sağlamış komite ve komisyonların oluşturulması kamu emekçilerine güven ve umut verecek, harekete geçirecektir. KESK ilk önce eylemin öznesi olan kamu emekçileri tabanını hedef almalı, buradan aldığı güç ve enerjiyle toplumsal muhalefetin tüm kesimlerine seslenmelidir.
Böylesi bir sürecin etkin ve etkili bir tarzda örgütlenmesi için KESK içinde bir süredir devam eden dar grupçu anlayışların koltuk kavgası ve bu zeminden beslenen gerici çatışma son bulmalıdır. Kamu emekçileri hareketinin geleceğini, mücadelenin çıkarlarını düşünen her anlayış gerici çatışmalara karşı tutum almalı, sınıfsal çıkar ve kaygılarla hareket etmelidir. Sınıfsal hiçbir kaygı ve çıkar gütmeyen, mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleşmeyen, hareketin ve sendikanın dibe vurmasından sorumlu anlayışların gerici çatışması mahkum ve tecrit edilmelidir.
Sosyalist Kamu Emekçileri süreci güçlendirmek için her imkanı değerlendirecekler!

Sosyalist Kamu Emekçileri, bulundukları her alanda 25 Kasım uyarı grevi sürecinin eksiklerini gidererek güçlendirmek için çaba gösterecekler. Sendika ve şubelerde mücadelenin çıkarlarını savunan ve buna uygun bir pratik sergileyen her unsurla ortak hareket edecekler. 25 Kasım’ı eksiklerini gidererek örgütlemek için tabanı görev ve sorumluluğa çağıran bir pratik sergileyecekler. İmkanı olan her alanda işyerlerinde, sendikalarda, sektörlerde sürece dair bakışlarını anlatacakları, öncü, ilerici kamu emekçilerini görev ve sorumluluğa çağıracakları toplantılar örgütlemeye çalışacaklar. İşyerindeki, tabandaki emekçilere seslenen araçlarla onları harekete geçmeye, tutum almaya ve taraf olmaya çağıracaklar.
Bu görev aynı zamanda öncü, ilerici, devrimci olma iddiası taşıyan tüm kamu emekçilerinin yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur.

(Sosyalizm için Kızıl Bayrak, Sayı: 2009/41, 23 Ekim 2009)
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:46 pm

25 Kasım grevi eylem programı

KESK İstanbul Şubeler Platformu "grevli TİS'li sendika hakkı" için yapacağı 25 Kasım greviyle ilgili etkinlik ve alan eylem programını açıkladı.


İstanbul yerelindeki sendika, sağlık meslek odası, mimar ve mühendis odaları ile siyasi parti ve kurumların içinde yer aldığı Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu imzalı bildiriler hazırlanmıştır. Bildiriler 1. Bölgede ****lürji Mühendisleri Odasından, 2. Bölgede 6 Nolu Eğitim Sen Şubesinden, 3. Bölgede Eğitim Sen 1 Nolu Şubeden Cuma sabahı alınabilir.

22 Kasım Pazar


22 Kasım Pazar Günü saat 13.00'de, Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu bileşenleriyle birlikte Bakırköy Sahilden (Mado Önü) başlayıp trafiğe kapalı yoldan Özgürlük Meydanına kadar yürüyüş ve ortak basın açıklaması yapılacaktır.

23 Kasım Pazartesi


23 Kasım Pazartesi günü saat 11.00'de Taksim Hil Otel'de 25 Kasım grevine destek veren sendika ve meslek örgütü genel başkanları ile ortak basın açıklaması yapılacaktır; kurum temsilcilerinin katılımana açıktır.

25 Kasım Çarşamba


25 Kasım Çarşamba günü Avrupa Yakası saat 11.30'da Çapa Hastanesi önünde buluşacak; Anadolu Yakası saat 11.30'da Sirkeci Tren İstasyonu önünde buluşacak ve iki koldan Beyazıt Meydanına yürünecektir.

Eylem ve etkinliklerde grevin talepleriyle ilgili dövizler kurum imzalarıyla taşınacak, parti ve kurum bayrakları açılmayacaktır. 25 Kasım'da hepimiz KESK'li olacağız; grevici olacağız.

KESK Dönem Yürütmesi
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:47 pm

Emekçiler greve, öğrenciler boykota!

Talepleri ve mücadelesi de kaderi gibi giderek işçi ve emekçilerle ortaklaşan öğrenci gençlik ilan ediyor: Öyleyse 25 Kasım’da bizler de boykottayız!


Kasım’da kamu emekçileri tüm ülke çapında greve çıkıyor. KESK’in ilan ettiği grev; insanca yaşam, iş güvencesi, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı ve krizin faturasını ödememek için. 25 Kasım‘da hayatı durdurup alanlara akmaya hazırlanan emekçiler ülkenin dört bir yanında işyerlerini bırakıp yürüyüşlerle kent merkezlerini dolduracaklar. Öğretmenler, sağlık, taşımacılık, enerji, belediye, büro ve kültür-sanat emekçileri seslerini birleştirecek.

Talepleri ve mücadelesi de kaderi gibi giderek işçi ve emekçilerle ortaklaşan öğrenci gençlik ilan ediyor: "Öyleyse 25 Kasım’da bizler de boykottayız!" Öğrenci gençliğin sendikası Genç Sen, bir süre önce yaptığı açıklamayla boykot kararını ilan etti ve bulunduğu her yerde 25 Kasım boykotu hazırlıklarına başladı. Parasız, bilimsel, anadilde eğitim için; insanca barınma, beslenme, sağlık hakkı için; üç kuruşa güvencesiz çalıştırılan bir de üzerine işten atılıp açlığa mahkum edilen işçi-öğrencilerin hakları için; sınıf düşmanımız burjuvaziye, hepimize bunları kader olarak dayatan kapitalist sisteme karşı öğrenci gençlik 25 Kasım’da emekçilerle omuz omuza olacak.

Öğrenciler için kaleme aldığı bildirilerde ‘De te fabula narratur – Anlatılan senin hikayendir’ diyen Genç Sen, öğrenci gençliği şu sözlerle boykota çağırıyor:
Genc-Sen, üniversite gençliğini barınma hakkı, parasız, anadilinde eğitim ve üniversitelerdeki baskılara karşı boykota cağırıyor. İşçiler greve gidiyor, doktorlar, ögretmenler, maliyeciler, bankacılar, belediyeciler, şoförler greve gidiyor. Anneler, babalar, akrabalar greve gidiyor. Biz okula gitmeyeceğiz, onlara katılacağız.

Şimdi tarihi okumanın değil okunacak tarihi yazmanın zamanıdır. Şimdi greve gitmenin, boykota gitmenin, sokağa çıkmanın zamanıdır. Şimdi yalnız olmadığımız ve yalnız kalmayacağımızı görmenin zamanıdır. Şimdi Genç-Sen’li olmanın zamanıdır. 25 Kasım’da boykotun zamanıdır.

25 Kasım’da öğrenci gençlik olarak amfilerimizden, fakültelerimizden sokağa akacak, kendi taleplerimizle işçi-emekçilerle buluşacağız. 25 Kasım’da emekçiler greve, öğrenciler boykota!
kaynak: komunarca.net
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:47 pm

25 Kasım uyarı grevine hazırlanalım!


Grevi adım adım örelim!



(25.100.9) - Ağustos ayında başlayan toplu görüşme sürecinde sermaye hükümeti bir kez daha kamu emekçilerinin taleplerini karşılamak istemedi. Kamu emekçilerinin sosyal haklarına, işgüvencesine, emeklilik ve sağlık hakkına göz diken sermaye devleti bir kez daha emekçilere sefalet ücretini reva gördü. Ücretlere sefalet düzeyinde yüzde 2.5+2.5 artış yaparak emekçilerle adeta alay etti.

Sermaye iktidarı bırakalım yeni haklar vermeyi, olanları da gaspetmek niyetinde. Kapitalizmin krizini ağır ve kölece çalışma koşullarıyla, artan zam ve vergilerle işçi ve emekçilere fatura etmeye çalışan sermaye iktidarı, performansa göre ücretlendirme, sözleşmeli istihdam, grevli-toplu toplusözleşmeli sendika hakkının tanınmaması, mezarda emeklilik, düşük ücret, esnek çalışma koşullarını kamu emekçilerine dayatmaktadır. Hakkını arayan emekçileri ise sürgün ve soruşturmalarla yıldırmaya çalışmaktadır. Her gün çalışma ve yaşama koşullarımız daha da ağırlaştırılmakta, sosyal yıkım saldırılarıyla geleceğimiz çalınmaktadır.

Böylesi önemli bir süreçte kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesi sonucunda kurulan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile Türkiye Kamu Çalışanları Konfederasyonu (Kamu-Sen), toplu görüşme sürecinde hükümetin taleplerini ciddiye almaması üzerine 25 Kasım günü bir günlük uyarı grevi gerçekleştirme kararı aldılar.



Ama bizler biliyoruz ki, mücadeleci bir çizgi izleyen KESK artık bu görevini yerine getirmemektedir. Kamu-Sen ise baştan beri devlet eliyle kurdurulmuştur. Çünkü devlet, hakları için mücadele eden kamu emekçilerini denetim altına almak istemiştir. Bunun için Kamu-Sen'i, idari amirlerine ve bürokratlarına kurdurmuştur. 25 Kasım uyarı grevi kararına ortak olmayan Memur-Sen yönetimi ise hükümetle işbirliği halindedir ve emekçilere yönelik saldırıların önünü düzlemektedir. Memur-Sen ve Kamu-Sen'in toplu görüşme sürecinde sermaye hükümetinin işini kolaylaştıran, kamu emekçilerinin hak ve taleplerini kazanmak için kararlı bir mücadele yürütmeyen pratiği ortadadır.

Ancak kamu emekçilerinin hak ve talepleri Kamu-Sen ve Memur-Sen'in yönetimlerinde bulunan, işbirlikçi sendikal anlayışlara bırakılamaz. Saldırıların ve hak gasplarının muhatabı doğrudan kamu emekçileridir, mücadeleyi örgütlemesi ve sendikalarına sahip çıkması gerekenler de onlardır.

Sendikaların tüm eksiklerine rağmen aldığı 25 Kasım uyarı grevi kararı oldukça anlamlıdır. Ancak önemli olan grev kararını almak değil bu kararı hayata geçirecek bir örgütlülük yaratmak ve hazırlık içinde olmaktır. Bu hazırlığı yerine getirmek de, sendikaları mücadeleci bir çizgiye çekmek de bizlerin görevidir. Sendikalarda örgütlü olmak sadece üye aidatlarının ödenmesi ile sınırlı değildir. Örgütlü olmak demek işyerinde, sendikanda, yaşamın tüm alanlarında emekten, emekçiden yana tutum almak, haklının yanında olmak ve bunun için mücadele etmek demektir.

Ağır çalışma ve yaşama koşulları altında bunalan kamu emekçileri olarak artık bu gidişe dur demeli, hak ve taleplerimiz uğruna mücadeleye atılmalıyız. 25 Kasım uyarı grevini bir başlangıç kabul etmeliyiz.




25 Kasım grevini örgütlemek için tabanda birleşelim, grev ve direniş komiteleri kuralım!

Sermaye iktidarının sosyal yıkım saldırıları sendikalı-sendikasız, işgüvenceli-işgüvencesiz tüm kamu emekçilerini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla kamu hizmeti üreten tüm emekçiler olarak tabanda birleşmeli, ortak talepler etrafında mücadeleyi ortaklaştırmalıyız. 25 Kasım uyarı grevini sonrasıyla birlikte tabanda ortak örgütlemeliyiz.

Mücadeleyi ortaklaştırmak ancak işyerlerinde ortak örgütlülükler yaratmakla mümkündür. Bunun için işyerlerindeki tüm emekçilerin iradesinin temsil edildiği, kararların ortak alındığı grev ve direniş komiteleri kurmalı, sendikalı-sendikasız, kadrolu-sözleşmeli tüm kamu emekçilerini komiteler aracılığıyla sürecin bir parçası ve öznesi yapmalıyız.

25 Kasım eylemini güçlendirmek için!

25 Kasım uyarı grevi kararını alan sendika konfederasyonları, sadece kamu emekçilerinin tabanda birliğini sağlayacak işyeri örgütlülüklerini değil aynı zamanda eylemin ön sürecini ve sonrasını da boşlukta bırakmışlardır. Her iki konfederasyon da ön sürecinde eylem programını ortaklaştırmamış, sadece 25 Kasım gününde ortaklaşmışlardır. Bu eksik bir tutumdur.

Zira 25 Kasım grevinin güçlü ve kitlesel geçmesi, etkili olabilmesi için ön sürecinin işyerlerinde, sektörlerde adım adım örgütlenmesi ve ortaklaştırılması gerekmektedir. Bunun koşullarından birisi grev ve direniş komitelerinin kurulmasıysa diğeri de işyeri toplantıları, gezileri ve eylemleriyle canlı ve dinamik bir ön sürecin örgütlenmesidir.

25 Kasım bir uyarı grevidir ve bir günlük işbırakma şeklinde gerçekleşecektir. Herşeyden önce eğer 25 Kasım bir günlük uyarı greviyse ve kamu emekçilerinin taleplerini etkili bir eylemle gündemleştireceği bir süreç olacaksa, taleplerin karşılanmaması durumunda kamu emekçilerinin tutumunun ne olacağı bugünden ilan edilmelidir. Kamu emekçileri olarak bizler 25 Kasım’ın bir başlangıç olduğunu, sermaye hükümetinin geri adım atmaması durumunda süresiz iş bırakma eylemiyle mücadeleye devam edeceğimizi bugünden ilan etmeliyiz, sendikalarımızı bu doğrultuda karar almaya zorlamalıyız.

Bugünden yapılan her eylemde, etkinlikte, toplantıda 25 Kasım'dan sonra süresiz iş bırakmaya doğru yürümemiz gerektiğini anlatmalıyız.



Sürgün ve soruşturmalara karşı fiili tepkiler örgütlemeliyiz!

Bugünden düşünülmesi ve planlanması gereken bir diğer önemli konu da eylem sonrası yaşanabilecek soruşturma ve sürgün terörüne karşı neler yapılabileceğinin tartışılmasıdır. Hatırlanacağı gibi geçmişte yaşanan kitlesel iş bırakma eylemlerinin ardından sermaye devleti adli ve idari davalarla ve soruşturmalarla, sürgünlerle kamu emekçileri hareketini ezmeye çalışmıştı. Bu anlamda sendikalar işin sadece hukuksal boyutuyla ilgilenmişti. Soruşturma ve sürgün terörüne karşı mücadele sadece hukuksal zeminle sınırlandırılmamalıdır. Fiili bir takım eylemlerle saldırının göğüslenmesi için bugünden hazırlık yapılmalıdır. Bu nedenle işyerlerimizde sürgün ve soruşturmalara karşı iş yavaşlatma, işgal, yürüyüşler, oturma eylemleri gibi kitlesel katılımlı fiili eylemleri bugünden gündemleştirmeliyiz.



Umutsuzluğu kırmak, kamu emekçilerine güven vermek, haklarımızı kazanmak için görev başına!

Kamu emekçileri hareketinin uzun bir dönemdir geriye çekildiğini, işyerlerimize umutsuz bir havanın hakim olduğunu biliyoruz. Ama tablonun bu hale gelmesinden bizler de sorumluyuz. Bu olumsuz ruhhalini dağıtmanın, kamu emekçilerine güven vermenin ve mücadelenin öznesi yapmanın yolu her ilde, sendikada, şubede ve işyerinde tabanda emekçilerin birliğini sağlamaktan geçmektedir. Bunun için ilk önce kendimizdeki umutsuzluğu kırmalı, bir an önce harekete geçmeliyiz.

Hiç vakit kaybetmeden işyerimizdeki, sendikamızdaki sendikalı-sendikasız tüm emekçi kardeşlerimizle biraraya gelelim, 25 Kasım uyarı grevini, öncesi ve sonrasıyla birlikte kitlesel ve güçlü örgütlemek için grev ve direniş komiteleri kuralım, neler yapabileceğimizi tartışalım!

Sosyalist Kamu Emekçileri
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:48 pm

25 Kasım’da herkes grevde!

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, Bakırköy’de yaptığı bir eylemle 25 Kasım grevine katılım çağrısında bulundu.


Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, Bakırköy’de yaptığı bir eylemle 25 Kasım grevine katılım çağrısında bulundu.

Bakırköy Sahil’de buluşan Platform üyeleri, sloganlar ve dövizleriyle Özgürlük Meydanı’na kadar yürüdü. En önde platform imzalı “25 Kasım’da grevdeyiz, haydi dayanışmaya!” pankartının yer aldığı yürüyüş boyunca “25 Kasım’da grevdeyiz, İnsanca yaşam istiyoruz, Yaşasın sınıf dayanışması, Sağlıkta ticaret ölüm demektir!”sloganları atıldı. Emekçilerin ilgiyle izlediği yürüyüşten sonra Özgürlük Meydanı’na giriş yapıldı ve burada basın açıklamasına geçildi.

Basın açıklamasında 25 Kasım’da 2 milyon kamu emekçisinin greve çıkacağı duyurularak eyleme destek verileceği söylendi.


Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu çatısı altında bir araya gelen işçi sendikaları, sağlık ve meslek odaları, mühendis ve mimarlar, emekten yana siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, platform ve siyasi çevreler olarak KESK’in almış olduğu grev kararına destek olacağız.

25 Kasım’da çalışmakta olduğumuz kamu işyerlerinde biz de greve çıkacağız.

Grevi desteklemek için çocuklarımızı okula göndermeyeceğiz, belediye, vergi dairesi, PTT başta olmak üzere devlet dairelerindeki iş ve iş eylemlerimizi 25 Kasım günü bir gün erteleyecğiz, acil olmadıkça sağlık kuruluşlarına başvurmayacağız, ulaşım için trenleri kullanmayacağız!
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:49 pm

Grev vakti geldi

İSTANBUL- Artık saatler greve ayarlı. Emekçi memurlar, hastaneler, okullar, demiryolları ve kamu kuruluşları hizmet üretmeyecek, 25 Kasım'da hayatın nabzını durduracak. KESK, Kamu-Sen yöneticileri, grevle dayanışmaya çağırdı.
25 Kasım grevinde artık son saatler. Hazırlıklar sürüyor. KESK ve Kamu-Sen üyesi emekçi memurlar hayatı durdurmaya hazırlanıyor. Memur sendikalarına DİSK, Türk-İş, TTB, BASK ve çeşitli siyasi parti ve platformlar destek verdiklerini açıklamıştı.
KESK Genel Başkanı Sami Evren ile Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin Yokuş, gazetemize konuştu.
Evren: Hayatın nabzı nerede atıyorsa...
KESK Genel Başkanı Sami Evren, “Hayatın nabzı nerede atıyorsa biz oradayız, 25 Kasım'da o nabız atışlarını durduracağız, hayat adeta duracak” dedi. Sami Evren, “Bu grev sadece emekçi memurların grevi değildir, IMF politikalarından, neoliberal saldırılardan, kriz ve krizin sonuçlarından; açlık, yoksulluk ve işsizlikten rahatsız olan” kapitalist sistem karşıtlarını, 25 Kasım uyarı grevine destek vermeye çağırdı.
Evren, kamu çalışanlarının çocuklarını o gün okula göndermemelerini, üniversite öğrencilerinin okullarını boykot etmelerini istedi. KESK Genel Başkanı Evren, dayanışmanın her türlüsünü hayata geçirmenin önemli olduğunu vurguladı, “En basit eylemliliğe bile ihtiyaç var” dedi ve ekledi: “Bu bir uyarı grevidir, tüm işyerleri 25 Kasım'da eylem alanımızdır.”
Sokağa eyleme greve
Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin Yokuş, tüm ezilenleri sokaklarda olmaya ve greve destek vermeye çağırdı. Yokuş, AKP'nin, 7 yıllık hükümeti döneminde işçi ve emekçilerin onurunu ayaklar altına aldığını söyledi. Hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hem de Çalışma Bakanı'nın bu onur kırıcı yaşamdan sorumlu olduklarını belirten Yokuş, tüm çalışanları “bizden olanlar ve olmayanlar” şeklinde ikiye ayırdığını belirtti. Yokuş, halkın 25 Kasım grevinde mağdur olabileceklerini ancak, herkesin sokaklara çıkarak kendilerine destek olmalarını istedi. Emekçilerin, 25 Kasım'da sağlık hizmetleri, eğitim ve tüm kamu kurumlarından hizmet almamalarını istedi. Fahrettin Yokuş, 25 Kasım'da başta tüm emekçiler olmak üzere herkesi alanlara çağırdı.
DİSK aktif destek verecek
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, emekçi memurların uyarı grevini en aktif şekilde destekleyeceklerini belirtti. Görgün daha önce, aldıkları kararı tüm bölge ve il temsilciliklerine bir talimat olarak ilettiklerini söyleyerek, KESK'in grev programına katılacaklarını ve destekleyeceklerini kaydetti. Görgün şöyle konuştu: “Bölgeye, ile, yerele göre değişecek bu destek eylemler, bazı yerlerde iş bırakma, bazı yerlerde bildiri dağıtımı ve basın açıklaması, bazı yerlerde ise öğlen saatlerinde yapacak yürüyüşlere katılma şeklinde olacak.”
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:49 pm

HSGGP: Greve, dayanışmaya

İSTANBUL (22.11.2009)- Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda yaptığı yürüyüşle 25 Kasım grevine destek vereceklerini açıkladı. Platform, dört bir yanda yapılacak grevlere dayanışma çağrısında bulundu.
Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu bileşenleri, Bakırköy Mado önünde toplandı. “25 Kasam'da grevdeyiz”, “Herkese sağlık güvenli gelecek”, “Parasız eğitim parasız sağlık”, “Metrobüs zammı geri çekilsin” sloganlarıyla Bakırköy Özgürlük Meydanı'na yürüdü.
Platform adına açıklama yapan Nazım Algan, “İki milyon kamu emekçisi 25 Kasım'da ekonomik krizin bedelini ödememek için, herkese sağlık güvenli gelecek, parasız eğitim talebiyle greve çıkıyor. İşten çıkarmalar yasaklansın, toplu sözleşme ve grev hakkı istiyoruz diyerek hükümeti uyarıyor. Kamuda çalışan veya kamudan hizmet alan milyonlarca insan olarak hak ve özgürlüklerimiz için grev kararı alan sınıf kardeşlerimizle dayanışma içinde olacağız” dedi.
Algan, grevi desteklemek için 25 Kasım'da, çalıştıkları kamu iş yerlerinde greve çıkacaklarını, çocuklarını okula göndermeyeceklerini, acil olmadıkça sağlık kuruluşlarına gitmeyeceklerini ve ulaşım için trenleri kullanmayacaklarını söyledi. 25 Kasım'da hizmet üretimini durdurarak, saat 11.30'da Çapa Hastanesi ve Sirkeci Tren İstasyonu önünde toplanıp, Beyazıt Meydanına yürüyeceklerini belirtti.
Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, yarın da Taksim Hill Otel'de 25 Kasım grevine destek veren sendika ve meslek örgütü genel başkanları ile ortak basın açıklaması yapacak.
__________________
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE Empty Geri: 25 KASIMDA BÜTÜN CANLAR GREVE

Mesaj tarafından candost32 Ptsi Kas. 23, 2009 7:49 pm

Adana Eğitim Sen’den 25 Kasım çağrısı




(23.11.09) - Hazırlıkları süren 25 Kasım grevi öncesinde Eğitim-Sen Adana Şube tarafından greve çağrı amacıyla basın açıklaması gerçekleştirildi. 23 Kasım günü saat 10.00’da şube binasında gerçekleştirilen açıklamayı Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa okudu.
24 Kasım Öğretmenler Günü'nde taleplerinin dikkate alınması için seslerini yükselttiklerini söyleyen Güven Boğa Türkiye’nin eğitim ve bilim emekçilerinin, sadece yılda bir gün hatırlanmayı değil, yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına gerçekçi ve kalıcı çözümler üretilmesini beklediklerini ve bu nedenle de tüm eğitimcilerin 25 Kasım’da alanlarda olacağını söyledi.
Boğa, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nün 12 Eylül döneminin bir ürünü bir gün olduğu da unutulmaması gerektiğini de hatırlattı. Açıklamada, 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan baskıcı süreçte, bütün demokratik kitle örgütleriyle birlikte, 200 bin üyesi bulunan TÖB-DER’in kapatılması, tüm malvarlığına devlet tarafından el konulması, 64 yöneticisi ve binlerce üyesinin tutuklanmasıyla eğitim emekçileri hareketinin de karanlık bir döneme girdiği ifade edildi.
Açıklama son olarak şu sözlerle sona erdi:
“Bizlerin “insanca bir yaşam” talebine karşın hükümet, Türkiye’nin gelecek kuşaklarını yetiştiren eğitim ve bilim emekçilerini yoksulluğa, sefalete ve açlığa mahkum etmeye devam etmektedir. Tüm toplumsal kesimler gibi, yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisi de, art arda gelen zamlar sonrasında ekonomik olarak ciddi bir darboğaza girmiştir. Hükümetin 2010 yılı için belirlediği “memur zammı” şimdiden buhar olup uçmuştur.
Bugün açık olarak görülmektedir ki, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını savunmak, aynı zamanda nitelikli, kamusal eğitim hakkını savunmak anlamına gelmektedir. Bugün, bizim için sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan, güvencesiz istihdam edildiği için eğitime erişemeyen milyonlarca çocuk ve gencimizin ve onların ailelerinin de taleplerini seslendirme ve haklarımıza bir kez daha sahip çıkma günüdür. Bugün bizim için sadece “kutlanan” değil, nitelikli öğretmen olmadan nitelikli eğitim hakkının olmayacağını haykırma günüdür.”

Kızıl Bayrak / Adana
__________________


http://www.ateshirsizi.net
sitesinden alıntı
'Sendiren' cana,yldaşa teşekkürler
candost32
candost32

Mesaj Sayısı : 287
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 21/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz