Pir Sultan şiirleri 291 adet
1 sayfadaki 1 sayfası
Pir Sultan şiirleri 291 adet
turnalar ali'mi görmediniz mi
yemen ellerinden beri gelirim
turnalar ali'mi görmediniz mi
hava üzerinde sema ederken
turnalar ali'mi görmediniz mi
şah'ım hayber kalesini yıkarken
nice yezit halka olup bakarken
muhammet mustafa hacc'a çıkarken
turnalar ali'mi görmediniz mi
kim gördü deryada balık izini
eğildi kanber'in öptü gözünü
turnalardan işittim avazını
turnalar ali'mi görmediniz mi
havanın yüzünde sema tutarken
ab-ı kevser şarabından içerken
muhammet gül ü reyhanın seçerken
turnalar ali'mi görmediniz mi
şeriat yolunu muhammet açtı
tarikat menzilini ali seçti
bu meydandan nice erenler geçti
turnalar ali'mi görmediniz mi
pir sultan'ım eydür konup göçelim
gelin kevser şarabından içelim
ali'nin uğruna serden geçelim
turnalar ali'mi görmediniz mi
eğer dost ırmağın
eğer dost ırmağın gözün ararsan
serçeşme'den gelir suyun durusu
ali muhammet'tir muhammet ali
ikisi de bir elmanın yarısı
ali'm engür ezdi kırklar da içti
kırkı da mest oldu kendinden geçti
muhabbetin kapısını kim açtı
cümlesi de bir ikrarın çerisi
ali'm yola gider menzili keser
sofi nerde olsa yalanı basar
bir kale yaptırmış on iki hisar
sor nedendir duvarının örüsü
dört kapısı vardır kırk da dükkanı
üçyüz altmış altı gevher madeni
on yedi kişidir alıp satanı
cümlesinin sarrafıdır birisi
o kalenin bedenine kuş konar
kanadı üstünde kandiller yanar
pir sultan abdal'ım secdeye iner
aşık oldum gitmez benzim sarısı
gönder bizi safa ile
mihman olmuşum gelmişim
hakk'a bağlamışım özüm
ev sahibi iki gözüm
gönder bizi safa ile
gelin örselemen bizi
hakk'a ısmarladık sizi
ayağın tozuna yüzü
sürdür bizi safa ile
sürüye katılan koçlar
o da hakk'ın emrin işler
yiyip içtiğimiz kardaşlar
gönder bizi safa ile
hey dedeler hey babalar
yerde gökte hü diyenler
rıza lokmasın yiyenler
gönder bizi safa ile
gidiyoruz hoşça kalın
gahi siz de bize gelin
heybemize azık koyun
gönder bizi safa ile
pir sultan ere varalım
hak divanına duralım
yolcu çizmesin giyelim
gönder bizi safa ile
leblerinin balı ile
gel güzel yola gidelim
adı güzel ali ile
açlar doyar susuz kanar
leblerinin balı ile
içilmez dolu içilmez
sevgili yardan geçilmez
ikisi birden seçilmez
has bahçenin gülü ile
ali'm bana neler etti
aldı elim dara çekti
üstüme yürüyüş etti
elindeki dolu ile
ağaç kuru devran döner
kuş yuvaya bir dem konar
doldurmuş dolusun sunar
ali'm kendi eli ile
erenler lokması nurdur
lokmaya elini sundur
pir sultan'ım doğru yoldur
ali'm kendi yolu ile
yiyemezsin demedim mi
güzel aşk cevrimizi
çekemezsin demedim mi
bu bir rıza lokmasıdır
yiyemezsin demedim mi
yemeyenler kalır naçar
gözlerinden kanlar saçar
bu bir demdir gelir geçer
duyamazsın demedim mi
bak şu aşkın haline
ne gelse söyler diline
can ü başı hak yoluna
koyamazsın demedim mi
aşıklar harabat olur
hak yanında hürmet bulur
muhabbet baldan tatl'olur
doyamazsın demedim mi
girelim ali serine
çıkalım meydan yerine
küfrümüz iman yerine
sayamazsın demedim mi
pir sultan'ım der şah'ımız
hakk'a ulaşır rahımız
on'ki imam katarımız
uyamazsın demedim mi
durmaz yezit oklar bizi
geldik darına duşlandık
irehbere bağışlandık
bir aşıyla aşılandık
durmaz yezit oklar bizi
gönül bir ulu şehirdir
rızasız lokma zehirdir
talib yiyemez haklar bizi
hak iyesi haklar bizi
tarikattadır elimiz
hakikattadır yurdumuz
hak'la olunca virdimiz
her kazadan saklar bizi
meydana meydan güzarım
hak olan yere nazarım
gaibde sırda gezerim
göremesin çoklar bizi
pir sultan talib devirir
mervanın külün savurur
yedi kat barü çevirir
ali anda saklar bizi
helal haram yese gerek
kalbi kara kallaş sofi
şu cihana gelse gerek
adı helal zade konmuş
helal haram yese gerek
helal haram yiyen kişi
hakk'ınan yoktur bir işi
oturmuş da sallar başı
zikrullahım dese gerek
görmez amma gönül katar
çıkmaz yataklarda yatar
ödünç alır ödünç satar
karı ziyan olsa gerek
hem pirinden gülbank alır
nasihata kulak urur
nefis için mihman olur
ben hacıyım dese gerek
pir sultan'ım varmayanlar
pir cemalin görmeyenler
bir ikrara durmayanlar
imansızca ölse gerek
kuşağına dolu geldi
evvel baştan bu dünyaya
tanrı'nın aslanı geldi
yüz döndürmez yüz bin erden
kuşağına dolu geldi
ali'dir gazilerin başı
hızır nebi'dir yoldaşı
ali manendi bir kişi
sultan seyyit veli geldi
yusuf'u kuyuy'attılar
hem aldılar hem sattılar
kurtlara bühtan ettiler
mısır'ın sultanı geldi
halil kabeyi yapınca
islam dinine tapınca
gökten muhammet kopunca
nur aleme dolu geldi
aşk elinden oldum hasta
var derdine derman iste
dahi küçük nevreste
ismail kurbanı geldi
pir sultan'ım nesne bilmez
ab-ı hayat için ölmez
kafir müslümanı yenmez
ezelden basılı geldi
yemen ellerinden beri gelirim
turnalar ali'mi görmediniz mi
hava üzerinde sema ederken
turnalar ali'mi görmediniz mi
şah'ım hayber kalesini yıkarken
nice yezit halka olup bakarken
muhammet mustafa hacc'a çıkarken
turnalar ali'mi görmediniz mi
kim gördü deryada balık izini
eğildi kanber'in öptü gözünü
turnalardan işittim avazını
turnalar ali'mi görmediniz mi
havanın yüzünde sema tutarken
ab-ı kevser şarabından içerken
muhammet gül ü reyhanın seçerken
turnalar ali'mi görmediniz mi
şeriat yolunu muhammet açtı
tarikat menzilini ali seçti
bu meydandan nice erenler geçti
turnalar ali'mi görmediniz mi
pir sultan'ım eydür konup göçelim
gelin kevser şarabından içelim
ali'nin uğruna serden geçelim
turnalar ali'mi görmediniz mi
eğer dost ırmağın
eğer dost ırmağın gözün ararsan
serçeşme'den gelir suyun durusu
ali muhammet'tir muhammet ali
ikisi de bir elmanın yarısı
ali'm engür ezdi kırklar da içti
kırkı da mest oldu kendinden geçti
muhabbetin kapısını kim açtı
cümlesi de bir ikrarın çerisi
ali'm yola gider menzili keser
sofi nerde olsa yalanı basar
bir kale yaptırmış on iki hisar
sor nedendir duvarının örüsü
dört kapısı vardır kırk da dükkanı
üçyüz altmış altı gevher madeni
on yedi kişidir alıp satanı
cümlesinin sarrafıdır birisi
o kalenin bedenine kuş konar
kanadı üstünde kandiller yanar
pir sultan abdal'ım secdeye iner
aşık oldum gitmez benzim sarısı
gönder bizi safa ile
mihman olmuşum gelmişim
hakk'a bağlamışım özüm
ev sahibi iki gözüm
gönder bizi safa ile
gelin örselemen bizi
hakk'a ısmarladık sizi
ayağın tozuna yüzü
sürdür bizi safa ile
sürüye katılan koçlar
o da hakk'ın emrin işler
yiyip içtiğimiz kardaşlar
gönder bizi safa ile
hey dedeler hey babalar
yerde gökte hü diyenler
rıza lokmasın yiyenler
gönder bizi safa ile
gidiyoruz hoşça kalın
gahi siz de bize gelin
heybemize azık koyun
gönder bizi safa ile
pir sultan ere varalım
hak divanına duralım
yolcu çizmesin giyelim
gönder bizi safa ile
leblerinin balı ile
gel güzel yola gidelim
adı güzel ali ile
açlar doyar susuz kanar
leblerinin balı ile
içilmez dolu içilmez
sevgili yardan geçilmez
ikisi birden seçilmez
has bahçenin gülü ile
ali'm bana neler etti
aldı elim dara çekti
üstüme yürüyüş etti
elindeki dolu ile
ağaç kuru devran döner
kuş yuvaya bir dem konar
doldurmuş dolusun sunar
ali'm kendi eli ile
erenler lokması nurdur
lokmaya elini sundur
pir sultan'ım doğru yoldur
ali'm kendi yolu ile
yiyemezsin demedim mi
güzel aşk cevrimizi
çekemezsin demedim mi
bu bir rıza lokmasıdır
yiyemezsin demedim mi
yemeyenler kalır naçar
gözlerinden kanlar saçar
bu bir demdir gelir geçer
duyamazsın demedim mi
bak şu aşkın haline
ne gelse söyler diline
can ü başı hak yoluna
koyamazsın demedim mi
aşıklar harabat olur
hak yanında hürmet bulur
muhabbet baldan tatl'olur
doyamazsın demedim mi
girelim ali serine
çıkalım meydan yerine
küfrümüz iman yerine
sayamazsın demedim mi
pir sultan'ım der şah'ımız
hakk'a ulaşır rahımız
on'ki imam katarımız
uyamazsın demedim mi
durmaz yezit oklar bizi
geldik darına duşlandık
irehbere bağışlandık
bir aşıyla aşılandık
durmaz yezit oklar bizi
gönül bir ulu şehirdir
rızasız lokma zehirdir
talib yiyemez haklar bizi
hak iyesi haklar bizi
tarikattadır elimiz
hakikattadır yurdumuz
hak'la olunca virdimiz
her kazadan saklar bizi
meydana meydan güzarım
hak olan yere nazarım
gaibde sırda gezerim
göremesin çoklar bizi
pir sultan talib devirir
mervanın külün savurur
yedi kat barü çevirir
ali anda saklar bizi
helal haram yese gerek
kalbi kara kallaş sofi
şu cihana gelse gerek
adı helal zade konmuş
helal haram yese gerek
helal haram yiyen kişi
hakk'ınan yoktur bir işi
oturmuş da sallar başı
zikrullahım dese gerek
görmez amma gönül katar
çıkmaz yataklarda yatar
ödünç alır ödünç satar
karı ziyan olsa gerek
hem pirinden gülbank alır
nasihata kulak urur
nefis için mihman olur
ben hacıyım dese gerek
pir sultan'ım varmayanlar
pir cemalin görmeyenler
bir ikrara durmayanlar
imansızca ölse gerek
kuşağına dolu geldi
evvel baştan bu dünyaya
tanrı'nın aslanı geldi
yüz döndürmez yüz bin erden
kuşağına dolu geldi
ali'dir gazilerin başı
hızır nebi'dir yoldaşı
ali manendi bir kişi
sultan seyyit veli geldi
yusuf'u kuyuy'attılar
hem aldılar hem sattılar
kurtlara bühtan ettiler
mısır'ın sultanı geldi
halil kabeyi yapınca
islam dinine tapınca
gökten muhammet kopunca
nur aleme dolu geldi
aşk elinden oldum hasta
var derdine derman iste
dahi küçük nevreste
ismail kurbanı geldi
pir sultan'ım nesne bilmez
ab-ı hayat için ölmez
kafir müslümanı yenmez
ezelden basılı geldi
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
ah hüseyin vah hüseyin
alemlerin serverisin
ah hüseyin vah hüseyin
şehitlerin serdarısın
ah hüseyin vah hüseyin
hasan hüseyin'in yari
muhammed'in gözü nuru
hem ali'nin yadigarı
ah hüseyin vah hüseyin
zuhur oldun imam zeynel
muhammet bakır'dan evvel
didene yanayım gönül
ah hüseyin vah hüseyin
imam cafer'dir yarimiz
musa-i kazım şahımız
budur şems ile mahımız
ah hüseyin vah hüseyin
ali musa ilim hüner
muhammet taki el sunar
hüseyin'im deyip yanar
ah hüseyin vah hüseyin
ali taki hasan asker
muhammet mehdi ser-defter
imam-ı seyyid-i ekber
ah hüseyin vah hüseyin
pir sultan haber ver dosttan
bülbül ötüyor kafesten
hem gül ağlar hem gülistan
ah hüseyin vah hüseyin
gelir de var gelmez de var
evvel bu dergahtan kısmet
alır da var almaz da var
tarikate kadem basıp
gelir de var gelmez de var
bazını almış destine
hizmet ederdi dostuna
ahd ile ikrar üstüne
durur da var durmaz da var
olayım der isen hızır
irfan defterine yazıl
hak her yerde hazır nazır
görür de var görmez de var
için bizim dolumuzdan
çıkman sakın yolumuzdan
pir sultan'ım halimizden
bilir de var bilmez de var
hamakat nişanı
sabır kıla kıla canıma yetti
hasmını ararsan bundadır aşık
kamil oldum deyü dava edersin
hamakat nişanı kimdedir aşık
ehl-i dil olmadan söyleme hemen
senin mücadelen benimle neden
muhammet mustafa göçtü dünyadan
muhammed'in nuru kimdedir aşık
ben de bilmedim nasıl sevdadır
heman çekticeğim kuru kavgadır
nebi medine'de musa tur'dadır
muhammed'in nuru kimdedir aşık
gözle erkanını dönme yolundan
dererler de goncasını gülünden
pir sultan'ım hü der almam elinden
senin sende benim bendedir aşık
gerçekler bilinmez
güzeller semtinden bize gel oldu
varamam şu iller yazlanmayınca
kalmadı hiç talib ehl-i dil oldu
gerçekler bilinmez azlanmayınca
yezid'e verildi cevr ile cefa
mümine verildi zevk ile sefa
bunda inanmazlar lafınız hava
yalan ile gerçek gözlenmeyince
ali'yi seversen dilinden koma
bek sakla sırrını kimseye deme
bu bir sırr-ullahtır beyan eyleme
cemiyet kurulup sözlenmeyince
ali'yi sevenler gönül düşürür
düşürüben aşk kazanın taşırır
değme rehber çiğ talib mi pişirir
ocaklar yanıp ta közlenmeyince
pir sultan abdal'ım demek mi olur
hercai güzele emek mi olur
terbiyesiz ey can semek mi olur
mürşit huzurunda tuzlanmayınca
bülbül gibi zar eylesem
takdir-i ilahi budur nasibim
az vermiştir çok istemem çare ne
bu kadar nasibim budur kisibim
bülbül gibi zar eylesem çare ne
düşmanımın yaraları azmaya
dostumun hayrını şerre yazmaya
bu dünyada melül mahzun gezmeye
mahlukattan ar eylesem çare ne
bakmaz mısın viran olmuş bendime
halim malum olsun ol efendime
hançer alsam hamle kılsam kendime
kendi kendim paralasam çare ne
gam kasavet yuva yaptı sineme
kahır gömleğini eğnime
perişanlık düştü viran göynüme
türlü türlü aşk bağlasam çare ne
pir sultan abdal'ım çekerim çoktan
ya ilahi bizi kurtar tutsaktan
bu derdin dermanın isterim hak'tan
halka halim arz eylesem çare ne
böyle midir sizin ilin töresi
böyle midir sizin ilin töresi
hele bir yol safa geldin desene
geçer bu güzellik sana da kalmaz
hele bir yol safa geldin desene
öl dediğin yerde ölürüm derdin
kal dediğin yerde kalırım derdin
ben derdime derman olurum derdin
hele bir yol safa geldin desene
sarardı gül benzim ayvaya döndü
hakk'ı söyledikçe müşkülüm kandı
ayrılık ateşi sinemi deldi
hele bir yol safa geldin desene
yatarım muhammet kalkarım ali
gittiğimiz on'ki imamın yolu
pirim hünkar hacı bektaş veli
hele bir yol safa geldin desene
pir sultan abdal'ım gelmez mi sandın
tomurcuk gülleri solmaz mı sandın
safa geldin desen bilmez mi sandın
hele bir yol safa geldin desene
uğradım bir derde
uğradım bir derte düştüm noksana
akıl kılavuzdur pire var pire
sıdkınan çağırdım gani hüda'ma
onlar da çağırır pire var pire
gözü açık görür setr-i alemi
cennet-i alada şehitler yedi
aman mürvet dedim urum'un yeri
onlar da buyurur pire var pire
hak t'ala yaratmış hasların hası
o kuldur oluyor şeytana asi
aman mürvet dedim şam evliyası
onlar da buyurur pire var pire
hak'tan nida oldu geldik ya şam'a
ceset gark olmuştur gussaya gama
aman mürvet dedim on'ki imama
onlar da buyurur pire var pire
pir sultan abdal'ım gussa gamına
bunda varsın dersin orda birine
aman mürvet dedim horasan pirine
onlar da buyurur pire var pire
alemlerin serverisin
ah hüseyin vah hüseyin
şehitlerin serdarısın
ah hüseyin vah hüseyin
hasan hüseyin'in yari
muhammed'in gözü nuru
hem ali'nin yadigarı
ah hüseyin vah hüseyin
zuhur oldun imam zeynel
muhammet bakır'dan evvel
didene yanayım gönül
ah hüseyin vah hüseyin
imam cafer'dir yarimiz
musa-i kazım şahımız
budur şems ile mahımız
ah hüseyin vah hüseyin
ali musa ilim hüner
muhammet taki el sunar
hüseyin'im deyip yanar
ah hüseyin vah hüseyin
ali taki hasan asker
muhammet mehdi ser-defter
imam-ı seyyid-i ekber
ah hüseyin vah hüseyin
pir sultan haber ver dosttan
bülbül ötüyor kafesten
hem gül ağlar hem gülistan
ah hüseyin vah hüseyin
gelir de var gelmez de var
evvel bu dergahtan kısmet
alır da var almaz da var
tarikate kadem basıp
gelir de var gelmez de var
bazını almış destine
hizmet ederdi dostuna
ahd ile ikrar üstüne
durur da var durmaz da var
olayım der isen hızır
irfan defterine yazıl
hak her yerde hazır nazır
görür de var görmez de var
için bizim dolumuzdan
çıkman sakın yolumuzdan
pir sultan'ım halimizden
bilir de var bilmez de var
hamakat nişanı
sabır kıla kıla canıma yetti
hasmını ararsan bundadır aşık
kamil oldum deyü dava edersin
hamakat nişanı kimdedir aşık
ehl-i dil olmadan söyleme hemen
senin mücadelen benimle neden
muhammet mustafa göçtü dünyadan
muhammed'in nuru kimdedir aşık
ben de bilmedim nasıl sevdadır
heman çekticeğim kuru kavgadır
nebi medine'de musa tur'dadır
muhammed'in nuru kimdedir aşık
gözle erkanını dönme yolundan
dererler de goncasını gülünden
pir sultan'ım hü der almam elinden
senin sende benim bendedir aşık
gerçekler bilinmez
güzeller semtinden bize gel oldu
varamam şu iller yazlanmayınca
kalmadı hiç talib ehl-i dil oldu
gerçekler bilinmez azlanmayınca
yezid'e verildi cevr ile cefa
mümine verildi zevk ile sefa
bunda inanmazlar lafınız hava
yalan ile gerçek gözlenmeyince
ali'yi seversen dilinden koma
bek sakla sırrını kimseye deme
bu bir sırr-ullahtır beyan eyleme
cemiyet kurulup sözlenmeyince
ali'yi sevenler gönül düşürür
düşürüben aşk kazanın taşırır
değme rehber çiğ talib mi pişirir
ocaklar yanıp ta közlenmeyince
pir sultan abdal'ım demek mi olur
hercai güzele emek mi olur
terbiyesiz ey can semek mi olur
mürşit huzurunda tuzlanmayınca
bülbül gibi zar eylesem
takdir-i ilahi budur nasibim
az vermiştir çok istemem çare ne
bu kadar nasibim budur kisibim
bülbül gibi zar eylesem çare ne
düşmanımın yaraları azmaya
dostumun hayrını şerre yazmaya
bu dünyada melül mahzun gezmeye
mahlukattan ar eylesem çare ne
bakmaz mısın viran olmuş bendime
halim malum olsun ol efendime
hançer alsam hamle kılsam kendime
kendi kendim paralasam çare ne
gam kasavet yuva yaptı sineme
kahır gömleğini eğnime
perişanlık düştü viran göynüme
türlü türlü aşk bağlasam çare ne
pir sultan abdal'ım çekerim çoktan
ya ilahi bizi kurtar tutsaktan
bu derdin dermanın isterim hak'tan
halka halim arz eylesem çare ne
böyle midir sizin ilin töresi
böyle midir sizin ilin töresi
hele bir yol safa geldin desene
geçer bu güzellik sana da kalmaz
hele bir yol safa geldin desene
öl dediğin yerde ölürüm derdin
kal dediğin yerde kalırım derdin
ben derdime derman olurum derdin
hele bir yol safa geldin desene
sarardı gül benzim ayvaya döndü
hakk'ı söyledikçe müşkülüm kandı
ayrılık ateşi sinemi deldi
hele bir yol safa geldin desene
yatarım muhammet kalkarım ali
gittiğimiz on'ki imamın yolu
pirim hünkar hacı bektaş veli
hele bir yol safa geldin desene
pir sultan abdal'ım gelmez mi sandın
tomurcuk gülleri solmaz mı sandın
safa geldin desen bilmez mi sandın
hele bir yol safa geldin desene
uğradım bir derde
uğradım bir derte düştüm noksana
akıl kılavuzdur pire var pire
sıdkınan çağırdım gani hüda'ma
onlar da çağırır pire var pire
gözü açık görür setr-i alemi
cennet-i alada şehitler yedi
aman mürvet dedim urum'un yeri
onlar da buyurur pire var pire
hak t'ala yaratmış hasların hası
o kuldur oluyor şeytana asi
aman mürvet dedim şam evliyası
onlar da buyurur pire var pire
hak'tan nida oldu geldik ya şam'a
ceset gark olmuştur gussaya gama
aman mürvet dedim on'ki imama
onlar da buyurur pire var pire
pir sultan abdal'ım gussa gamına
bunda varsın dersin orda birine
aman mürvet dedim horasan pirine
onlar da buyurur pire var pire
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
muhammed'in düğünü var
gelin hey erenler düğün tutalım
muhammed'in düğünü var cennet'te
şol mümin kulları davet edelim
muhammed'in düğünü var cennet'te
orda gözetirler güzel alemi
orada koymazlar katil zalimi
havva adem ile meryem gelini
muhammed'in düğünü var cennet'te
sekiz derler kırktır cennet kapısı
orda olur müminlerin hepisi
salavattır uluların saçısı
muhammed'in düğünü var cennet'te
düğüne gelene hülle biçerler
üstlerine miski anber saçarlar
günahlının günahından geçerler
muhammed'in düğünü var cennet'te
pir sultan abdal'ım ümmet içinde
ay şulesi döner niyet içinde
cennet-i alada firdevs içinde
muhammed'in düğünü var cennet'te
yanlış fetva ile yola gidilmez
yanlış fetva ile yola gidilmez
arif isen bu manadan fark eyle
eğri hacet ile metah dokunmaz
üstat isen endazeni derk eyle
maşuk olan aşıkına düş gelir
aşıkın başına olmaz iş gelir
her dem böyle kalmaz bir gün kış gelir
yapı yap da üzerini berk eyle
kulak ver de dinle arşta horoza
belki erişesin ilm-i arıza
kunduru buğdayı ekme harıza
çiftçi isen var tarlanı herk eyle
şu dünya bulandı hiç durulmuyor
arif olmayınca fark olunmuyor
kürekle tarlaya su verilmiyor
muhabbet bendinden kaldır hark eyle
pir sultan abdal'ım ihlas yar olsa
mecnun da gözlüyor leyla gelirse
bir cananın meyli sende yok ise
ahir fayda etmez anı terk eyle
gelin yiyelim içelim
gelin yiyelim içelim
bu güzellik geçer bir gün
alem yaran yaran olmuş
ali'm sırrın açar bir gün
yeyip yediren bir adem
eksik etmez bari hüda'm
gök ekine misal adem
anı eken biçer bir gün
yeyip yedirmesi hoştur
dayan kahbe yürek taştır
can dedikleri bir kuştur
kuş kafesten uçar bir gün
ağaçlarda yeşil yaprak
bastığımız kara toprak
yer altında kefen yırtmak
boynumuzdan aşar bir gün
pir sultan'ım düşümüzde
uzak değil karşımızda
baykuş mezar taşımızda
dertli dertli öter bir gün
gelin kardaş pirden ayak tutalım
gelin kardaş pirden ayak tutalım
biz tutalım tutmayandan bize ne
hakikatı muhabbete katalım
biz katalım katmayandan bize ne
bizim dine yeni bir din demişler
bir lokmayı kırk can ile yemişler
erenler de doğru yolu komuşlar
biz gidelim gitmeyenden bize ne
bizim yine evvel baharımızdan
her demde çığruşur seherimizden
alın ey sofular gevherimizden
biz satarız satmayandan bize ne
yine hak sendedir sen sana bakın
kalbini pak eyle küfürden sakın
biz niyaz kılalım can hakk'a yakın
biz kılalım kılmayandan bize ne
pir sultan abdal'ım ikrar güdelim
biz bizi görelim eli n'edelim
sınık gönülleri mamur edelim
biz edelim etmeyenden bize ne
azizim sultanım sen safa geldin
kaynat muhabbetin kazanın kaynat
bir nasihat eyle dostlara dinlet
gevher deryasında gevher al da sat
azizim sultanım sen safa geldin
sohbette hezaran muhabbet açar
mümin kullarına hak rahmet saçar
yari olan yarinden geçer
azizim sultanım sen safa geldin
yari olan arar yarini bulur
eser bad-ı saba gönlüm de farır
yükün katerlenmiş nevruz'dan gelir
azizim sultanım sen safa geldin
abdal olan giyer hırkayı şalı
yar için çekeriz ah ile zarı
er irfan ceminde süreriz demi
azizim sultanım sen safa geldin
pir sultan abdal'ım ağladım güldüm
yardan ayrılalı dar halde kaldım
çok şükürler olsun cemalin gördüm
azizim sultanım sen safa geldin
açılın zindanlar
hızır paşa bizi berdar eyledi
kesti kollarımı kızak bağladı
işiten muhipler hep kan ağladı
açılın zindanlar pire gidelim
kalenin kapısı taştan demirden
yanlarım çürüdü yaştan yağmurdan
bir kimsem de yok ki dellal çağırtam
açılın zindanlar pire gidelim
kalenin kapısı taştan çıkılmaz
penceresi yüce şah'a bakılmaz
bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz
açılın zindanlar pire gidelim
çıkarım bakarım kale başına
mümin müslim olan gider işine
bir ben mi düşmüşüm can telaşına
açılın zindanlar pire gidelim
ilimi sorarsan köyümdür banaz
yakılsın yıkılsın ol kanlı sivas
bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz
açılın zindanlar pire gidelim
pir sultan abdal'ım hey hızır paşa
yazılanlar gelir sağ olan başa
hasret koydun beni kavim kardaşa
açılın zindanlar pire gidelim
erler himmet edin
banaz'dan sürdüler bizi sivas'a
erler himmet edin ben gidiyorum
garipçe canıma kıldılar cefa
erler himmet edin ben gidiyorum
gidi kafir gelir dedim imana
kuzular ağlıyor hem yana yana
getirip de haps ettiler zindana
erler himmet edin ben gidiyorum
gidi dideceğim yoldan kalmadı
güzel şah'a gelir dedim gelmedi
pirimizden bize himmet olmadı
erler himmet edin ben gidiyorum
urganım çekildi sığındım dara
üstüme döküldü ağ ile kara
muhbirim üstünde çıralar yara
erler himmet edin ben gidiyorum
pir sultan abdal'ım kolum büküldü
aktı gözüm yaşı yere döküldü
ahir urgan boğazıma takıldı
erler himmet edin ben gidiyorum
çoktan beri yollarını gözlerim
çoktan beri yollarını gözlerim
hatırım sormaya yar sen mi geldin
gönlümün yemişi bağı bostanı
ayva ile turunç nar sen mi geldin
gelip şu yanımda oturan mısın
serimi sevdaya yetiren misin
ağır yüklerimi götüren misin
katar maya ile dür sen mi geldin
yüzünde benlerin hindidir hindi
bilmem melek midir arştan mı indi
bir su ver içeyim yüreğim yandı
ağustos ayında kar sen mi geldin
bülbüller ötüyor hüsnün bağında
intizarım kaldı göğsün ağında
elim kelepçede cellat önünde
derdimin dermanı car sen mi geldin
ol nesl-i adem'in belinden misin
gülşen bahçesinin gülünden misin
firdevs-i ala'nın ilinden misin
cennet-i ala'dan hur sen mi geldin
pir sultan abdal'ım sen seni döşür
yarin sevdaları sere ulaşır
türlü libasları giyer kuşanır
çarşılar bezenmiş al sen mi geldin
rehberin buyruğun tutmuyor
benden selam olsun gül yüzlü şah'a
verdiği ikrarda durmuyor talip
her kişi kendine sürek sürüyor
rehberin buyruğun tutmuyor talip
avret erin saymaz talip pirini
faş ettiler erenlerin sırrını
dört kitapta gördünüz mü yerini
tarıksız tercuman biliyor talip
içeri girince beli hak derler
dışarı çıkınca ikrar yok derler
sen olmazsan mürşit olan çok derler
verdiği ikrardan dönüyor talip
haberini aldım bir nebbaşiden
sen hiç korkmaz mısın ulu kişiden
yüz katını tutmuş pazarbaşıdan
artık alıp eksik satıyor talip
pir sultan abdal'ım ben bir fukara
talip boynun eğip durmuyor dara
sınıklar sarılıp onulmaz yara
görün ne dert ile ölüyor talip
gelin hey erenler düğün tutalım
muhammed'in düğünü var cennet'te
şol mümin kulları davet edelim
muhammed'in düğünü var cennet'te
orda gözetirler güzel alemi
orada koymazlar katil zalimi
havva adem ile meryem gelini
muhammed'in düğünü var cennet'te
sekiz derler kırktır cennet kapısı
orda olur müminlerin hepisi
salavattır uluların saçısı
muhammed'in düğünü var cennet'te
düğüne gelene hülle biçerler
üstlerine miski anber saçarlar
günahlının günahından geçerler
muhammed'in düğünü var cennet'te
pir sultan abdal'ım ümmet içinde
ay şulesi döner niyet içinde
cennet-i alada firdevs içinde
muhammed'in düğünü var cennet'te
yanlış fetva ile yola gidilmez
yanlış fetva ile yola gidilmez
arif isen bu manadan fark eyle
eğri hacet ile metah dokunmaz
üstat isen endazeni derk eyle
maşuk olan aşıkına düş gelir
aşıkın başına olmaz iş gelir
her dem böyle kalmaz bir gün kış gelir
yapı yap da üzerini berk eyle
kulak ver de dinle arşta horoza
belki erişesin ilm-i arıza
kunduru buğdayı ekme harıza
çiftçi isen var tarlanı herk eyle
şu dünya bulandı hiç durulmuyor
arif olmayınca fark olunmuyor
kürekle tarlaya su verilmiyor
muhabbet bendinden kaldır hark eyle
pir sultan abdal'ım ihlas yar olsa
mecnun da gözlüyor leyla gelirse
bir cananın meyli sende yok ise
ahir fayda etmez anı terk eyle
gelin yiyelim içelim
gelin yiyelim içelim
bu güzellik geçer bir gün
alem yaran yaran olmuş
ali'm sırrın açar bir gün
yeyip yediren bir adem
eksik etmez bari hüda'm
gök ekine misal adem
anı eken biçer bir gün
yeyip yedirmesi hoştur
dayan kahbe yürek taştır
can dedikleri bir kuştur
kuş kafesten uçar bir gün
ağaçlarda yeşil yaprak
bastığımız kara toprak
yer altında kefen yırtmak
boynumuzdan aşar bir gün
pir sultan'ım düşümüzde
uzak değil karşımızda
baykuş mezar taşımızda
dertli dertli öter bir gün
gelin kardaş pirden ayak tutalım
gelin kardaş pirden ayak tutalım
biz tutalım tutmayandan bize ne
hakikatı muhabbete katalım
biz katalım katmayandan bize ne
bizim dine yeni bir din demişler
bir lokmayı kırk can ile yemişler
erenler de doğru yolu komuşlar
biz gidelim gitmeyenden bize ne
bizim yine evvel baharımızdan
her demde çığruşur seherimizden
alın ey sofular gevherimizden
biz satarız satmayandan bize ne
yine hak sendedir sen sana bakın
kalbini pak eyle küfürden sakın
biz niyaz kılalım can hakk'a yakın
biz kılalım kılmayandan bize ne
pir sultan abdal'ım ikrar güdelim
biz bizi görelim eli n'edelim
sınık gönülleri mamur edelim
biz edelim etmeyenden bize ne
azizim sultanım sen safa geldin
kaynat muhabbetin kazanın kaynat
bir nasihat eyle dostlara dinlet
gevher deryasında gevher al da sat
azizim sultanım sen safa geldin
sohbette hezaran muhabbet açar
mümin kullarına hak rahmet saçar
yari olan yarinden geçer
azizim sultanım sen safa geldin
yari olan arar yarini bulur
eser bad-ı saba gönlüm de farır
yükün katerlenmiş nevruz'dan gelir
azizim sultanım sen safa geldin
abdal olan giyer hırkayı şalı
yar için çekeriz ah ile zarı
er irfan ceminde süreriz demi
azizim sultanım sen safa geldin
pir sultan abdal'ım ağladım güldüm
yardan ayrılalı dar halde kaldım
çok şükürler olsun cemalin gördüm
azizim sultanım sen safa geldin
açılın zindanlar
hızır paşa bizi berdar eyledi
kesti kollarımı kızak bağladı
işiten muhipler hep kan ağladı
açılın zindanlar pire gidelim
kalenin kapısı taştan demirden
yanlarım çürüdü yaştan yağmurdan
bir kimsem de yok ki dellal çağırtam
açılın zindanlar pire gidelim
kalenin kapısı taştan çıkılmaz
penceresi yüce şah'a bakılmaz
bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz
açılın zindanlar pire gidelim
çıkarım bakarım kale başına
mümin müslim olan gider işine
bir ben mi düşmüşüm can telaşına
açılın zindanlar pire gidelim
ilimi sorarsan köyümdür banaz
yakılsın yıkılsın ol kanlı sivas
bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz
açılın zindanlar pire gidelim
pir sultan abdal'ım hey hızır paşa
yazılanlar gelir sağ olan başa
hasret koydun beni kavim kardaşa
açılın zindanlar pire gidelim
erler himmet edin
banaz'dan sürdüler bizi sivas'a
erler himmet edin ben gidiyorum
garipçe canıma kıldılar cefa
erler himmet edin ben gidiyorum
gidi kafir gelir dedim imana
kuzular ağlıyor hem yana yana
getirip de haps ettiler zindana
erler himmet edin ben gidiyorum
gidi dideceğim yoldan kalmadı
güzel şah'a gelir dedim gelmedi
pirimizden bize himmet olmadı
erler himmet edin ben gidiyorum
urganım çekildi sığındım dara
üstüme döküldü ağ ile kara
muhbirim üstünde çıralar yara
erler himmet edin ben gidiyorum
pir sultan abdal'ım kolum büküldü
aktı gözüm yaşı yere döküldü
ahir urgan boğazıma takıldı
erler himmet edin ben gidiyorum
çoktan beri yollarını gözlerim
çoktan beri yollarını gözlerim
hatırım sormaya yar sen mi geldin
gönlümün yemişi bağı bostanı
ayva ile turunç nar sen mi geldin
gelip şu yanımda oturan mısın
serimi sevdaya yetiren misin
ağır yüklerimi götüren misin
katar maya ile dür sen mi geldin
yüzünde benlerin hindidir hindi
bilmem melek midir arştan mı indi
bir su ver içeyim yüreğim yandı
ağustos ayında kar sen mi geldin
bülbüller ötüyor hüsnün bağında
intizarım kaldı göğsün ağında
elim kelepçede cellat önünde
derdimin dermanı car sen mi geldin
ol nesl-i adem'in belinden misin
gülşen bahçesinin gülünden misin
firdevs-i ala'nın ilinden misin
cennet-i ala'dan hur sen mi geldin
pir sultan abdal'ım sen seni döşür
yarin sevdaları sere ulaşır
türlü libasları giyer kuşanır
çarşılar bezenmiş al sen mi geldin
rehberin buyruğun tutmuyor
benden selam olsun gül yüzlü şah'a
verdiği ikrarda durmuyor talip
her kişi kendine sürek sürüyor
rehberin buyruğun tutmuyor talip
avret erin saymaz talip pirini
faş ettiler erenlerin sırrını
dört kitapta gördünüz mü yerini
tarıksız tercuman biliyor talip
içeri girince beli hak derler
dışarı çıkınca ikrar yok derler
sen olmazsan mürşit olan çok derler
verdiği ikrardan dönüyor talip
haberini aldım bir nebbaşiden
sen hiç korkmaz mısın ulu kişiden
yüz katını tutmuş pazarbaşıdan
artık alıp eksik satıyor talip
pir sultan abdal'ım ben bir fukara
talip boynun eğip durmuyor dara
sınıklar sarılıp onulmaz yara
görün ne dert ile ölüyor talip
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
üç gözlü pınarın gözün ararsan
üç gözlü pınarın gözün ararsan
onu bilen cihanı fark eder
deryadaki kuşun izin ararsan
onu bilen bu cihanı fark eder
dört kitabın her ismini yazmalı
seyyah olup şu alemi gezmeli
bir kuş gördüm ayakları çizmeli
onu bilen bu cihanı fark eder
bir kuş gördüm ayağında nalı var
kendisi bir amma iki dili var
padişahtır ülkesi var ili var
onu bilen bu cihanı fark eder
bir hastacık gördüm sormadım halin
başı kabak olmuş ayağı yalın
ik'oğlan getirmiş bir erkek gelin
onu bilen bu cihanı fark eder
pir sultan abdal'ım ey şah-ı merdan
şefaat umarım gani'den pirden
derviş muhammed'in hatemi nurdan
onu bilen bu cihanı fark eder
firdevs-i ala içinde
tarikate ikrar verdim
lanet yezit'ten el yudum
muhammet ali'yi gördüm
firdevs-i ala içinde
allah bir muhammet haktı
rehberim kemendi taktı
çekti pire teslim etti
firdevs-i ala içinde
pirden nasihatı aldım
ben belimi bağlı gördüm
kendimi mirac'da buldum
firdevs-i ala içinde
ben kutlu postuma geçtim
sekahüm şerbetin içtim
ol saat kıl-kalden geçtim
firdevs-i ala içinde
didar defterine geçtim
münkir münafıkı seçtim
mezhebde cafere düştüm
firdevs-i ala içinde
mehdi'ye vardır niyazım
imamlara bağlı özüm
şükür didar gördü gözüm
firdevs-i ala içinde
pir sultan'ım dünya fani
bizdedir hakk'ın nişanı
hakk'a kurban verdim canı
firdevs-i ala içinde
ela gözlü yardan bize gel oldu
ela gözlü yardan bize gel oldu
varamam şu yerler yazlanmayınca
hiç talip kalmadı ehl-i dil oldu
gerçekler bilinmez izlenmeyince
ali'yi sevenler ayan eylemez
saklayıp sırrını beyan eylemez
erenler nutkunu nihan eylemez
muhabbet kurulup sözlenmeyince
ali'yi sevenler gönül döşürür
döşürür de aşk kazanın taşırır
her mürşit çiğ talip mi pişirir
ateş yakıp altı közlenmeyince
pir sultan abdal'ım demek olur mu
hercai dilbere emek olur mu
rızasız lokmasın yemek olur mu
mürşit nazarında tuzlanmayınca
biri sabır biri şükür bir dua
muhammed'in üç beni var yüzünde
biri sabır biri şükür bir dua
kudret ile yanar anın çırağı
biri sabır biri şükür bir dua
şükür imiş her işleri bitiren
mümin kulu rahmetine yetiren
sabır imiş şu dünyayı götüren
biri sabır biri şükür bir dua
sabır imiş şu dünyanın temeli
verdiği nasibe şükür demeli
isteyen kullara hayır ameli
biri sabır biri şükür bir dua
sabr edelim gönül ne gelir elden
sabırlı kulunu sevmez mi sultan
yusuf'u kurtardı kuyudan gölden
biri sabır biri şükür bir dua
pir sultan abdal'ım gönlüme giren
suçluyu suçsuzu bakmadan gören
isteyen kulların muradın veren
biri sabır biri şükür bir dua
her sabah her sabah yüzüme gülme
her sabah her sabah yüzüme gülme
kalbinde hakk'ın yok dilinden gayrı
adet eylemişsin dara durmayı
alnında günah çok terinden gayrı
dil ile her yola varmak istersin
varıp o dil ile geri dönmezsin
hak cemine varıp hakk'ı görmezsin
karşında kız ile gelinden gayri
kız geline bakan sofu değildir
kalbinin ecesi safi değildir
gelme sen hak ceme yeri değildir
gelsen de yerin yok külhandan gayrı
derde düş oluben derman ararsın
nereden gelip de nere gidersin
her geldikçe sen yüzüme gülersin
gerçeğin görmedim yalandan gayri
pir sultan abdal'ım hakkına bakar
kamil olan çatlar gönlümü yıkar
kötünün kokusu komşuya sızar
gelse hayrın görmez şerinden gayrı
onun duasını eden kim idi
erenler sultanı bağdat şehrinin
iptida binasın kuran kim idi
on'ki imam koymuş mihrap taşını
onun duasını eden kim idi
doksan üstad gelmiş anı yapmağa
yapıp temel taşların berkitmeğe
bağdat içinden teferrüç itmeğe
gökten kandil ile inen kim idi
uçurdum ben kuşum uçan kuş ile
dolduysa gözlerim kanlı yaş ile
üçyüz altmış başaçık derviş ile
bağdad'a şeydallah iden kim idi
bağdad'ın yaylağın bile yayladı
indi aşkın deryasını boyladı
iki cihan fahri dua eyledi
el kaldırıp amin diyen kim idi
pir sultan abdal'ım zaman farıdı
ahımdan dağların karı eridi
bağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü
askerini çekip gelen kim idi
vebali boynuna ilazım değil
beri gel beri gel hey iman kulu
bek kapış koyverme tuttuğun eli
eğer ... ile sürersen yolu
vebali boynuna ilazım değil
ele aldın aşk kitabın okursun
güle muhabbetin yine şakırsın
üstaz oldum deyü eksük dokursun
vebali boynuna ilazım değil
rehberin kapısı binbir kapıdır
hak rehberler talibini okudur
yola doğru gitmek mümin hakkıdır
vebali boynuna ilazım değil
çıkar yüce tepelere konarsın
ziyan gördüm diye aşağ'inersin
verdiğin ikrardan geri dönersin
vebali boynuna ilazım değil
pir sultan abdal'ım haktır bu emek
rızasız lokmalar haramdır yemek
benim borcum sana bir kezdir demek
vebali boynuna ilazım değil
ben de şu dünyaya
ben de şu dünyaya geldim geleli
emaneten bir don giymişe döndüm
sahibi çıktı da elimden aldı
koru yerde koyun yaymışa döndüm
o yar geldi geçti geri bakmadı
hendekler kazdırdım sular akmadı
çok yuva bekledim cücük çıkmadı
boş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm
ben de erler meclisinde eğlendim
farzı kıldım sünnetinde bağlandım
dünya satranç imiş geldim utuldum
kendi hayaline dalmışa döndüm
pir sultan abdal'ım bu dünya fani
baştan başa kim sürdü bu devranı
yarin bir çift sözü üşüttü beni
yüce dağ başında buymuşa döndüm
bizim içtiğimiz dolu
bizim içtiğimiz dolu
doluların dolusudur
ela gözlü mestaneler
şah ali'nin kuzusudur
ol şahtan gelen gaziler
gönül mürşidin arzular
bu gün de bayramdır bize
her gün de bayramdır bize
hak bize nasibin verdi
lokmanların hasın verdi
yezid'e cevr-ü cefasın
mümine safasın verdi
alçacık yemiş dalı
altında yeşil halı
ver muradımı benim
ya muhammet ya ali
yezitler aralandı ya
müminler sıralandı ya
on iki imam şah ali
bu yolda paralandı ya
kırmızı geyen gelsin
yezid'i kıran gelsin
on sekiz bin alemin
nasibin veren gelsin
pir sultan'ım der gaziler
yazıldı nurdan yazılar
durdu analı kuzular
mürşit de pirin arzular
çalan murtaza ali'dir
gafil olman hey erenler
gelen murtaza ali'dir
yezid'e batın kılıcın
çalan murtaza ali'dir
alçağa tutmuş yüzünü
hakk'a bağlamış özünü
kırklar ile bir üzümü
yiyen murtaza ali'dir
turnaya vermiş sesini
aşıklar tutsun yasını
hem önünce devesini
yeden murtaza ali'dir
ali'dir allah'ın dostu
hü dedi zülfikar kesti
selman'a sünbüllü desti
veren murtaza ali'dir
gülün bağlar deste deste
bağlar da gönderir dosta
mihmandan bir dolu iste
sunan murtaza ali'dir
derildi çıktı havaya
indi döşendi ovaya
güvercin donda kayaya
konan murtaza ali'dir
gülün bağlar baka baka
bağlar da gönderir hakk'a
ejderhayı iki şakka
bölen murtaza ali'dir
dost bağında kızıl alma
gül rengi sararıp solma
pir sultan'ım gafil olma
gelen murtaza ali'dir
üç gözlü pınarın gözün ararsan
onu bilen cihanı fark eder
deryadaki kuşun izin ararsan
onu bilen bu cihanı fark eder
dört kitabın her ismini yazmalı
seyyah olup şu alemi gezmeli
bir kuş gördüm ayakları çizmeli
onu bilen bu cihanı fark eder
bir kuş gördüm ayağında nalı var
kendisi bir amma iki dili var
padişahtır ülkesi var ili var
onu bilen bu cihanı fark eder
bir hastacık gördüm sormadım halin
başı kabak olmuş ayağı yalın
ik'oğlan getirmiş bir erkek gelin
onu bilen bu cihanı fark eder
pir sultan abdal'ım ey şah-ı merdan
şefaat umarım gani'den pirden
derviş muhammed'in hatemi nurdan
onu bilen bu cihanı fark eder
firdevs-i ala içinde
tarikate ikrar verdim
lanet yezit'ten el yudum
muhammet ali'yi gördüm
firdevs-i ala içinde
allah bir muhammet haktı
rehberim kemendi taktı
çekti pire teslim etti
firdevs-i ala içinde
pirden nasihatı aldım
ben belimi bağlı gördüm
kendimi mirac'da buldum
firdevs-i ala içinde
ben kutlu postuma geçtim
sekahüm şerbetin içtim
ol saat kıl-kalden geçtim
firdevs-i ala içinde
didar defterine geçtim
münkir münafıkı seçtim
mezhebde cafere düştüm
firdevs-i ala içinde
mehdi'ye vardır niyazım
imamlara bağlı özüm
şükür didar gördü gözüm
firdevs-i ala içinde
pir sultan'ım dünya fani
bizdedir hakk'ın nişanı
hakk'a kurban verdim canı
firdevs-i ala içinde
ela gözlü yardan bize gel oldu
ela gözlü yardan bize gel oldu
varamam şu yerler yazlanmayınca
hiç talip kalmadı ehl-i dil oldu
gerçekler bilinmez izlenmeyince
ali'yi sevenler ayan eylemez
saklayıp sırrını beyan eylemez
erenler nutkunu nihan eylemez
muhabbet kurulup sözlenmeyince
ali'yi sevenler gönül döşürür
döşürür de aşk kazanın taşırır
her mürşit çiğ talip mi pişirir
ateş yakıp altı közlenmeyince
pir sultan abdal'ım demek olur mu
hercai dilbere emek olur mu
rızasız lokmasın yemek olur mu
mürşit nazarında tuzlanmayınca
biri sabır biri şükür bir dua
muhammed'in üç beni var yüzünde
biri sabır biri şükür bir dua
kudret ile yanar anın çırağı
biri sabır biri şükür bir dua
şükür imiş her işleri bitiren
mümin kulu rahmetine yetiren
sabır imiş şu dünyayı götüren
biri sabır biri şükür bir dua
sabır imiş şu dünyanın temeli
verdiği nasibe şükür demeli
isteyen kullara hayır ameli
biri sabır biri şükür bir dua
sabr edelim gönül ne gelir elden
sabırlı kulunu sevmez mi sultan
yusuf'u kurtardı kuyudan gölden
biri sabır biri şükür bir dua
pir sultan abdal'ım gönlüme giren
suçluyu suçsuzu bakmadan gören
isteyen kulların muradın veren
biri sabır biri şükür bir dua
her sabah her sabah yüzüme gülme
her sabah her sabah yüzüme gülme
kalbinde hakk'ın yok dilinden gayrı
adet eylemişsin dara durmayı
alnında günah çok terinden gayrı
dil ile her yola varmak istersin
varıp o dil ile geri dönmezsin
hak cemine varıp hakk'ı görmezsin
karşında kız ile gelinden gayri
kız geline bakan sofu değildir
kalbinin ecesi safi değildir
gelme sen hak ceme yeri değildir
gelsen de yerin yok külhandan gayrı
derde düş oluben derman ararsın
nereden gelip de nere gidersin
her geldikçe sen yüzüme gülersin
gerçeğin görmedim yalandan gayri
pir sultan abdal'ım hakkına bakar
kamil olan çatlar gönlümü yıkar
kötünün kokusu komşuya sızar
gelse hayrın görmez şerinden gayrı
onun duasını eden kim idi
erenler sultanı bağdat şehrinin
iptida binasın kuran kim idi
on'ki imam koymuş mihrap taşını
onun duasını eden kim idi
doksan üstad gelmiş anı yapmağa
yapıp temel taşların berkitmeğe
bağdat içinden teferrüç itmeğe
gökten kandil ile inen kim idi
uçurdum ben kuşum uçan kuş ile
dolduysa gözlerim kanlı yaş ile
üçyüz altmış başaçık derviş ile
bağdad'a şeydallah iden kim idi
bağdad'ın yaylağın bile yayladı
indi aşkın deryasını boyladı
iki cihan fahri dua eyledi
el kaldırıp amin diyen kim idi
pir sultan abdal'ım zaman farıdı
ahımdan dağların karı eridi
bağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü
askerini çekip gelen kim idi
vebali boynuna ilazım değil
beri gel beri gel hey iman kulu
bek kapış koyverme tuttuğun eli
eğer ... ile sürersen yolu
vebali boynuna ilazım değil
ele aldın aşk kitabın okursun
güle muhabbetin yine şakırsın
üstaz oldum deyü eksük dokursun
vebali boynuna ilazım değil
rehberin kapısı binbir kapıdır
hak rehberler talibini okudur
yola doğru gitmek mümin hakkıdır
vebali boynuna ilazım değil
çıkar yüce tepelere konarsın
ziyan gördüm diye aşağ'inersin
verdiğin ikrardan geri dönersin
vebali boynuna ilazım değil
pir sultan abdal'ım haktır bu emek
rızasız lokmalar haramdır yemek
benim borcum sana bir kezdir demek
vebali boynuna ilazım değil
ben de şu dünyaya
ben de şu dünyaya geldim geleli
emaneten bir don giymişe döndüm
sahibi çıktı da elimden aldı
koru yerde koyun yaymışa döndüm
o yar geldi geçti geri bakmadı
hendekler kazdırdım sular akmadı
çok yuva bekledim cücük çıkmadı
boş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm
ben de erler meclisinde eğlendim
farzı kıldım sünnetinde bağlandım
dünya satranç imiş geldim utuldum
kendi hayaline dalmışa döndüm
pir sultan abdal'ım bu dünya fani
baştan başa kim sürdü bu devranı
yarin bir çift sözü üşüttü beni
yüce dağ başında buymuşa döndüm
bizim içtiğimiz dolu
bizim içtiğimiz dolu
doluların dolusudur
ela gözlü mestaneler
şah ali'nin kuzusudur
ol şahtan gelen gaziler
gönül mürşidin arzular
bu gün de bayramdır bize
her gün de bayramdır bize
hak bize nasibin verdi
lokmanların hasın verdi
yezid'e cevr-ü cefasın
mümine safasın verdi
alçacık yemiş dalı
altında yeşil halı
ver muradımı benim
ya muhammet ya ali
yezitler aralandı ya
müminler sıralandı ya
on iki imam şah ali
bu yolda paralandı ya
kırmızı geyen gelsin
yezid'i kıran gelsin
on sekiz bin alemin
nasibin veren gelsin
pir sultan'ım der gaziler
yazıldı nurdan yazılar
durdu analı kuzular
mürşit de pirin arzular
çalan murtaza ali'dir
gafil olman hey erenler
gelen murtaza ali'dir
yezid'e batın kılıcın
çalan murtaza ali'dir
alçağa tutmuş yüzünü
hakk'a bağlamış özünü
kırklar ile bir üzümü
yiyen murtaza ali'dir
turnaya vermiş sesini
aşıklar tutsun yasını
hem önünce devesini
yeden murtaza ali'dir
ali'dir allah'ın dostu
hü dedi zülfikar kesti
selman'a sünbüllü desti
veren murtaza ali'dir
gülün bağlar deste deste
bağlar da gönderir dosta
mihmandan bir dolu iste
sunan murtaza ali'dir
derildi çıktı havaya
indi döşendi ovaya
güvercin donda kayaya
konan murtaza ali'dir
gülün bağlar baka baka
bağlar da gönderir hakk'a
ejderhayı iki şakka
bölen murtaza ali'dir
dost bağında kızıl alma
gül rengi sararıp solma
pir sultan'ım gafil olma
gelen murtaza ali'dir
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
hak muhammet ali haydar
hak muhammet ali haydar
kılavuzdur çekip gider
vilayet madeni cebbar
dost zülfüne takıp gider
şu aleme ün eylemiş
kaşların keman eylemiş
güzelliğin şan eylemiş
nicelerin yakıp gider
bülbül oldum dost bağında
öterim yolun sağında
bir tıfıl hubluk çağında
serhoş serhoş bakıp gider
alem hüsnüne bakışır
gerdanda benler tokuşur
ancak yeşil don yakışır
ebruların döküp gider
sineme vurdular kanca
mahi-taban gülü gonca
uzun boylu beli ince
kaşlarını yıkıp gider
pir sultan'ım söyler dilden
her ne dersen gelir elden
al rengini almış gülden
burcu burcu kokup gider
meğer bize imdat ali'den ola
takattan kesildim yoktur ilacım
meğer bize imdat ali'den ola
derdimin çaresi ali sen yetiş
meğer bize imdat ali'den ola
ali'ye ayan ki hak için buldum
gayretini güdüp kılıcım çektim
kuldan fayda yok imiş bildim
meğer bize imdat ali'den ola
hakk'a doğru giden hakk'a ulaştı
dünyaya her bakan kulların şaştı
gezdim dört köşeyi tesellüm düştü
meğer bize imdat ali'den ola
hayrola yusuf'un düşünü gördüm
özürüm niyazım hüda'ya kıldım
mümkünüm kesildi ali'ye yordum
meğer bize imdat ali'den ola
pir sultan abdal'ım derdim bu imiş
müminin isteği iyi huy imiş
zahirde batında yeten o imiş
meğer bize imdat ali'den ola
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
ali'm gelir diye karşı giderler
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
bindiği düldül'ün mehdin ederler
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
ayağına altın nallar çaktırmış
gözlerine yeşil sürme çektirmiş
üzengisin cevahirden yaptırmış
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
kuduretten gem vurulmuş başına
lezzet vermiş dudağına dişine
bir nur doğmuş eğerinin kaşına
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
üstüne binersen yükseğe basar
bir dizgin eylesen yel gibi eser
nice kafirlerin kellesin keser
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
pir sultan abdal'ım dengi bulunmaz
bin konaklık yere gitse yorulmaz
kısmet olsa havalarda görünmez
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
sunam
sabahtan cemalin seyran eyledim
gönüller perişan elinden sunam
nice bekleyeyim gurbet ellerde
hiç bilir yok mudur halimden sunam
tığ-ı gamzelerin müşk ü bü kokmaz
yar ela gözlerin hışm ile bakmaz
cemalin görene cennet gerekmez
güneş midir doğdu yüzünden sunam
kemhalar giyinip zenne bağlanmaz
eser seher yeli teli ırganmaz
sen gidende deli gönül eğlenmez
bir bergüzar versen telinden sunam
sen seher yelisin gider gelmezsin
gelirsen de bana baki kalmazsın
seni uçuranlar murat almasın
seni kim uçurdu gölünden sunam
pir sultan abdal der cemalin güzel
aradım bulmadım bir haber yazar
şimdi senin ismin cenneti gezer
kalma bizim için yolundan sunam
elimin kanını yur bulamadım
şu yalan dünyaya geldim geleli
gönül senden özge yar bulamadım
yaralandım al kanlara bulandım
elimin kanını yur bulamadım
güzel olan n'eyler altın akçayı
arif olan düzer türlü bohçayı
vücudumda seyreyledim bahçeyi
dosta el değmedik nar bulamadım
güzellerin zülfü destedir deste
erenler hak için oturmuş posta
bir zaman sağ gezdim bir zaman hasta
hasta halin nedir der bulamadım
felek kırdı benim kolum kanadım
baykuş gibi viranlara tünedim
bugün üç güzelin nabzın sınadım
can feda yoluna der bulamadım
ey felek kurulu yayımı basdın
her köşe başında yolumu kesdin
keskin kadeh ile dolumdan içtin
yandı yüreciğim kar bulamadım
pir sultan abdal'ım dağlar ben olsam
dağlarda biten laleler ben olsam
alem çiçek olsa ballar ben olsam
dost dilinden tatlı bal bulamadım
ey yezit sen neden yeldin
ey yezit sen neden yeldin kastıma
erdebil'de şah safi'den buyruğum
ilettin urum'a çoban eyledin
sırtımdaki alet midir çağlığım
mağripten de çatal nurlar doğarsa
mümin kula hak rahmeti yağarsa
hasan hüseyin bana sahip olursa
yanımdakine çok olur eyliğim
ol imam zeynel'e merdan uyarsa
imam-ı bakır'dan içer ayarsa
imam cafer buyruğunu duyarsa
anın için hak yanında baylığım
musa kazım ciğerimi yakıyor
ırmaklar cennet'te kevser akıyor
aslımız imam rıza'ya çıkıyor
muhammet ali'ye vardır soyluğum
taki naki'ye iradet getirdiğim
düldül oldum şah ali'ye götürdüm
yöğrük oldum üç yaşında satıldım
kimseler de bilmez benim taylığım
pir sultan abdal'ım alır satarım
askeri mehdi'ye meyil katarım
mansur olup şu cihanı atarım
her ağaçta olmaz benim yaylığım
erenler kahretti saldı işkile
erenler kahretti saldı işkile
gönlüm şifalandı gümana geldim
ali oğlu çare eyle müşküle
sana mürvet ile amana geldim
can evinde muhabbetim azaldı
gönül aşkın deryasında yüzerdi
yarelerim sağalmışken tazeldi
gaziler derdime dermana geldim
hak'tan kula her ne gelirse haktır
erkansız işlere ırızam yoktur
erenlerin lutfu keremi çoktur
yarem sızıladı imana geldim
himmet edin erler bir dahi yetem
kalbimden şekkile şüphemi atam
zat-ı sıfat olam bir dilden ötem
bir desti tutmaya damana geldim
pir sultan abdal'ım gör bize n'oldu
ali'nin gülbengi bize zulm oldu
muhabbet yurduna vesvese doldu
sen bir padişahsın demana geldim
hak muhammet ali haydar
kılavuzdur çekip gider
vilayet madeni cebbar
dost zülfüne takıp gider
şu aleme ün eylemiş
kaşların keman eylemiş
güzelliğin şan eylemiş
nicelerin yakıp gider
bülbül oldum dost bağında
öterim yolun sağında
bir tıfıl hubluk çağında
serhoş serhoş bakıp gider
alem hüsnüne bakışır
gerdanda benler tokuşur
ancak yeşil don yakışır
ebruların döküp gider
sineme vurdular kanca
mahi-taban gülü gonca
uzun boylu beli ince
kaşlarını yıkıp gider
pir sultan'ım söyler dilden
her ne dersen gelir elden
al rengini almış gülden
burcu burcu kokup gider
meğer bize imdat ali'den ola
takattan kesildim yoktur ilacım
meğer bize imdat ali'den ola
derdimin çaresi ali sen yetiş
meğer bize imdat ali'den ola
ali'ye ayan ki hak için buldum
gayretini güdüp kılıcım çektim
kuldan fayda yok imiş bildim
meğer bize imdat ali'den ola
hakk'a doğru giden hakk'a ulaştı
dünyaya her bakan kulların şaştı
gezdim dört köşeyi tesellüm düştü
meğer bize imdat ali'den ola
hayrola yusuf'un düşünü gördüm
özürüm niyazım hüda'ya kıldım
mümkünüm kesildi ali'ye yordum
meğer bize imdat ali'den ola
pir sultan abdal'ım derdim bu imiş
müminin isteği iyi huy imiş
zahirde batında yeten o imiş
meğer bize imdat ali'den ola
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
ali'm gelir diye karşı giderler
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
bindiği düldül'ün mehdin ederler
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
ayağına altın nallar çaktırmış
gözlerine yeşil sürme çektirmiş
üzengisin cevahirden yaptırmış
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
kuduretten gem vurulmuş başına
lezzet vermiş dudağına dişine
bir nur doğmuş eğerinin kaşına
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
üstüne binersen yükseğe basar
bir dizgin eylesen yel gibi eser
nice kafirlerin kellesin keser
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
pir sultan abdal'ım dengi bulunmaz
bin konaklık yere gitse yorulmaz
kısmet olsa havalarda görünmez
ali'nin düldül'ün bin de göreyim
sunam
sabahtan cemalin seyran eyledim
gönüller perişan elinden sunam
nice bekleyeyim gurbet ellerde
hiç bilir yok mudur halimden sunam
tığ-ı gamzelerin müşk ü bü kokmaz
yar ela gözlerin hışm ile bakmaz
cemalin görene cennet gerekmez
güneş midir doğdu yüzünden sunam
kemhalar giyinip zenne bağlanmaz
eser seher yeli teli ırganmaz
sen gidende deli gönül eğlenmez
bir bergüzar versen telinden sunam
sen seher yelisin gider gelmezsin
gelirsen de bana baki kalmazsın
seni uçuranlar murat almasın
seni kim uçurdu gölünden sunam
pir sultan abdal der cemalin güzel
aradım bulmadım bir haber yazar
şimdi senin ismin cenneti gezer
kalma bizim için yolundan sunam
elimin kanını yur bulamadım
şu yalan dünyaya geldim geleli
gönül senden özge yar bulamadım
yaralandım al kanlara bulandım
elimin kanını yur bulamadım
güzel olan n'eyler altın akçayı
arif olan düzer türlü bohçayı
vücudumda seyreyledim bahçeyi
dosta el değmedik nar bulamadım
güzellerin zülfü destedir deste
erenler hak için oturmuş posta
bir zaman sağ gezdim bir zaman hasta
hasta halin nedir der bulamadım
felek kırdı benim kolum kanadım
baykuş gibi viranlara tünedim
bugün üç güzelin nabzın sınadım
can feda yoluna der bulamadım
ey felek kurulu yayımı basdın
her köşe başında yolumu kesdin
keskin kadeh ile dolumdan içtin
yandı yüreciğim kar bulamadım
pir sultan abdal'ım dağlar ben olsam
dağlarda biten laleler ben olsam
alem çiçek olsa ballar ben olsam
dost dilinden tatlı bal bulamadım
ey yezit sen neden yeldin
ey yezit sen neden yeldin kastıma
erdebil'de şah safi'den buyruğum
ilettin urum'a çoban eyledin
sırtımdaki alet midir çağlığım
mağripten de çatal nurlar doğarsa
mümin kula hak rahmeti yağarsa
hasan hüseyin bana sahip olursa
yanımdakine çok olur eyliğim
ol imam zeynel'e merdan uyarsa
imam-ı bakır'dan içer ayarsa
imam cafer buyruğunu duyarsa
anın için hak yanında baylığım
musa kazım ciğerimi yakıyor
ırmaklar cennet'te kevser akıyor
aslımız imam rıza'ya çıkıyor
muhammet ali'ye vardır soyluğum
taki naki'ye iradet getirdiğim
düldül oldum şah ali'ye götürdüm
yöğrük oldum üç yaşında satıldım
kimseler de bilmez benim taylığım
pir sultan abdal'ım alır satarım
askeri mehdi'ye meyil katarım
mansur olup şu cihanı atarım
her ağaçta olmaz benim yaylığım
erenler kahretti saldı işkile
erenler kahretti saldı işkile
gönlüm şifalandı gümana geldim
ali oğlu çare eyle müşküle
sana mürvet ile amana geldim
can evinde muhabbetim azaldı
gönül aşkın deryasında yüzerdi
yarelerim sağalmışken tazeldi
gaziler derdime dermana geldim
hak'tan kula her ne gelirse haktır
erkansız işlere ırızam yoktur
erenlerin lutfu keremi çoktur
yarem sızıladı imana geldim
himmet edin erler bir dahi yetem
kalbimden şekkile şüphemi atam
zat-ı sıfat olam bir dilden ötem
bir desti tutmaya damana geldim
pir sultan abdal'ım gör bize n'oldu
ali'nin gülbengi bize zulm oldu
muhabbet yurduna vesvese doldu
sen bir padişahsın demana geldim
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
ağlayı ağlayı selman'a geldim
aman hey erenler mürvet sizindir
öksüzüm yetimim amana geldim
garibim bi-kesim himmet sizindir
ağlayı ağlayı selman'a geldim
şah'ın bahçesinde ben garip bülbül
efkarım mükedder halim pek müşkül
koparmadım asla kokladım bir gül
kafir oldum ise imana geldim
gönül şahinini saldım havaya
yüzüm sürüp geldim ol hakipaya
gönül sefinesin vermezim zaya
kıblegahım şah-ı merdan'a geldim
biz muhammet ali kullarındanız
nesl-i al-i aba soylarındanız
imam-ı cafer'in mezhebindeniz
server muhammed'e peymana geldim
ikilik perdesi yoktur özümde
birliktir gönlümde özüm sözümde
gece gün düşmüşüm hak niyazında
pir sultan abdal'ım meydana geldim
bir seferim vardır
bir seferim vardır urum üstüne
yüce dağ başında eri gözlerim
al elimi kaldır kırklar yediler
bir himmeti keskin piri gözlerim
bismillah dedim de girdim helale
gözüm açıp baktım bir hub cemale
sıdk ile çağırdım ceddim celale
eriş hızır nebi carı gözlerim
kuduretten yanar şem'a ışığı
mevla'm hak diyenin üğrür beşiği
din serveri muhammed'in eşiği
halil'e yapılan şarı gözlerim
keskin zülfikar'la ali gazada
umarım inayet ede bize de
bağdat'ta mansur'un canı cezada
kemendim boynumda darı gözlerim
pir sultan abdal'ım sır ali sırrı
sırat'ı geçenin cennet'tir yeri
veyselkara hint'ten yemen'den beri
muhammet ali'de nuru gözlerim
ali ali der de dönersin
ali ali der de dönersin dolap
ne inlersin dolap derdin nerende
yardan mı ayrıldın yoksa ilinden
ne inlersin dolap derdin nerende
dolap hak dedi de indi ırmağa
imamlara cehd etti su vermeğe
muhammed'in hub cemalin görmeğe
ne inlersin dolap derdin nerende
sana bir ustanın eli mi değdi
yoksa bir hoyratın dili mi değdi
yaz bahar ayının seli mi değdi
ne inlersin dolap derdin nerende
kim kesti getirdi seni yerinden
dağlar taşlar inileşir zarından
seni kim ayırdı nazlı yarından
ne inlersin dolap derdin nerende
sana durma dön mü dedi üstadın
dağı taşı yıkar senin feryadın
dönerken taşı mı deldi hoyradın
ne inlersin dolap derdin nerende
böyle m'olur aşık hali ahvali
vardı gamzelerin ırganur dalı
şimdi sema döner urum abdalı
ne inlersin dolap derdin nerende
pir sultan abdal'ım aşka mı uydun
yoksa nazlı yardan haber mi duydun
yardan mı ayrıldın ne idi derdin
ne inlersin dolap derdin nerende
şu benim güllerim soldu
bana gül diyorlar neme güleyim
gözlerim nem ile doldu n'eyleyim
elin gülü açmış al ile yeşil
şu benim güllerim soldu n'eyleyim
kolumdan uçurdum nerre bazımı
arşa çıkardılar ah-ı suzumu
elimden aldırdım yavru kuzumu
firkatı bağrımı deldi n'eyleyim
haberin alayım seher yelinden
ördek kalkar m'ola kendi gölünden
korkum ayrılıktan fikrim ölümden
ahiri başıma geldi n'eyleyim
ulu sular gibi çeşmim çağlayan
mahrum olmaz özün hakk'a bağlayan
yar yitirmiş yana yana ağlayan
geldi çattı beni buldu n'eyleyim
pir sultan abdal'ım kırklar yediler
bu yolu erkanı onlar kodular
allah verdiğini almaz dediler
bana verdiğini aldı n'eyleyim
sinem üstü ateş oldu od oldu
sinem üstü ateş oldu od oldu
yakar muhannetin acı sözleri
hızır paşa'nın ettiği derd oldu
çıkar muhannetin acı sözleri
seni şekva edem urum beyine
bakmıyon mu şu sinemin dağına
hançer oldu yüreğimin bağına
kakar mahannetin acı sözleri
engel geldi aramızda dolaşır
yusam çıkmaz kara olmuş bulaşır
top top olmuş mah yüzünde dolaşır
takar muhannetin acı sözleri
muhannet elinden halim pek şaşkın
deli gönül gah bulanık gah taşkın
gönlümün sarayın kalbimin köşkün
yıkar mahannetin acı sözleri
pir sultan abdal'ım vadem yeterse
şah'ım gelir salacamdan tutarsa
karış karış üstümde ot biterse
çıkar muhannetin acı sözleri
gurbet elde yad ellerin derdini
gurbet elde yad ellerin derdini
çekeyim de eğleneyim bir zaman
yaralı sineme bal ile tuzu
ekeyim de eğleneyim bir zaman
sılaya gönderdim gönül kuşunu
seyredip gidiyor dağlar başını
akıttığın gözlerimin yaşını
dökeyim de eğleneyim bir zaman
aşıp gider var mı bizim illeri
yel ırgalar zülfündeki telleri
dostlarımın göreceği yerleri
gezeyim de eğleneyim bir zaman
pir sultan abdal'ım seyyit nesimi
destan etti şu illerde sesimi
uğrun uğrun bir kenarda yasını
tutayım da eğleneyim bir zaman
yönümü dönderdim sarı sultan'a
yönümü dönderdim sarı sultan'a
ali muradımız vere sabahtan
yüzümü süreyim seyyit battal'a
münkire zülfikar çala sabahtan
bülbülüm bahçende gülşene kondu
hüzeyin hak için serini verdi
doldurdu da bize bir dolu sundu
ol hızır'ın yeşil eli sabahtan
havarici dinden eden nisbettir
taç vuruldu bize yeşil kisvettir
mümine cennet'te nasip kısmettir
açılır cennet'in gülü sabahtan
kul olanda eyyüp gibi derd olur
perşembe günleri ismi vird olur
anında cennet'te yurdu bell'olur
hakk'ı ivird eyler dili sabahtan
pir sultan abdal'ım ali görünür
kul olanlar yüzün üstü sürünür
her ne dersen bu ednada bulunur
ali muradımız vere sabahtan
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
yetmiş iki buçuk millet dileği
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
ol demde seğrişir arşın meleği
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
kul olanın uyku kalmaz gözünde
gezmeyelim kör şeytanın izinde
dağ horozu öter arşın yüzünde
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
herkes metaını alıp satıyor
hak muhammet ali cana yetiyor
cümle kuşlar yuvasında ötüyor
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
seher vakti oldu nasıldır haller
ol zaman açılır kırmızı güller
hacet kapısına açıktır derler
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
pir sultan abdal'ım kırklar yediler
seherde ötüşür kumru dudular
hacet kapısına açık dediler
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
sabah olur cümle alem uyanır
sabah olur cümle alem uyanır
yollar çoğul çoğul eyler sabahtan
şu çifte kantara neler dayanır
boz deve yuları teller sabahtan
bülbülü gülden ayıran muzular
anasız mı olur körpe kuzular
peteğin içinde arı vızılar
alınır oğuldan ballar sabahtan
aşk ataşı onun oluptur meze
can dayanmaz bu ataşa bu köze
bu garip bülbüle ne cefa ceza
görmeden açılır güller sabahtan
dudular kumrular peşkeş çekildi
hayvalar turunçlar çitil dikildi
ağcabük'e gövel turnam döküldü
deryalar seslenir göller sabahtan
balı kudrettendir aslı sinektir
çıkar çıkmaz yollarımız dikektir
al kırmızı giymiş pembe yanaktır
kullar temennaha iner sabahtan
pir sultan abdal'ım seçiktir deyü
hulle donlarımız biçiktir deyü
hacet kapıları açıktır deyü
kullar temennaha iner sabahtan
ali'nin sırrına erebilirsen
muhammet ali'nin kurduğu yoldur
ak üstünde kara seçebilirsen
gönülden itikat söyleyen dildir
ali'nin sırrına erebilirsen
erenler der seni ceme katarlar
kötü amellerin taşra atarlar
bir gün yularından tutup çekerler
çektikleri yere varabilirsen
erenler seni de ceme götürür
kalmış işlerini anda bitirir
gördüm hak evinde mihman oturur
mihmanın gözüyle görebilirsen
aslı mervan olan ummana dalmaz
küfre meyledende aşıklık olmaz
müminin suali ahrete kalmaz
dünyada cevabın verebilirsen
pir sultan abdal'ım gonca gül olur
dört kapıdan sana daim gel olur
dünyadan ahrete doğru yol olur
verdiğin ikrarda durabilirsen
ey sofi özüne bir muradım var
ey sofi özüne bir muradım var
elin günahını sen mi görürsün
yüzün kara bir külhanda yerin var
ali divanına nasıl varırsın
rehberin kim olduğunu bilmezsin
kov ile gıybeti elden koymazsın
ahrette yatacak yer de bulamazsın
toprak kabül etmez nerde kalırsın
lokman sofusunu eli tutarsın
hakk'ın döşeğine yere yatarsın
bilmem yetmiş iki dilden ötersin
sen bu dilin kangısını bilirsin
pir sultan abdal'ım böyle olunca
ihlas talip muradını alınca
devir dönüp halin ile gelince
sen de bu huy ile murdar olursun
yar seninle (ne sen beni unut)
gel seninle ahdı iman edelim
ne sen beni unut ne de ben seni
bağlanılım bir ikrarda duralım
ne sen beni unut ne de ben seni
gözlerim yolunu yar yaman yaman
sürmedim sefasın oldu bir zaman
irfan meclisine vardığın zaman
ne sen beni unut ne de ben seni
bir yare mailem bir de sıfata
yar odur ki yarin emrini tuta
belki yolum düştü gidem gurbete
ne sen beni unut ne de ben seni
gitme dilber gitme yüzün göreyim
al yanaklarına kurban olayım
bir emanetin var sana vereyim
ne sen beni unut ne de sen beni
abdal pir sultanım çektiler dara
düşmüşem aşkına yanarım nara
bakın ey erenler şu giden yara
ne sen beni unut ne de sen beni
ikrara da bağlanmıyor neyleyim
sıdk ile ali'yi severim dedi
itikadı beklenmiyor n'eyleyim
güzel şah yoluna iverim dedi
ikrara da bağlanmıyor n'eyleyim
arz edip lokmayı yiyemiyorlar
günahlı günahın diyemiyorlar
yuyucular meyti yuyamıyorlar
söz çok amma söylemiyor n'eyleyim
hak ile tercüman lokma yenmiyor
her günah sorulup derman olmuyor
anınçün nüfuzlar yerin almıyor
söylesem de dinlenmiyor n'eyleyim
şab ile şekeri seçemiyorlar
hak edip dünyadan göçemiyorlar
günahlı günahın açamıyorlar
şimdi haber anlanmıyor n'eyleyim
pir sultan abdal'ım özün yoklamaz
kulum der de pir eşiğin beklemez
ben sofuyum deyü nefes saklamaz
şimdi nefes saklanmıyor n'eyleyim
yad avcılar urdu telli turnamı
dün mü burda idin bugün mü geldin
ötme garip bülbül bağrımı deldin
eşimden ayrıldım ben burda kaldım
yad avcılar urdu telli turnamı
aşk eseri düştü kaynadım çoştum
yüksekten uçarken alçağa düştüm
eşimden ayrıldım ben burda şaştım
yad avcılar urdu telli turnamı
gitme turnam gitme dağlar dumandır
bizi derde salan ikrar imandır
eşinden ayrıldın halin yamandır
yad avcılar urdu telli turnamı
turnam ne gezersin dağlar salında
hak muhammet ali virddir dilinde
musahibim kaldı kenan ilinde
yad avcılar urdu telli turnamı
pir sultan abdal'ım bile mi olur
vadeye sala yok akıbet gelir
herkesin gönlünü kendisi bilir
yad avcılar urdu telli turnamı
deli gönül inil inil inleme
deli gönül inil inil inleme
kadir mevla'm hasretime sal beni
viranlıkta görsen baykuş sanırsın
bir hüma kuşuyum sen de bil beni
ulu bezirganım kumaş satarım
gökyüzünde uçan kuşu tutarım
yetmiş iki dilden bilir öterim
anın için fark edemez el beni
akpınar'ın boz bulanık seliyim
ol sebepten aklım yoktur deliyim
naci derler dört güruhun biriyim
ararsan hak divanında bul beni
gider idim ben de kendi işime
aşkın doluları yağdı başıma
ağu kattı benim tatlı aşıma
ummanlara gark eyledi sel beni
pir sultan'ım ırak yoldan gelirsin
gevherin kıymetin nasıl bulursun
eksikliğim çoktur sen de bilirsin
eksiklikle kabul eyle gel beni
aman hey erenler mürvet sizindir
öksüzüm yetimim amana geldim
garibim bi-kesim himmet sizindir
ağlayı ağlayı selman'a geldim
şah'ın bahçesinde ben garip bülbül
efkarım mükedder halim pek müşkül
koparmadım asla kokladım bir gül
kafir oldum ise imana geldim
gönül şahinini saldım havaya
yüzüm sürüp geldim ol hakipaya
gönül sefinesin vermezim zaya
kıblegahım şah-ı merdan'a geldim
biz muhammet ali kullarındanız
nesl-i al-i aba soylarındanız
imam-ı cafer'in mezhebindeniz
server muhammed'e peymana geldim
ikilik perdesi yoktur özümde
birliktir gönlümde özüm sözümde
gece gün düşmüşüm hak niyazında
pir sultan abdal'ım meydana geldim
bir seferim vardır
bir seferim vardır urum üstüne
yüce dağ başında eri gözlerim
al elimi kaldır kırklar yediler
bir himmeti keskin piri gözlerim
bismillah dedim de girdim helale
gözüm açıp baktım bir hub cemale
sıdk ile çağırdım ceddim celale
eriş hızır nebi carı gözlerim
kuduretten yanar şem'a ışığı
mevla'm hak diyenin üğrür beşiği
din serveri muhammed'in eşiği
halil'e yapılan şarı gözlerim
keskin zülfikar'la ali gazada
umarım inayet ede bize de
bağdat'ta mansur'un canı cezada
kemendim boynumda darı gözlerim
pir sultan abdal'ım sır ali sırrı
sırat'ı geçenin cennet'tir yeri
veyselkara hint'ten yemen'den beri
muhammet ali'de nuru gözlerim
ali ali der de dönersin
ali ali der de dönersin dolap
ne inlersin dolap derdin nerende
yardan mı ayrıldın yoksa ilinden
ne inlersin dolap derdin nerende
dolap hak dedi de indi ırmağa
imamlara cehd etti su vermeğe
muhammed'in hub cemalin görmeğe
ne inlersin dolap derdin nerende
sana bir ustanın eli mi değdi
yoksa bir hoyratın dili mi değdi
yaz bahar ayının seli mi değdi
ne inlersin dolap derdin nerende
kim kesti getirdi seni yerinden
dağlar taşlar inileşir zarından
seni kim ayırdı nazlı yarından
ne inlersin dolap derdin nerende
sana durma dön mü dedi üstadın
dağı taşı yıkar senin feryadın
dönerken taşı mı deldi hoyradın
ne inlersin dolap derdin nerende
böyle m'olur aşık hali ahvali
vardı gamzelerin ırganur dalı
şimdi sema döner urum abdalı
ne inlersin dolap derdin nerende
pir sultan abdal'ım aşka mı uydun
yoksa nazlı yardan haber mi duydun
yardan mı ayrıldın ne idi derdin
ne inlersin dolap derdin nerende
şu benim güllerim soldu
bana gül diyorlar neme güleyim
gözlerim nem ile doldu n'eyleyim
elin gülü açmış al ile yeşil
şu benim güllerim soldu n'eyleyim
kolumdan uçurdum nerre bazımı
arşa çıkardılar ah-ı suzumu
elimden aldırdım yavru kuzumu
firkatı bağrımı deldi n'eyleyim
haberin alayım seher yelinden
ördek kalkar m'ola kendi gölünden
korkum ayrılıktan fikrim ölümden
ahiri başıma geldi n'eyleyim
ulu sular gibi çeşmim çağlayan
mahrum olmaz özün hakk'a bağlayan
yar yitirmiş yana yana ağlayan
geldi çattı beni buldu n'eyleyim
pir sultan abdal'ım kırklar yediler
bu yolu erkanı onlar kodular
allah verdiğini almaz dediler
bana verdiğini aldı n'eyleyim
sinem üstü ateş oldu od oldu
sinem üstü ateş oldu od oldu
yakar muhannetin acı sözleri
hızır paşa'nın ettiği derd oldu
çıkar muhannetin acı sözleri
seni şekva edem urum beyine
bakmıyon mu şu sinemin dağına
hançer oldu yüreğimin bağına
kakar mahannetin acı sözleri
engel geldi aramızda dolaşır
yusam çıkmaz kara olmuş bulaşır
top top olmuş mah yüzünde dolaşır
takar muhannetin acı sözleri
muhannet elinden halim pek şaşkın
deli gönül gah bulanık gah taşkın
gönlümün sarayın kalbimin köşkün
yıkar mahannetin acı sözleri
pir sultan abdal'ım vadem yeterse
şah'ım gelir salacamdan tutarsa
karış karış üstümde ot biterse
çıkar muhannetin acı sözleri
gurbet elde yad ellerin derdini
gurbet elde yad ellerin derdini
çekeyim de eğleneyim bir zaman
yaralı sineme bal ile tuzu
ekeyim de eğleneyim bir zaman
sılaya gönderdim gönül kuşunu
seyredip gidiyor dağlar başını
akıttığın gözlerimin yaşını
dökeyim de eğleneyim bir zaman
aşıp gider var mı bizim illeri
yel ırgalar zülfündeki telleri
dostlarımın göreceği yerleri
gezeyim de eğleneyim bir zaman
pir sultan abdal'ım seyyit nesimi
destan etti şu illerde sesimi
uğrun uğrun bir kenarda yasını
tutayım da eğleneyim bir zaman
yönümü dönderdim sarı sultan'a
yönümü dönderdim sarı sultan'a
ali muradımız vere sabahtan
yüzümü süreyim seyyit battal'a
münkire zülfikar çala sabahtan
bülbülüm bahçende gülşene kondu
hüzeyin hak için serini verdi
doldurdu da bize bir dolu sundu
ol hızır'ın yeşil eli sabahtan
havarici dinden eden nisbettir
taç vuruldu bize yeşil kisvettir
mümine cennet'te nasip kısmettir
açılır cennet'in gülü sabahtan
kul olanda eyyüp gibi derd olur
perşembe günleri ismi vird olur
anında cennet'te yurdu bell'olur
hakk'ı ivird eyler dili sabahtan
pir sultan abdal'ım ali görünür
kul olanlar yüzün üstü sürünür
her ne dersen bu ednada bulunur
ali muradımız vere sabahtan
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
yetmiş iki buçuk millet dileği
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
ol demde seğrişir arşın meleği
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
kul olanın uyku kalmaz gözünde
gezmeyelim kör şeytanın izinde
dağ horozu öter arşın yüzünde
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
herkes metaını alıp satıyor
hak muhammet ali cana yetiyor
cümle kuşlar yuvasında ötüyor
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
seher vakti oldu nasıldır haller
ol zaman açılır kırmızı güller
hacet kapısına açıktır derler
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
pir sultan abdal'ım kırklar yediler
seherde ötüşür kumru dudular
hacet kapısına açık dediler
yaradan'a yalvarırlar sabahtan
sabah olur cümle alem uyanır
sabah olur cümle alem uyanır
yollar çoğul çoğul eyler sabahtan
şu çifte kantara neler dayanır
boz deve yuları teller sabahtan
bülbülü gülden ayıran muzular
anasız mı olur körpe kuzular
peteğin içinde arı vızılar
alınır oğuldan ballar sabahtan
aşk ataşı onun oluptur meze
can dayanmaz bu ataşa bu köze
bu garip bülbüle ne cefa ceza
görmeden açılır güller sabahtan
dudular kumrular peşkeş çekildi
hayvalar turunçlar çitil dikildi
ağcabük'e gövel turnam döküldü
deryalar seslenir göller sabahtan
balı kudrettendir aslı sinektir
çıkar çıkmaz yollarımız dikektir
al kırmızı giymiş pembe yanaktır
kullar temennaha iner sabahtan
pir sultan abdal'ım seçiktir deyü
hulle donlarımız biçiktir deyü
hacet kapıları açıktır deyü
kullar temennaha iner sabahtan
ali'nin sırrına erebilirsen
muhammet ali'nin kurduğu yoldur
ak üstünde kara seçebilirsen
gönülden itikat söyleyen dildir
ali'nin sırrına erebilirsen
erenler der seni ceme katarlar
kötü amellerin taşra atarlar
bir gün yularından tutup çekerler
çektikleri yere varabilirsen
erenler seni de ceme götürür
kalmış işlerini anda bitirir
gördüm hak evinde mihman oturur
mihmanın gözüyle görebilirsen
aslı mervan olan ummana dalmaz
küfre meyledende aşıklık olmaz
müminin suali ahrete kalmaz
dünyada cevabın verebilirsen
pir sultan abdal'ım gonca gül olur
dört kapıdan sana daim gel olur
dünyadan ahrete doğru yol olur
verdiğin ikrarda durabilirsen
ey sofi özüne bir muradım var
ey sofi özüne bir muradım var
elin günahını sen mi görürsün
yüzün kara bir külhanda yerin var
ali divanına nasıl varırsın
rehberin kim olduğunu bilmezsin
kov ile gıybeti elden koymazsın
ahrette yatacak yer de bulamazsın
toprak kabül etmez nerde kalırsın
lokman sofusunu eli tutarsın
hakk'ın döşeğine yere yatarsın
bilmem yetmiş iki dilden ötersin
sen bu dilin kangısını bilirsin
pir sultan abdal'ım böyle olunca
ihlas talip muradını alınca
devir dönüp halin ile gelince
sen de bu huy ile murdar olursun
yar seninle (ne sen beni unut)
gel seninle ahdı iman edelim
ne sen beni unut ne de ben seni
bağlanılım bir ikrarda duralım
ne sen beni unut ne de ben seni
gözlerim yolunu yar yaman yaman
sürmedim sefasın oldu bir zaman
irfan meclisine vardığın zaman
ne sen beni unut ne de ben seni
bir yare mailem bir de sıfata
yar odur ki yarin emrini tuta
belki yolum düştü gidem gurbete
ne sen beni unut ne de ben seni
gitme dilber gitme yüzün göreyim
al yanaklarına kurban olayım
bir emanetin var sana vereyim
ne sen beni unut ne de sen beni
abdal pir sultanım çektiler dara
düşmüşem aşkına yanarım nara
bakın ey erenler şu giden yara
ne sen beni unut ne de sen beni
ikrara da bağlanmıyor neyleyim
sıdk ile ali'yi severim dedi
itikadı beklenmiyor n'eyleyim
güzel şah yoluna iverim dedi
ikrara da bağlanmıyor n'eyleyim
arz edip lokmayı yiyemiyorlar
günahlı günahın diyemiyorlar
yuyucular meyti yuyamıyorlar
söz çok amma söylemiyor n'eyleyim
hak ile tercüman lokma yenmiyor
her günah sorulup derman olmuyor
anınçün nüfuzlar yerin almıyor
söylesem de dinlenmiyor n'eyleyim
şab ile şekeri seçemiyorlar
hak edip dünyadan göçemiyorlar
günahlı günahın açamıyorlar
şimdi haber anlanmıyor n'eyleyim
pir sultan abdal'ım özün yoklamaz
kulum der de pir eşiğin beklemez
ben sofuyum deyü nefes saklamaz
şimdi nefes saklanmıyor n'eyleyim
yad avcılar urdu telli turnamı
dün mü burda idin bugün mü geldin
ötme garip bülbül bağrımı deldin
eşimden ayrıldım ben burda kaldım
yad avcılar urdu telli turnamı
aşk eseri düştü kaynadım çoştum
yüksekten uçarken alçağa düştüm
eşimden ayrıldım ben burda şaştım
yad avcılar urdu telli turnamı
gitme turnam gitme dağlar dumandır
bizi derde salan ikrar imandır
eşinden ayrıldın halin yamandır
yad avcılar urdu telli turnamı
turnam ne gezersin dağlar salında
hak muhammet ali virddir dilinde
musahibim kaldı kenan ilinde
yad avcılar urdu telli turnamı
pir sultan abdal'ım bile mi olur
vadeye sala yok akıbet gelir
herkesin gönlünü kendisi bilir
yad avcılar urdu telli turnamı
deli gönül inil inil inleme
deli gönül inil inil inleme
kadir mevla'm hasretime sal beni
viranlıkta görsen baykuş sanırsın
bir hüma kuşuyum sen de bil beni
ulu bezirganım kumaş satarım
gökyüzünde uçan kuşu tutarım
yetmiş iki dilden bilir öterim
anın için fark edemez el beni
akpınar'ın boz bulanık seliyim
ol sebepten aklım yoktur deliyim
naci derler dört güruhun biriyim
ararsan hak divanında bul beni
gider idim ben de kendi işime
aşkın doluları yağdı başıma
ağu kattı benim tatlı aşıma
ummanlara gark eyledi sel beni
pir sultan'ım ırak yoldan gelirsin
gevherin kıymetin nasıl bulursun
eksikliğim çoktur sen de bilirsin
eksiklikle kabul eyle gel beni
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
bülbül gibi dilin olsa ne fayda
dünya benim diye göğsünü germe
dünya kadar malın olsa ne fayda
söyleyen dillerin söylemez olur
bülbül gibi dilin olsa ne fayda
kurtulamazsın azrail'in elinden
bir gün olur çıkarırlar evinden
allah'ın ismini koyma dilinden
dünya kadar pulun olsa ne fayda
sen de dersin söz içinde sözüm var
çalarsın çırparsın oğlum kızım var
senin şunda üç beş arşın bezin var
bütün dünya malın olsa ne fayda
yalan söyler kov gıybetten geçmezsin
helalını haramını seçmezsin
kesilir nasibin su da içmezsin
akan çaylar senin olsa ne fayda
pir sultan abdal'ım çökse otursa
küll-i günahlarım alsa götürse
dünya benim diye çekse getirse
dünya sana baki kalmaz ne fayda
mescidim mihrabım
mescidim mihrabım üstad işidir
yola secde kılmak farz oldu bize
bir musahip gerek yola gitmeğe
evliya buyruğu arz oldu bize
pir eşiği kabe muhammet mihrap
özün turap eyle dört kapını yap
şu dünya fanidir hem hane harap
güvenme faniye bahara yaza
cehd eyle halini yoluna uydur
yoluna uymazsa emeğin zaydır
nefsine cellat ol canına kıydır
açılsın güllerin hem taze taze
ser nedir muhabbet canım arzular
yol içinde hesap çoktur gaziler
derdim çoktur yarelerim sızılar
er olan dayanır bal ile tuza
pir sultan abdal'ım yola gelince
yolda varlığını ele alınca
dört kapıya kırk makama erince
kim bahane bulur şol kamil söze
be sevdiğim
be sevdiğim seni benden ayıran
din iman bulmaya diyelim allah
şu sinemi aşk oduna dağlayan
bekası olmayan diyelim allah
bir münafık sebep oldu bu işe
umarım başına hem taşlar düşe
kör yılanlar ura cesedi şişe
eriye döküle diyelim allah
o da benim gibi yana kuruya
kısmeti tükene başı çürüye
seyit vakkas bir ok ura devire
cennet'e girmeye diyelim allah
allah anı bin bir belaya ata
kısmeti tükene vadesi yete
yetmiş seksen sene döşekte yata
yata da kalkmaya diyelim allah
pir sultan abdal'ım almadım hızaz
o kelp rakip bize eyledi garaz
başka dertten gayrı bin kantar maraz
gire de çıkmaya diyelim allah
gönül yarasına lokman olan şah
gel benim derdime bir derman eyle
alemler derdine derman olan şah
kapına yüz sürem bir ferman eyle
gönül yarasına lokman olan şah
bir ismin hayder'dir bir ismin ali
hak murtaza sensin hem cömert veli
cihanın ahiri hem de evveli
vilayet mülküne sultan olan şah
seyrangahın olmuş arşın yücesi
düldül'ün sahibi kanber hocası
server muhammed'in miraz gecesi
yedinci felekte arslan olan şah
musa asasını ejderha kılan
leşker-i yezid'e korkular salan
muhammet aşkına zülfikar çalan
kamu müminlere imam olan şah
pir sultan abdal'ım meydanda merdim
elimde tesbihim evradım virdim
her nereye baktımsa ali'yi gördüm
garip gönüllere mihman olan şahx
bana bir yar olsa
bana bir yar olsa gönül verdiğim
çıksa bari yüreğimden bu acı
yaresin bekleyip ahdın güttüğüm
bulunsa bir sınık yare sarıcı
yarinden ayrılan hiç gülmez imiş
akar çeşmi yaşı silinmez imiş
kişinin dediği olunmaz imiş
salar imiş her yanına salıcı
aşk elinden ciğerciğim delindi
gönlün kal dediği yerde kalındı
her nerede olsa bize bulundu
gıybet edip yüzümüze gülücü
nice bezirganlar kond bu hana
dünya baki değil sultana hana
bir kalleş yar ile girme meydana
erin ere doğru gerek kılıcı
pir sultan abdal'ım çoştum giderim
bir kuru kavgayı sürüp niderim
yiyelim içelim sohbet edelim
gelir bir gün emanetin alıcı
tövbe günahıma estağfurullah
hatalar eyledim noksandır işim
tövbe günahıma estağfurullah
muhammet ali'ye bağlıdır başım
tövbe günahıma estağfurullah
şah hasan hüseyin balkır nur ise
imam zeynel sır içinde sır ise
özümüzde benlik kibir var ise
tövbe günahıma estağfurullah
muhammet bakır'ın izinden çıkmam
şah imam cafer'den gayrıya bakmam
hatıra değip de gönüller yıkmam
tövbe günahıma estağfurullah
musa-yı kazım'a daim niyazım
ali ırıza'ya bağlıdır özüm
eksiklik noksanlık hep kusur bizim
tövbe günahıma estağfurullah
taki ile naki benziyor aya
on'ki imam kusurlara kalmaya
ettiğimiz kötü işler bed-huya
tövbe günahıma estağfurullah
hasan askeri'nin gülleri bite
mehdi gönlümüzün gamını ata
söylenen yalana kova gıybete
tövbe günahıma estağfurullah
pir sultan abdal'ım bağdat basıra
böyle güne kaldık böyle asıra
sen keremkanısın kalma kusura
tövbe günahıma estağfurullah
deli gönül (bir su bir gölde)
bir su bir gölde çok durursa kokar
azar azar çağla ak deli gönül
bulanık akma ki içmezler seni
çeşmenin gözünden çık deli gönül
ateş gibi birden parlayıp yanma
yanıp yanıp çevre yanın yandırma
kah karanlık kah aydınlık görünme
meydanda mum gibi yan deli gönül
kaba rüzgar gibi boşa dolaşma
çalıya çırpıya değip ileşme
toz toz olup topraklara karışma
harman yeli gibi es deli gönül
kara toprak gibi sakin ol otur
hak'tan ne gelirse kabul et getir
bahar aylarının yemişin bitir
herkese gönlünce ver deli gönül
pir sultan abdal'ım bu sözüm haktır
gaziler sözümün hatası yoktur
aşıkın maşuktan dönmesi çoktur
pirin eşiğine düş deli gönül
felek beni nazlı yardan ayırdı
ne güzel de muradıma ererken
felek beni nazlı yardan ayırdı
ak gül kırmızı gül dererken
felek beni nazlı yardan ayırdı
kızardı kayalar don giydi dağlar
yeşil yaprak ile bezendi bağlar
yar ile sahraya çıktığım çağlar
felek beni nazlı yardan ayırdı
demir kafes idim doldum ıssıldım
kurulu yay idim durdum kasıldım
yemeden içmeden sudan kesildim
felek beni nazlı yardan ayırdı
yaz gelende yazı yaban yurt olur
ak sürüye kara koyun kurt olur
sevip sevip ayrılması dert olur
felek beni nazlı yardan ayırdı
pir sultan abdal'ım inem yarışam
yarışam da ummanlara karışam
başına gelmiş yok varam danışam
felek beni nazlı yardan ayırdı
ayrılmam katardan
şah'a giden ben bir bezirgan gördüm
ayrılmam katardan ben şimden geri
hemen tutmuş hakikatın yolunu
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirgan yükünü nereden tutmuş
ona hizmet eden dergaha yetmiş
sevdiğim sılada bir oda tutmuş
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü la'l ile gevher
ana kar mı kılar harami dafer
bezirganlar başı ol cafer
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü nereye gider
uğramaz sırat'a mirac'a gider
bezirgan başıdır şah gani haydar
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü ilm-i hamail
doğru işleyene hak ola kail
bezirgan başıdır ahir cebrail
ayrılmam katardan ben şimden geri
deryalar bekçisi dağlara nazır
her nerde çağırsan orada hazır
bezirgan başıdır boz atlı hızır
ayrılmam katardan ben şimden geri
pir sultan abdal'ım aşıkı çoklar
hiç kardaş bulmamış kend'özün yoklar
korktuğumuz yerden yaradan saklar
ayrılmam katardan ben şimden geri
var git yezit var git
sabahtan uğradım dedem göçüne
dedem beni talip alsan olmaz mı
ibrişim uydurmuş siyah saçına
dedem beni talip alsan olmaz mı
var git yezit var git takılma bize
bizden binbir lanet okunur size
sen aşık olmuşsun geline kıza
var git yezit var git talip olmazsın
dedem bu sözlerin her demler olsun
önümüzde dönen boz atlar olsun
gelin kız seversem gözüm kör olsun
dedem beni talip etsen olmaz mı
bir söz söyleyim de sen olma hatır
edebi havayı bilemez katır
sof'oğluyum dersem git bacın getir
var git yezit var git talip olmazsın
pir sultan abdal'ım bu sırra erdik
özümüz sözümüz bu yola verdik
yezit sofu olmaz biz sizde gördük
gel git sofu kardaş yolu bilmezsin
neyleyim dünya malını
hü dedem çağırdım gerçek erlere
pirim var n'eyleyim dünya malını
çünkü varacağım kara yerlerdir
ölüm var n'eyleyim dünya malını
hazreti ali'yi gördüm batında
zülfikar elinde düldül altında
erenler yanında pirler katında
malım var n'eyleyim dünya malını
gönlümü gönderdim dünya dolaşa
gökten kısmet yağıp kullar üleşe
pirim ali ile hakk'a ulaşa
ali'm var n'eyleyim dünya malını
gönlümü gönderdim neye erecek
gönül ile güzel hakk'ı bulacak
hakk'ın divanına doğru varacak
yolum var n'eyleyim dünya malını
pir sultan abdal'ım biçare fakir
mümin bahçesinde bülbüller şakır
muhammet ali'nin alnında balkır
nurum var n'eyleyim dünya malını
bu dünyanın evvelini sorarsan
bu dünyanın evvelini sorarsan
allah bir muhammet ali'dir ali
sen bu yolun sahibini ararsan
allah bir muhammet ali'dir ali
tahtını terketti ibrahim edhem
süleyman nebi'ye verildi hatem
her kulun alnına yazıldı sitem
kişinin çektiği yoludur yolu
erenler öldürür yoldan şaşanı
ihlas ile kaldırırlar düşeni
tarikatta her kişinin nişanı
erenler katında bellidir belli
erenler elinden dolu içildi
ol saatte kıl-ü kalden geçildi
firdevs-i alada güller açıldı
cennet-i alanın gülüdür gülü
pir sultan abdal'ım ummana daldı
yenemedi kendin engine saldı
hak-i payınıza yüz süre geldi
erenlerin kemter kuludur kulu
rızıkların veren ali değil mi
gafil kaldır şu gönlünden gümanı
bu mülkün sahibi ali değil mi
yaratmıştır on sekiz bin alemi
rızıkların veren ali değil mi
gelin vazgeçelim biz bu gümandan
vallahi çıkarız dinden imandan
şefaat umarız on'ki imamdan
anların atası ali değil mi
yaratıldı mülcem ol oldu düşman
kast etdi ali'ye oldu peşiman
kangı kitapta var ol ömer osman
kur'an'da okunan ali değil mi
bin bir adı vardır bir adı hızır
her nerde çağırsan orada hazır
ali'm padişahtır muhammet vezir
o fermanı yazan ali değil mi
pir sultan abdal'ım ben bir fukara
acep bulunur mu derdime çare
günahkarım nasıl varam huzura
divanda oturan ali değil mi
en iyi dostundan sakın sen seni
bir öğüdüm vardır sana söyleyem
en iyi dostundan sakın sen seni
öğüdüm dinlersen manası budur
en iyi dostundan sakın sen seni
gelir senin ile güler de oynar
ardınca önünce ayıbın söyler
bir vakit gelince önüne çıkar
en iyi dostundan sakın sen seni
senin ile hüsnün bahçesin gezer
gönül aşk elinden satırlar yazar
ardınca önünce kuyular kazar
en iyi dostundan sakın sen seni
gelir senden önce yükseğe çıkar
gözlerinden kanlı yaşını döker
ayağın kayınca urganın çeker
en iyi dostundan sakın sen seni
pir sultan abdal'ım böyle söyledi
indi aşkın deryasını boyladı
bunu işlemeyen kula söyledi
en iyi dostundan sakın sen seni
dünya benim diye göğsünü germe
dünya kadar malın olsa ne fayda
söyleyen dillerin söylemez olur
bülbül gibi dilin olsa ne fayda
kurtulamazsın azrail'in elinden
bir gün olur çıkarırlar evinden
allah'ın ismini koyma dilinden
dünya kadar pulun olsa ne fayda
sen de dersin söz içinde sözüm var
çalarsın çırparsın oğlum kızım var
senin şunda üç beş arşın bezin var
bütün dünya malın olsa ne fayda
yalan söyler kov gıybetten geçmezsin
helalını haramını seçmezsin
kesilir nasibin su da içmezsin
akan çaylar senin olsa ne fayda
pir sultan abdal'ım çökse otursa
küll-i günahlarım alsa götürse
dünya benim diye çekse getirse
dünya sana baki kalmaz ne fayda
mescidim mihrabım
mescidim mihrabım üstad işidir
yola secde kılmak farz oldu bize
bir musahip gerek yola gitmeğe
evliya buyruğu arz oldu bize
pir eşiği kabe muhammet mihrap
özün turap eyle dört kapını yap
şu dünya fanidir hem hane harap
güvenme faniye bahara yaza
cehd eyle halini yoluna uydur
yoluna uymazsa emeğin zaydır
nefsine cellat ol canına kıydır
açılsın güllerin hem taze taze
ser nedir muhabbet canım arzular
yol içinde hesap çoktur gaziler
derdim çoktur yarelerim sızılar
er olan dayanır bal ile tuza
pir sultan abdal'ım yola gelince
yolda varlığını ele alınca
dört kapıya kırk makama erince
kim bahane bulur şol kamil söze
be sevdiğim
be sevdiğim seni benden ayıran
din iman bulmaya diyelim allah
şu sinemi aşk oduna dağlayan
bekası olmayan diyelim allah
bir münafık sebep oldu bu işe
umarım başına hem taşlar düşe
kör yılanlar ura cesedi şişe
eriye döküle diyelim allah
o da benim gibi yana kuruya
kısmeti tükene başı çürüye
seyit vakkas bir ok ura devire
cennet'e girmeye diyelim allah
allah anı bin bir belaya ata
kısmeti tükene vadesi yete
yetmiş seksen sene döşekte yata
yata da kalkmaya diyelim allah
pir sultan abdal'ım almadım hızaz
o kelp rakip bize eyledi garaz
başka dertten gayrı bin kantar maraz
gire de çıkmaya diyelim allah
gönül yarasına lokman olan şah
gel benim derdime bir derman eyle
alemler derdine derman olan şah
kapına yüz sürem bir ferman eyle
gönül yarasına lokman olan şah
bir ismin hayder'dir bir ismin ali
hak murtaza sensin hem cömert veli
cihanın ahiri hem de evveli
vilayet mülküne sultan olan şah
seyrangahın olmuş arşın yücesi
düldül'ün sahibi kanber hocası
server muhammed'in miraz gecesi
yedinci felekte arslan olan şah
musa asasını ejderha kılan
leşker-i yezid'e korkular salan
muhammet aşkına zülfikar çalan
kamu müminlere imam olan şah
pir sultan abdal'ım meydanda merdim
elimde tesbihim evradım virdim
her nereye baktımsa ali'yi gördüm
garip gönüllere mihman olan şahx
bana bir yar olsa
bana bir yar olsa gönül verdiğim
çıksa bari yüreğimden bu acı
yaresin bekleyip ahdın güttüğüm
bulunsa bir sınık yare sarıcı
yarinden ayrılan hiç gülmez imiş
akar çeşmi yaşı silinmez imiş
kişinin dediği olunmaz imiş
salar imiş her yanına salıcı
aşk elinden ciğerciğim delindi
gönlün kal dediği yerde kalındı
her nerede olsa bize bulundu
gıybet edip yüzümüze gülücü
nice bezirganlar kond bu hana
dünya baki değil sultana hana
bir kalleş yar ile girme meydana
erin ere doğru gerek kılıcı
pir sultan abdal'ım çoştum giderim
bir kuru kavgayı sürüp niderim
yiyelim içelim sohbet edelim
gelir bir gün emanetin alıcı
tövbe günahıma estağfurullah
hatalar eyledim noksandır işim
tövbe günahıma estağfurullah
muhammet ali'ye bağlıdır başım
tövbe günahıma estağfurullah
şah hasan hüseyin balkır nur ise
imam zeynel sır içinde sır ise
özümüzde benlik kibir var ise
tövbe günahıma estağfurullah
muhammet bakır'ın izinden çıkmam
şah imam cafer'den gayrıya bakmam
hatıra değip de gönüller yıkmam
tövbe günahıma estağfurullah
musa-yı kazım'a daim niyazım
ali ırıza'ya bağlıdır özüm
eksiklik noksanlık hep kusur bizim
tövbe günahıma estağfurullah
taki ile naki benziyor aya
on'ki imam kusurlara kalmaya
ettiğimiz kötü işler bed-huya
tövbe günahıma estağfurullah
hasan askeri'nin gülleri bite
mehdi gönlümüzün gamını ata
söylenen yalana kova gıybete
tövbe günahıma estağfurullah
pir sultan abdal'ım bağdat basıra
böyle güne kaldık böyle asıra
sen keremkanısın kalma kusura
tövbe günahıma estağfurullah
deli gönül (bir su bir gölde)
bir su bir gölde çok durursa kokar
azar azar çağla ak deli gönül
bulanık akma ki içmezler seni
çeşmenin gözünden çık deli gönül
ateş gibi birden parlayıp yanma
yanıp yanıp çevre yanın yandırma
kah karanlık kah aydınlık görünme
meydanda mum gibi yan deli gönül
kaba rüzgar gibi boşa dolaşma
çalıya çırpıya değip ileşme
toz toz olup topraklara karışma
harman yeli gibi es deli gönül
kara toprak gibi sakin ol otur
hak'tan ne gelirse kabul et getir
bahar aylarının yemişin bitir
herkese gönlünce ver deli gönül
pir sultan abdal'ım bu sözüm haktır
gaziler sözümün hatası yoktur
aşıkın maşuktan dönmesi çoktur
pirin eşiğine düş deli gönül
felek beni nazlı yardan ayırdı
ne güzel de muradıma ererken
felek beni nazlı yardan ayırdı
ak gül kırmızı gül dererken
felek beni nazlı yardan ayırdı
kızardı kayalar don giydi dağlar
yeşil yaprak ile bezendi bağlar
yar ile sahraya çıktığım çağlar
felek beni nazlı yardan ayırdı
demir kafes idim doldum ıssıldım
kurulu yay idim durdum kasıldım
yemeden içmeden sudan kesildim
felek beni nazlı yardan ayırdı
yaz gelende yazı yaban yurt olur
ak sürüye kara koyun kurt olur
sevip sevip ayrılması dert olur
felek beni nazlı yardan ayırdı
pir sultan abdal'ım inem yarışam
yarışam da ummanlara karışam
başına gelmiş yok varam danışam
felek beni nazlı yardan ayırdı
ayrılmam katardan
şah'a giden ben bir bezirgan gördüm
ayrılmam katardan ben şimden geri
hemen tutmuş hakikatın yolunu
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirgan yükünü nereden tutmuş
ona hizmet eden dergaha yetmiş
sevdiğim sılada bir oda tutmuş
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü la'l ile gevher
ana kar mı kılar harami dafer
bezirganlar başı ol cafer
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü nereye gider
uğramaz sırat'a mirac'a gider
bezirgan başıdır şah gani haydar
ayrılmam katardan ben şimden geri
bezirganın yükü ilm-i hamail
doğru işleyene hak ola kail
bezirgan başıdır ahir cebrail
ayrılmam katardan ben şimden geri
deryalar bekçisi dağlara nazır
her nerde çağırsan orada hazır
bezirgan başıdır boz atlı hızır
ayrılmam katardan ben şimden geri
pir sultan abdal'ım aşıkı çoklar
hiç kardaş bulmamış kend'özün yoklar
korktuğumuz yerden yaradan saklar
ayrılmam katardan ben şimden geri
var git yezit var git
sabahtan uğradım dedem göçüne
dedem beni talip alsan olmaz mı
ibrişim uydurmuş siyah saçına
dedem beni talip alsan olmaz mı
var git yezit var git takılma bize
bizden binbir lanet okunur size
sen aşık olmuşsun geline kıza
var git yezit var git talip olmazsın
dedem bu sözlerin her demler olsun
önümüzde dönen boz atlar olsun
gelin kız seversem gözüm kör olsun
dedem beni talip etsen olmaz mı
bir söz söyleyim de sen olma hatır
edebi havayı bilemez katır
sof'oğluyum dersem git bacın getir
var git yezit var git talip olmazsın
pir sultan abdal'ım bu sırra erdik
özümüz sözümüz bu yola verdik
yezit sofu olmaz biz sizde gördük
gel git sofu kardaş yolu bilmezsin
neyleyim dünya malını
hü dedem çağırdım gerçek erlere
pirim var n'eyleyim dünya malını
çünkü varacağım kara yerlerdir
ölüm var n'eyleyim dünya malını
hazreti ali'yi gördüm batında
zülfikar elinde düldül altında
erenler yanında pirler katında
malım var n'eyleyim dünya malını
gönlümü gönderdim dünya dolaşa
gökten kısmet yağıp kullar üleşe
pirim ali ile hakk'a ulaşa
ali'm var n'eyleyim dünya malını
gönlümü gönderdim neye erecek
gönül ile güzel hakk'ı bulacak
hakk'ın divanına doğru varacak
yolum var n'eyleyim dünya malını
pir sultan abdal'ım biçare fakir
mümin bahçesinde bülbüller şakır
muhammet ali'nin alnında balkır
nurum var n'eyleyim dünya malını
bu dünyanın evvelini sorarsan
bu dünyanın evvelini sorarsan
allah bir muhammet ali'dir ali
sen bu yolun sahibini ararsan
allah bir muhammet ali'dir ali
tahtını terketti ibrahim edhem
süleyman nebi'ye verildi hatem
her kulun alnına yazıldı sitem
kişinin çektiği yoludur yolu
erenler öldürür yoldan şaşanı
ihlas ile kaldırırlar düşeni
tarikatta her kişinin nişanı
erenler katında bellidir belli
erenler elinden dolu içildi
ol saatte kıl-ü kalden geçildi
firdevs-i alada güller açıldı
cennet-i alanın gülüdür gülü
pir sultan abdal'ım ummana daldı
yenemedi kendin engine saldı
hak-i payınıza yüz süre geldi
erenlerin kemter kuludur kulu
rızıkların veren ali değil mi
gafil kaldır şu gönlünden gümanı
bu mülkün sahibi ali değil mi
yaratmıştır on sekiz bin alemi
rızıkların veren ali değil mi
gelin vazgeçelim biz bu gümandan
vallahi çıkarız dinden imandan
şefaat umarız on'ki imamdan
anların atası ali değil mi
yaratıldı mülcem ol oldu düşman
kast etdi ali'ye oldu peşiman
kangı kitapta var ol ömer osman
kur'an'da okunan ali değil mi
bin bir adı vardır bir adı hızır
her nerde çağırsan orada hazır
ali'm padişahtır muhammet vezir
o fermanı yazan ali değil mi
pir sultan abdal'ım ben bir fukara
acep bulunur mu derdime çare
günahkarım nasıl varam huzura
divanda oturan ali değil mi
en iyi dostundan sakın sen seni
bir öğüdüm vardır sana söyleyem
en iyi dostundan sakın sen seni
öğüdüm dinlersen manası budur
en iyi dostundan sakın sen seni
gelir senin ile güler de oynar
ardınca önünce ayıbın söyler
bir vakit gelince önüne çıkar
en iyi dostundan sakın sen seni
senin ile hüsnün bahçesin gezer
gönül aşk elinden satırlar yazar
ardınca önünce kuyular kazar
en iyi dostundan sakın sen seni
gelir senden önce yükseğe çıkar
gözlerinden kanlı yaşını döker
ayağın kayınca urganın çeker
en iyi dostundan sakın sen seni
pir sultan abdal'ım böyle söyledi
indi aşkın deryasını boyladı
bunu işlemeyen kula söyledi
en iyi dostundan sakın sen seni
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
mürekkebim yoktur
mürekkebim yoktur bir defter edem
yazam da sorayım yarime bari
halden bilen yok ki halim arz edem
bir nusha süreyim serime bari
bari halil gibi nare atılam
aşkın ateşiyle yanam ütülem
elinde yola kul olam satılam
varam hizmet edem pirime bari
yusuf gibi kuyulara indirsin
kenan gibi şerbetinden kandırsın
sadık dostum beni hem inandırsın
sığınayım gani kerime bari
çoşkun sular gibi akam çağlayam
sadık dostum yoktur gönül eyleyem
güzel şah'ı tenha bulam ağlayam
belki derman ede derdime bari
pir sultan abdal'ım niyazım hakk'a
hak cömerttir belki çırağımız yaka
güzel şah gelmez ki urganım çeke
varam sallanayım darıma bari
içeri gireyim destur olursa
temennaya geldim erenler size
temenna edeyim destur olursa
mürvet kapıların bağlaman bize
içeri gireyim destur olursa
pirim deyü divanına geçeyim
destinizden ab-ı hayat içeyim
izniniz olursa ağzım açayım
bir mana söyleyim destur olursa
talib günahkardır pir meydanında
zülfikar oynuyor durmaz kınında
rehberin önünde pir meydanında
kemerbest olayım destur olursa
rehbere bağlıdır talibin başı
durmuyor akıyor didemin yaşı
arafat dağında koçun savaşı
erkana düşeyim destur olursa
pir sultan abdal'ım hey güzel şah'ım
günahlıyım arşa çıkıyor ahım
pire kurban olsun bu tatlı canım
terceman olayım destur olursa
var git arap var git
yedi yıldır hasta düştüm yatarım
var git arap var git bende nen kaldı
okurum ayeti virdim dilimde
var git arap var git bende nen kaldı
anama babama hata mı dedim
pirim rehberime öte mi dedim
musahipten uğrun lokma mı yedim
var git arap var git bende nen kaldı
haramilik ettim beller mi kestim
nefis mi öldürdüm avret mi bastım
ali'nin yoluna üstü düştüm
var git arap var git bende nen kaldı
mağrip tarafında saban mı sürdüm
meşrik tarafında gülün mü derdim
gök ekinine hem sürü mü saldım
var git arap var git bende nen kaldı
pir sultan abdal'ım gördüm duşumda
ali'nin hırkası tacı başımda
özerlik göğerdi didem yaşında
var git arap var git bende nen kaldı
sal allah'ım sal sılama varayım
bir bülbülcük konmuş dağlar başına
sal allah'ım sal sılama varayım
şahin yuva yapar kendi başına
sal allah'ım sal sılama varayım
bizim evlerimiz dağdan ötedir
hısım kavim bize ana atadır
yad ellerde kalmak kula hatadır
sal allah'ım sal sılama varayım
ekili tarlalar nasıl basayım
üzerine birkaç kurban keseyim
bu iş hak'tan geldi kime küseyim
sal allah'ım sal sılama varayım
atlarımız yemin yedi silindi
iki kardeş karşı karşı salındı
ciğerciğim delik delik delindi
sal allah'ım sal sılama varayım
pir sultan abdal'ım saki değildir
tuz ekmek her aşık hakkı değildir
bu dünya kimseye baki değildir
sal allah'ım sal sılama varayım
kaşlarında mim duası yazılı
kaşlarında mim duası yazılı
sana medet yoluna mürvet ya ali
bilirim günahım hadden aşmıştır
sana medet yoluna mürvet ya ali
elüstü deminden hak bildik yolu
korkarım solduram ol gonca gülü
nice bir ağlattın bu edna kulu
sana medet yoluna mürvet ya ali
kalmadı baharım yetişti yazım
yalvarı yalvarı kalmadı yüzüm
yetişti kervanım kalmadı izim
sana medet yoluna mürvet ya ali
feriştehler ile hubca görüştüm
arş yüzünde meleklerle karıştım
şükür ol dem didarına iriştim
sana medet yoluna mürvet ya ali
pir sultan abdal'ım bahar yaz için
kırkların yediği lokma hakkıyçin
hasan hüseyin'in başı hakkıyçin
sana medet yoluna mürvet ya ali
yürü bre hızır paşa
yürü bre hızır paşa
senin de çarkın kırılır
güvendiğin padişahın
onlar da bir gün devrilir
nemrut gibi anka n'oldu
bir sinek havale oldu
davamız mahşere kaldı
yarın bu senden sorulur
şah'ı sevmek suç mu bana
kem bildirdin beni han'a
can için yalvarmam sana
şehinşah bana darılır
hafid-i peygamber'im has
gel yezid hüsyin'im kes
mansur'um beni dara as
ben ölünce il durulur
ben musa'yım sen firavun
ikrarsız şeytan-ı lain
üçüncü ölmem bu hain
pir sultan ölür dirilir
gel güzelim kaçma benden
gel güzelim kaçma benden
yad değiliz bülbülüz biz
biz yol ehli kardaşlarız
erkan içinde yoluz biz
söyleşelim halden hale
dilleşelim dilden dile
biz gezeriz ilden ile
taze açılmış gülüz biz
gel söyleşelim bu sözü
hakk'a edelim niyazı
ko kınasın iller bizi
... biz
eğer zahirde batında
görünen her sıfatında
cevahir sarraf katında
nadan yanında puluz biz
pir sultan'ım ne ağlarsın
gözünden kan yaş dağlarsın
sen bizden ateş umarsın
yanmış üfrülmüş külüz biz
şu yalan dünyaya (dahi ne)
şu yalan dünyaya geldim geleli
şu gönlümün gamı gitmez dahi ne
sevgili canandan ayrı düşeli
şu ceşmimin yaşı dinmez dahi ne
n'eylersin sen anın çırağın yakıp
olur olmazların kahrını çekip
dört yanımız aldı engelli rakip
vadesi yetmeden ölmez dahi ne
gel dediğim yerde gelir isterim
dur dediğim yerde durur isterim
cananı halimden bilir isterim
gönül sahibini bulmaz dahi ne
pir sultan abdal der girdik bu yola
dost odur ki dostun yolunda ola
tedbirin üstüne takdir havale
kulun her dediği olmaz dahi ne
açılın kapılar şah'a gidelim
hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip çatmadan
açılın kapılar şah'a gidelim
bunda bilmeyeni bildirirler mi
eli bağlı namaz kıldırırlar mı
yoksa şah diyeni öldürürler mi
açılın kapılar şah'a gidelim
aslımız muhammet kıyman cellatlar
üstümüzde bite davacı otlar
ölüm allah emri ya eziyetler
açılın kapılar şah'a gidelim
her nereye baksam yolum dumandır
pirim bana küfür etse imandır
zincir boynum sıktı halim yamandır
açılın kapılar şah'a gidelim
sağlıklı mı ola dostun illeri
karşıda görünen tozlu yolları
şah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri
açılın kapılar şah'a gidelim
güzel şah'ım çıktı m'ola köşküne
can dayanmaz gayretine müşkine
seni beni yaradan'ın aşkına
açılın kapılar şah'a gidelim
kapısı yok bacasından bakarım
gözlerimden hasret yaşı dökerim
şah'a giden bir bezirgan tutarım
açılın kapılar şah'a gidelim
pir sultan abdal'ım güzel şah canım
ağlamaktır benim demim devranım
arşta melek yerde çeşm-i efganım
açılın kapılar şah'a gidelim
fetva vermiş koca başlı kör kadı
fetva vermiş koca başlı kör kadı
şah diyenin dilin keseyim deyü
satır yaptırmış allah'ın laneti
ali'yi seveni keseyim deyü
şen kulların örüğünü uzatmış
müminlerin baharını güz etmiş
on ikiler bir arada söz etmiş
aşıkların yayın yaşayım deyü
hakk'ı seven aşık geçmez mi candan
korkarım allah'tan korkum yok senden
ferman almış hıdır paşa sultandan
pir sultan abdal'ı asayım deyü
karga konsa gülistana
karga konsa gülistana
gülün kadrin ne bilir
kendi kadrin bilmeyen
elin kadrin ne bilir
hal olunca örgüm işler
yollara bezirgan işler
karada yayılan kuşlar
gölün kadrin ne bilir
sofra kıyısın bükmeyen
meydana ekmek dökmeyen
hakk'ın korkusun çekmeyen
kulun kadrin ne bilir
koyun kuzudur meleyen
yapışacak dal olmasa
pir sultan abdal olmasa
şalın kadrin ne bilir
medet senden (kaldım)
medet senden medet muhammet ali
akar boz bulanık sellerde kaldım
ne de zalim olur şu elin dili
söyleşirler bizi dillerde kaldım
kaçma benden kaçma ey kaşı kara
derdine düşeli oldum avara
bir dostum yoktur ki halimi sora
gariplik gurbetlik illerde kaldım
yanarım yanarım tütünüm tütmez
çıkarım bakarım bülbülüm ötmez
çalıştım çırpındım ellerim yetmez
dibi bilinmeyen göllerde kaldım
farı dedim farı gönül farımaz
kurudu çeşmemin yaşı silinmez
harbi ısıtmazsa karlar erimez
çöğenli boranlı dağlarda kaldım
pir sultan abdal'ım gülemez oldu
akar çeşmim yaşı silemez oldu
gidecek yolları bilemez oldu
dağıldı kervanım yollarda kaldım
ötme turnam ötme
çevrilip çevrilip üstü yanımda
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
benim derdim yeter bir de sen katma
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
bir sağlık yeğ imiş dünya varından
nice vazgeleyim zülfün telinden
ayrı düştün vatanından ilinden
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
bakmaz mısın akan suya coşkuna
gökten inip otur gönlüm köşküne
seni beni yaradanın aşkına
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
pir sultan'ım eydür kesmem ricamı
bulamazsın bencileyin tamamı
seversen ali'yi on iki imamı
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
sabahtan dergaha vardım
sabahtan dergaha vardım
dedem uzanmış yatıyor
izzet ile selam verdim
günbegün derdim artıyor
dedem kalkmış yatağından
gül ister hüsnün bağından
münkir münafık şerrinden
müminleri koruyor
mümin olan (yola) yarar
münafık dergahta n'arar
kem söz sahibine zarar
muhabbetten bal akıyor
muhabbet nedir muhammet
müminin arzusu cennet
yola giren cana minnet
bir has gül olmuş kokuyor
pir sultan'ım vardır nice
kabr evine o girince
hak divanına durunca
günahlarından korkuyor
gel benim sarı tanburam
gel benim sarı tanburam
sen ne için inilersin
içim oyuk derdim büyük
ben anınçin inilerim
koluma taktılar teli
söyletirler bin bir dili
oldum ayn-ı cem bülbülü
ben anınçin inilerim
koluma taktılar perde
uğrattılar bin bir derde
kim konar kim göçer burda
ben anınçin inilerim
göğsüme tahta döşerler
durmayıp beni okşarlar
vurdukça bağrım deşerler
ben anınçin inilerim
gel benim sarı tamburam
dizler üstünde yatıram
yine kırıldı hatıram
ben anınçin inilerim
sarı tanbur benim adım
arşa çıkıyor feryadım
pîr sultan'ımdır üstadım
ben anınçin inilerim
mürekkebim yoktur bir defter edem
yazam da sorayım yarime bari
halden bilen yok ki halim arz edem
bir nusha süreyim serime bari
bari halil gibi nare atılam
aşkın ateşiyle yanam ütülem
elinde yola kul olam satılam
varam hizmet edem pirime bari
yusuf gibi kuyulara indirsin
kenan gibi şerbetinden kandırsın
sadık dostum beni hem inandırsın
sığınayım gani kerime bari
çoşkun sular gibi akam çağlayam
sadık dostum yoktur gönül eyleyem
güzel şah'ı tenha bulam ağlayam
belki derman ede derdime bari
pir sultan abdal'ım niyazım hakk'a
hak cömerttir belki çırağımız yaka
güzel şah gelmez ki urganım çeke
varam sallanayım darıma bari
içeri gireyim destur olursa
temennaya geldim erenler size
temenna edeyim destur olursa
mürvet kapıların bağlaman bize
içeri gireyim destur olursa
pirim deyü divanına geçeyim
destinizden ab-ı hayat içeyim
izniniz olursa ağzım açayım
bir mana söyleyim destur olursa
talib günahkardır pir meydanında
zülfikar oynuyor durmaz kınında
rehberin önünde pir meydanında
kemerbest olayım destur olursa
rehbere bağlıdır talibin başı
durmuyor akıyor didemin yaşı
arafat dağında koçun savaşı
erkana düşeyim destur olursa
pir sultan abdal'ım hey güzel şah'ım
günahlıyım arşa çıkıyor ahım
pire kurban olsun bu tatlı canım
terceman olayım destur olursa
var git arap var git
yedi yıldır hasta düştüm yatarım
var git arap var git bende nen kaldı
okurum ayeti virdim dilimde
var git arap var git bende nen kaldı
anama babama hata mı dedim
pirim rehberime öte mi dedim
musahipten uğrun lokma mı yedim
var git arap var git bende nen kaldı
haramilik ettim beller mi kestim
nefis mi öldürdüm avret mi bastım
ali'nin yoluna üstü düştüm
var git arap var git bende nen kaldı
mağrip tarafında saban mı sürdüm
meşrik tarafında gülün mü derdim
gök ekinine hem sürü mü saldım
var git arap var git bende nen kaldı
pir sultan abdal'ım gördüm duşumda
ali'nin hırkası tacı başımda
özerlik göğerdi didem yaşında
var git arap var git bende nen kaldı
sal allah'ım sal sılama varayım
bir bülbülcük konmuş dağlar başına
sal allah'ım sal sılama varayım
şahin yuva yapar kendi başına
sal allah'ım sal sılama varayım
bizim evlerimiz dağdan ötedir
hısım kavim bize ana atadır
yad ellerde kalmak kula hatadır
sal allah'ım sal sılama varayım
ekili tarlalar nasıl basayım
üzerine birkaç kurban keseyim
bu iş hak'tan geldi kime küseyim
sal allah'ım sal sılama varayım
atlarımız yemin yedi silindi
iki kardeş karşı karşı salındı
ciğerciğim delik delik delindi
sal allah'ım sal sılama varayım
pir sultan abdal'ım saki değildir
tuz ekmek her aşık hakkı değildir
bu dünya kimseye baki değildir
sal allah'ım sal sılama varayım
kaşlarında mim duası yazılı
kaşlarında mim duası yazılı
sana medet yoluna mürvet ya ali
bilirim günahım hadden aşmıştır
sana medet yoluna mürvet ya ali
elüstü deminden hak bildik yolu
korkarım solduram ol gonca gülü
nice bir ağlattın bu edna kulu
sana medet yoluna mürvet ya ali
kalmadı baharım yetişti yazım
yalvarı yalvarı kalmadı yüzüm
yetişti kervanım kalmadı izim
sana medet yoluna mürvet ya ali
feriştehler ile hubca görüştüm
arş yüzünde meleklerle karıştım
şükür ol dem didarına iriştim
sana medet yoluna mürvet ya ali
pir sultan abdal'ım bahar yaz için
kırkların yediği lokma hakkıyçin
hasan hüseyin'in başı hakkıyçin
sana medet yoluna mürvet ya ali
yürü bre hızır paşa
yürü bre hızır paşa
senin de çarkın kırılır
güvendiğin padişahın
onlar da bir gün devrilir
nemrut gibi anka n'oldu
bir sinek havale oldu
davamız mahşere kaldı
yarın bu senden sorulur
şah'ı sevmek suç mu bana
kem bildirdin beni han'a
can için yalvarmam sana
şehinşah bana darılır
hafid-i peygamber'im has
gel yezid hüsyin'im kes
mansur'um beni dara as
ben ölünce il durulur
ben musa'yım sen firavun
ikrarsız şeytan-ı lain
üçüncü ölmem bu hain
pir sultan ölür dirilir
gel güzelim kaçma benden
gel güzelim kaçma benden
yad değiliz bülbülüz biz
biz yol ehli kardaşlarız
erkan içinde yoluz biz
söyleşelim halden hale
dilleşelim dilden dile
biz gezeriz ilden ile
taze açılmış gülüz biz
gel söyleşelim bu sözü
hakk'a edelim niyazı
ko kınasın iller bizi
... biz
eğer zahirde batında
görünen her sıfatında
cevahir sarraf katında
nadan yanında puluz biz
pir sultan'ım ne ağlarsın
gözünden kan yaş dağlarsın
sen bizden ateş umarsın
yanmış üfrülmüş külüz biz
şu yalan dünyaya (dahi ne)
şu yalan dünyaya geldim geleli
şu gönlümün gamı gitmez dahi ne
sevgili canandan ayrı düşeli
şu ceşmimin yaşı dinmez dahi ne
n'eylersin sen anın çırağın yakıp
olur olmazların kahrını çekip
dört yanımız aldı engelli rakip
vadesi yetmeden ölmez dahi ne
gel dediğim yerde gelir isterim
dur dediğim yerde durur isterim
cananı halimden bilir isterim
gönül sahibini bulmaz dahi ne
pir sultan abdal der girdik bu yola
dost odur ki dostun yolunda ola
tedbirin üstüne takdir havale
kulun her dediği olmaz dahi ne
açılın kapılar şah'a gidelim
hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip çatmadan
açılın kapılar şah'a gidelim
bunda bilmeyeni bildirirler mi
eli bağlı namaz kıldırırlar mı
yoksa şah diyeni öldürürler mi
açılın kapılar şah'a gidelim
aslımız muhammet kıyman cellatlar
üstümüzde bite davacı otlar
ölüm allah emri ya eziyetler
açılın kapılar şah'a gidelim
her nereye baksam yolum dumandır
pirim bana küfür etse imandır
zincir boynum sıktı halim yamandır
açılın kapılar şah'a gidelim
sağlıklı mı ola dostun illeri
karşıda görünen tozlu yolları
şah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri
açılın kapılar şah'a gidelim
güzel şah'ım çıktı m'ola köşküne
can dayanmaz gayretine müşkine
seni beni yaradan'ın aşkına
açılın kapılar şah'a gidelim
kapısı yok bacasından bakarım
gözlerimden hasret yaşı dökerim
şah'a giden bir bezirgan tutarım
açılın kapılar şah'a gidelim
pir sultan abdal'ım güzel şah canım
ağlamaktır benim demim devranım
arşta melek yerde çeşm-i efganım
açılın kapılar şah'a gidelim
fetva vermiş koca başlı kör kadı
fetva vermiş koca başlı kör kadı
şah diyenin dilin keseyim deyü
satır yaptırmış allah'ın laneti
ali'yi seveni keseyim deyü
şen kulların örüğünü uzatmış
müminlerin baharını güz etmiş
on ikiler bir arada söz etmiş
aşıkların yayın yaşayım deyü
hakk'ı seven aşık geçmez mi candan
korkarım allah'tan korkum yok senden
ferman almış hıdır paşa sultandan
pir sultan abdal'ı asayım deyü
karga konsa gülistana
karga konsa gülistana
gülün kadrin ne bilir
kendi kadrin bilmeyen
elin kadrin ne bilir
hal olunca örgüm işler
yollara bezirgan işler
karada yayılan kuşlar
gölün kadrin ne bilir
sofra kıyısın bükmeyen
meydana ekmek dökmeyen
hakk'ın korkusun çekmeyen
kulun kadrin ne bilir
koyun kuzudur meleyen
yapışacak dal olmasa
pir sultan abdal olmasa
şalın kadrin ne bilir
medet senden (kaldım)
medet senden medet muhammet ali
akar boz bulanık sellerde kaldım
ne de zalim olur şu elin dili
söyleşirler bizi dillerde kaldım
kaçma benden kaçma ey kaşı kara
derdine düşeli oldum avara
bir dostum yoktur ki halimi sora
gariplik gurbetlik illerde kaldım
yanarım yanarım tütünüm tütmez
çıkarım bakarım bülbülüm ötmez
çalıştım çırpındım ellerim yetmez
dibi bilinmeyen göllerde kaldım
farı dedim farı gönül farımaz
kurudu çeşmemin yaşı silinmez
harbi ısıtmazsa karlar erimez
çöğenli boranlı dağlarda kaldım
pir sultan abdal'ım gülemez oldu
akar çeşmim yaşı silemez oldu
gidecek yolları bilemez oldu
dağıldı kervanım yollarda kaldım
ötme turnam ötme
çevrilip çevrilip üstü yanımda
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
benim derdim yeter bir de sen katma
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
bir sağlık yeğ imiş dünya varından
nice vazgeleyim zülfün telinden
ayrı düştün vatanından ilinden
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
bakmaz mısın akan suya coşkuna
gökten inip otur gönlüm köşküne
seni beni yaradanın aşkına
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
pir sultan'ım eydür kesmem ricamı
bulamazsın bencileyin tamamı
seversen ali'yi on iki imamı
ötme turnam ötme gönlüm hoş değil
sabahtan dergaha vardım
sabahtan dergaha vardım
dedem uzanmış yatıyor
izzet ile selam verdim
günbegün derdim artıyor
dedem kalkmış yatağından
gül ister hüsnün bağından
münkir münafık şerrinden
müminleri koruyor
mümin olan (yola) yarar
münafık dergahta n'arar
kem söz sahibine zarar
muhabbetten bal akıyor
muhabbet nedir muhammet
müminin arzusu cennet
yola giren cana minnet
bir has gül olmuş kokuyor
pir sultan'ım vardır nice
kabr evine o girince
hak divanına durunca
günahlarından korkuyor
gel benim sarı tanburam
gel benim sarı tanburam
sen ne için inilersin
içim oyuk derdim büyük
ben anınçin inilerim
koluma taktılar teli
söyletirler bin bir dili
oldum ayn-ı cem bülbülü
ben anınçin inilerim
koluma taktılar perde
uğrattılar bin bir derde
kim konar kim göçer burda
ben anınçin inilerim
göğsüme tahta döşerler
durmayıp beni okşarlar
vurdukça bağrım deşerler
ben anınçin inilerim
gel benim sarı tamburam
dizler üstünde yatıram
yine kırıldı hatıram
ben anınçin inilerim
sarı tanbur benim adım
arşa çıkıyor feryadım
pîr sultan'ımdır üstadım
ben anınçin inilerim
Geri: Pir Sultan şiirleri 291 adet
imam hüseyin
aşıkın başına gelmez hal olmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
sende bende deyü sual olunmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
erenler basmamış yerlere yüzü
iletüp çamura çiğnetme bizi
yarın yok deminde isteriz sizi
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
aşık olan aşık dardan ayrılmaz
taki naki seven aşık yorulmaz
talip bunalmazsa piri çağırmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
bu hal ile biz onlara katıldık
kemlik ettik dışarıya atıldık
bir münkirin tuzağına tutulduk
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
pir sultan'ın daim düşmektir işi
yol yol oldu akan çeşmimin yaşı
on iki imam'ın serçeşme başı
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
imam hüseyin
gündüz hayalimde gece düşümde
her derdime derman imam hüseyin
yılın on'ki ayın seherlerinde
her dertlere derman imam hüseyin
dividim var kalem tutmaz elimde
hakk'ın kelamın okurum dilimde
muhammed'in sancağının altında
mazlum mazlum duran imam hüseyin
aşk kitabın huda bana gönderdi
gökten cebrail de yere indirdi
yezitleri cehenneme gönderdi
iblis çıkmaz ordan imam hüseyin
hatice rehberi divanda bir yar
fatma ana ağlar hem saçın yolar
hak bir terazidir mizanın kurar
şehit donu giyen imam hüseyin
pir sultan ne güzel bulmuş yerini
ben pirime kurban verdim serimi
muaviye oğlu mülcem soyunu
sürelim dergahtan imam hüseyin
indi şah'a secd'eyledi
karşı karşı karlı dağlar
indi şah'a secd'eyledi
mülk iyesi ulu beyler
indi şah'a secd'eyledi
benim istediğim kendi
gerçekler ikrara kandı
muhammet mirac'a indi
indi şah'a secd'eyledi
benim istediğim asıl
canım kurban şah'a beşir
şehcivan'da hasan mansur
indi şah'a secd'eyledi
yer yüzünde biten otlar
cana kıyar koçyiğitler
ela gözlü arap atlar
indi şah'a secd'eyledi
pir sultan'ım oldu tamam
işte geldi sahip-zaman
dahi indi on'ki imam
indi şah'a secd'eyledi
allah allah desem kalksam
allah allah desem kalksam yürüsem
acap şu dağları aşamam m'ola
boz atlı hızır'ı yoldaş eylesem
varıp efendime koşamam m'ola
sevdiğim bağında güllerin gonca
usuldur boyların bellerin ince
adı güzel imamların önünce
kerbela'da şehit düşemem m'ola
sakın ey sevdiğim naşiden sakın
erenler şaşırmaz attığı okun
ırak yerler bize hem oldu yakın
ik'atlayıp bir de düşemem m'ola
ol güzel pirime verdiğim ikrar
kırcıdan borandan doludan saklar
gerçek aşık olan ikrarın bekler
ikrarın bendini çözemem m'ola
pir sultan abdal'ım er nefesinde
arzumanım kaldı şah çırasında
altmış ile yetmişin arasında
özümü irfana koşamam m'ola
o da yine ağaçtandır
ol benim sarı tanburam
senin aslın ağaçtandır
ağaç dersem gönüllenme
kırmızı gül ağaçtandır
ali fatma'nın yari
ali çekti zülfikar'ı
düldül atının eğeri
o da yine ağaçtandır
ali gitti hakk'a yetti
zülfikar'ı derya yuttu
sa'd-i vakkas bir ok attı
o da yine ağaçtandır
nurdandır kabe eşiği
cihanı tuttu ışığı
hasan hüseyin'in beşiği
o da yine ağaçtandır
yeter pir sultan'ım yeter
dertlilere derman katar
türlü türlü meyve biter
o da yine ağaçtandır
ikrar verdim bu ikrarı güderim
ikrar verdim bu ikrarı güderim
ikrarımdan dönmem yolun ucundan
eksikliğim bilip yoldan kalmadım
tarikim ararım dinin ucundan
gelin seyredelim bad-ı sabaha
yerle gök bend olmuş şemsinen maha
üç bölük turnam çıkmış seyrangaha
ayrılmam katardan telin ucundan
üstümüzde bir nur doğdu dolunmaz
her kula bir sevda vermiş bilinmez
ya ali bu dünya sensiz olunmaz
çok emek sarfettim la'lin ucundan
yaz gününün suyu bulanık akar
kişi sevdiğine böyle mi bakar
yaz bahar eyyamı bülbül yas çeker
harına dağlattım gülün ucundan
pir sultan abdal'ım muhammet ali
yardımcımız olsun ol hızır nebi
görmeyeli seni del'oldum deli
halini sormazam ilin ucundan
yürü bre kahpe felek
yürü bre kahpe felek
gafil gafil gelme bari
biz de doğduk ölmek için
yüzümüze gülme bari
gafil gelirsin yanıma
kıyarsın tatlı canıma
toprak atarsın sineme
sorucuyu salma bari
bildim feleksin cihandan
çıkmaz parmakların kandan
kurtuluş yok imiş senden
yiğitlikte gelme bari
sen bir feleksin sözün yok
yola gidersin izin yok
kimi görmeğe gözün yok
kimisini görme bari
pir sultan'ım der hanedir
bilirm kastın canedir
her işlerin tersinedir
bildiğinden kalma bari
yürü bre yalan dünya
yürü bre yalan dünya
yalan dünya değil misin
hasan ile hüseyin'i
alan dünya değil misin
ali bindi düldül ata
can dayanmaz bu firkata
bozkurt ile kıyamete
kalan dünya değil misin
tanrının aslanın alan
düldülü dağlara salan
yedi kere ıssız kalan
kalan dünya değil misin
bak şu kaşa bak şu göze
ciğer kebap oldu köze
muhammet'i bir top beze
saran dünya değil misin
pir sultan'ım ne yatarsın
kurmuş çarkını dönersin
ne konarsın ne göçersin
kalan dünya değil misin
gönül niçin ahvalımı bilmezsin
gönül niçin ahvalımı bilmezsin
bende ki yaralar da türlü türlüdür
öğüt versem öğüdüm dinlemezsin
bendeki yaralar türlü türlüdür
açma zülüflerin yellere karşı
bülbül figan eder güller karşı
gel ağlatma beni ellere karşı
bendeki yaralar türlü türlüdür
güzellerin zülfü destedir deste
güzellerin zülfü destedir deste
erenler har için oturmuş posta
bir zaman sağ gezer bir zaman hasta
hasta halin nedir der bulamadim.
pir sultan abdalım dağlar ben olsam
üstü mor sünbüllü bağlar ben olsam
alem çiçek olsa arı ben olsam
dost dilinden datlı bal bulamadım
eksik halim kusurum
hiç bilmedim sabahta sarı neden
gelüp şu iklime girüp anneden
şu kalbimin masum olduğu neden
bilemedim eksik halim kusurum
bahçede açılmış gülleri derem
çok badeler içtim gönül coşuram
değilim kazancı çiğler pişürem
bilemedim eksik halim kusurum
.. kalem salup gelenler
pirine arz edüp yolun sürenler
pişmiş her kaplardan kısmet alanlar
bilemedim eksik halim kusurum
pir sultan'ım niyet eden gitmeye
kim can ü gönülden hizmet etmeye
hak erenlerine gönül katmaya
bilemedim eksik halim kusurum
şah-ı merdan (kızıl deli)
şah-ı merdan ali kurdu bu yolu
hazret-i fatıma cihanın gülü
evvel seyyit ali aldı yürüdü
kırkların serdarıdır kızıl deli
tanrıdağ koruna çökmüş oturur
yıldızları ayağına getirir
bir avuç toprakla hudut geçirir
kırkların serdarıdır kızıl deli
pirim etini kendi defn eyledi
çaldı taşı pare pare eyledi
pirim ali bu kelamı söyledi
kırkların serdarıdır kızıl deli
gör pirim küffara n'etti n'eyledi
şehir horozuna dua eyledi
sarı kız'ı iki pare eyledi
kırkların serdarıdır kızıl deli
pir sultan'ım haydar sancak getirir
zemheride gonca güller bitirir
kalenin altını üstüne getirir
urum'u feth eden şah kızıl deli
şu dünyaya geldim geleli
ben de şu dünyaya geldim geleli
kalsın benim davam divana kalsın
yaradan allah'tır benim vekilim
kalsın benim davam divana kalsın
yorulan yorulsun ben yorulmazam
derviş makamından ben ayrılmazam
dünya kadısından ben sorulmazam
kalsın benim davam divana kalsın
ben de vekil ettim bari huda'mı
o da kulu gibi zulüm ede mi
orda söyletirler br bir adamı
kalsın benim davam divana kalsın
mümin müslim devşirir de cem olur
anda sınık yaralara em olur
kara taş erir de safi gem olur
kalsın benim davam divana kalsın
pir sultan abdal'ım dünya kovandır
gitti adil beyler kalan avamdır
muhammet divanı ulu divandır
kalsın benim davam divana kalsın
sabahtan uğradım bende şah'ıma
sabahtan uğradım ben de şah'ıma
dedim şah'ım gafletlerden uyana
eğildim lebine bir buse aldım
dedim uyan dedi var git o yana
inci sedef mercan döken kamildir
kamillere hizmet eden kamildir
kamil otur kamil söyle kamil dur
kamil denen cahil söze uyana
niçin melil melil baktın bize yar
ihsan eyle şirin söyle bize yar
ben teklif eyledim sen gel bize yar
sakın ikrarından dönme o yana
bak şu kamet şu gerdan ne şuhane
arz edeyim şu sultana şu hana
bizi bu aşkın oduna yakana
umarım ki bizden beter o yana
pir sultan abdal'ım gönlüm harabat
aşık isen bir gül için hare bat
menzil almaz bu meydanda harab at
çevir başın dizginini o yana
seher vakti kalkan kervan
seher vakti kalkan kervan
inileyip zari
aşıkın başına gelmez hal olmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
sende bende deyü sual olunmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
erenler basmamış yerlere yüzü
iletüp çamura çiğnetme bizi
yarın yok deminde isteriz sizi
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
aşık olan aşık dardan ayrılmaz
taki naki seven aşık yorulmaz
talip bunalmazsa piri çağırmaz
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
bu hal ile biz onlara katıldık
kemlik ettik dışarıya atıldık
bir münkirin tuzağına tutulduk
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
pir sultan'ın daim düşmektir işi
yol yol oldu akan çeşmimin yaşı
on iki imam'ın serçeşme başı
ulaş yetiş pirim imam hüseyin
imam hüseyin
gündüz hayalimde gece düşümde
her derdime derman imam hüseyin
yılın on'ki ayın seherlerinde
her dertlere derman imam hüseyin
dividim var kalem tutmaz elimde
hakk'ın kelamın okurum dilimde
muhammed'in sancağının altında
mazlum mazlum duran imam hüseyin
aşk kitabın huda bana gönderdi
gökten cebrail de yere indirdi
yezitleri cehenneme gönderdi
iblis çıkmaz ordan imam hüseyin
hatice rehberi divanda bir yar
fatma ana ağlar hem saçın yolar
hak bir terazidir mizanın kurar
şehit donu giyen imam hüseyin
pir sultan ne güzel bulmuş yerini
ben pirime kurban verdim serimi
muaviye oğlu mülcem soyunu
sürelim dergahtan imam hüseyin
indi şah'a secd'eyledi
karşı karşı karlı dağlar
indi şah'a secd'eyledi
mülk iyesi ulu beyler
indi şah'a secd'eyledi
benim istediğim kendi
gerçekler ikrara kandı
muhammet mirac'a indi
indi şah'a secd'eyledi
benim istediğim asıl
canım kurban şah'a beşir
şehcivan'da hasan mansur
indi şah'a secd'eyledi
yer yüzünde biten otlar
cana kıyar koçyiğitler
ela gözlü arap atlar
indi şah'a secd'eyledi
pir sultan'ım oldu tamam
işte geldi sahip-zaman
dahi indi on'ki imam
indi şah'a secd'eyledi
allah allah desem kalksam
allah allah desem kalksam yürüsem
acap şu dağları aşamam m'ola
boz atlı hızır'ı yoldaş eylesem
varıp efendime koşamam m'ola
sevdiğim bağında güllerin gonca
usuldur boyların bellerin ince
adı güzel imamların önünce
kerbela'da şehit düşemem m'ola
sakın ey sevdiğim naşiden sakın
erenler şaşırmaz attığı okun
ırak yerler bize hem oldu yakın
ik'atlayıp bir de düşemem m'ola
ol güzel pirime verdiğim ikrar
kırcıdan borandan doludan saklar
gerçek aşık olan ikrarın bekler
ikrarın bendini çözemem m'ola
pir sultan abdal'ım er nefesinde
arzumanım kaldı şah çırasında
altmış ile yetmişin arasında
özümü irfana koşamam m'ola
o da yine ağaçtandır
ol benim sarı tanburam
senin aslın ağaçtandır
ağaç dersem gönüllenme
kırmızı gül ağaçtandır
ali fatma'nın yari
ali çekti zülfikar'ı
düldül atının eğeri
o da yine ağaçtandır
ali gitti hakk'a yetti
zülfikar'ı derya yuttu
sa'd-i vakkas bir ok attı
o da yine ağaçtandır
nurdandır kabe eşiği
cihanı tuttu ışığı
hasan hüseyin'in beşiği
o da yine ağaçtandır
yeter pir sultan'ım yeter
dertlilere derman katar
türlü türlü meyve biter
o da yine ağaçtandır
ikrar verdim bu ikrarı güderim
ikrar verdim bu ikrarı güderim
ikrarımdan dönmem yolun ucundan
eksikliğim bilip yoldan kalmadım
tarikim ararım dinin ucundan
gelin seyredelim bad-ı sabaha
yerle gök bend olmuş şemsinen maha
üç bölük turnam çıkmış seyrangaha
ayrılmam katardan telin ucundan
üstümüzde bir nur doğdu dolunmaz
her kula bir sevda vermiş bilinmez
ya ali bu dünya sensiz olunmaz
çok emek sarfettim la'lin ucundan
yaz gününün suyu bulanık akar
kişi sevdiğine böyle mi bakar
yaz bahar eyyamı bülbül yas çeker
harına dağlattım gülün ucundan
pir sultan abdal'ım muhammet ali
yardımcımız olsun ol hızır nebi
görmeyeli seni del'oldum deli
halini sormazam ilin ucundan
yürü bre kahpe felek
yürü bre kahpe felek
gafil gafil gelme bari
biz de doğduk ölmek için
yüzümüze gülme bari
gafil gelirsin yanıma
kıyarsın tatlı canıma
toprak atarsın sineme
sorucuyu salma bari
bildim feleksin cihandan
çıkmaz parmakların kandan
kurtuluş yok imiş senden
yiğitlikte gelme bari
sen bir feleksin sözün yok
yola gidersin izin yok
kimi görmeğe gözün yok
kimisini görme bari
pir sultan'ım der hanedir
bilirm kastın canedir
her işlerin tersinedir
bildiğinden kalma bari
yürü bre yalan dünya
yürü bre yalan dünya
yalan dünya değil misin
hasan ile hüseyin'i
alan dünya değil misin
ali bindi düldül ata
can dayanmaz bu firkata
bozkurt ile kıyamete
kalan dünya değil misin
tanrının aslanın alan
düldülü dağlara salan
yedi kere ıssız kalan
kalan dünya değil misin
bak şu kaşa bak şu göze
ciğer kebap oldu köze
muhammet'i bir top beze
saran dünya değil misin
pir sultan'ım ne yatarsın
kurmuş çarkını dönersin
ne konarsın ne göçersin
kalan dünya değil misin
gönül niçin ahvalımı bilmezsin
gönül niçin ahvalımı bilmezsin
bende ki yaralar da türlü türlüdür
öğüt versem öğüdüm dinlemezsin
bendeki yaralar türlü türlüdür
açma zülüflerin yellere karşı
bülbül figan eder güller karşı
gel ağlatma beni ellere karşı
bendeki yaralar türlü türlüdür
güzellerin zülfü destedir deste
güzellerin zülfü destedir deste
erenler har için oturmuş posta
bir zaman sağ gezer bir zaman hasta
hasta halin nedir der bulamadim.
pir sultan abdalım dağlar ben olsam
üstü mor sünbüllü bağlar ben olsam
alem çiçek olsa arı ben olsam
dost dilinden datlı bal bulamadım
eksik halim kusurum
hiç bilmedim sabahta sarı neden
gelüp şu iklime girüp anneden
şu kalbimin masum olduğu neden
bilemedim eksik halim kusurum
bahçede açılmış gülleri derem
çok badeler içtim gönül coşuram
değilim kazancı çiğler pişürem
bilemedim eksik halim kusurum
.. kalem salup gelenler
pirine arz edüp yolun sürenler
pişmiş her kaplardan kısmet alanlar
bilemedim eksik halim kusurum
pir sultan'ım niyet eden gitmeye
kim can ü gönülden hizmet etmeye
hak erenlerine gönül katmaya
bilemedim eksik halim kusurum
şah-ı merdan (kızıl deli)
şah-ı merdan ali kurdu bu yolu
hazret-i fatıma cihanın gülü
evvel seyyit ali aldı yürüdü
kırkların serdarıdır kızıl deli
tanrıdağ koruna çökmüş oturur
yıldızları ayağına getirir
bir avuç toprakla hudut geçirir
kırkların serdarıdır kızıl deli
pirim etini kendi defn eyledi
çaldı taşı pare pare eyledi
pirim ali bu kelamı söyledi
kırkların serdarıdır kızıl deli
gör pirim küffara n'etti n'eyledi
şehir horozuna dua eyledi
sarı kız'ı iki pare eyledi
kırkların serdarıdır kızıl deli
pir sultan'ım haydar sancak getirir
zemheride gonca güller bitirir
kalenin altını üstüne getirir
urum'u feth eden şah kızıl deli
şu dünyaya geldim geleli
ben de şu dünyaya geldim geleli
kalsın benim davam divana kalsın
yaradan allah'tır benim vekilim
kalsın benim davam divana kalsın
yorulan yorulsun ben yorulmazam
derviş makamından ben ayrılmazam
dünya kadısından ben sorulmazam
kalsın benim davam divana kalsın
ben de vekil ettim bari huda'mı
o da kulu gibi zulüm ede mi
orda söyletirler br bir adamı
kalsın benim davam divana kalsın
mümin müslim devşirir de cem olur
anda sınık yaralara em olur
kara taş erir de safi gem olur
kalsın benim davam divana kalsın
pir sultan abdal'ım dünya kovandır
gitti adil beyler kalan avamdır
muhammet divanı ulu divandır
kalsın benim davam divana kalsın
sabahtan uğradım bende şah'ıma
sabahtan uğradım ben de şah'ıma
dedim şah'ım gafletlerden uyana
eğildim lebine bir buse aldım
dedim uyan dedi var git o yana
inci sedef mercan döken kamildir
kamillere hizmet eden kamildir
kamil otur kamil söyle kamil dur
kamil denen cahil söze uyana
niçin melil melil baktın bize yar
ihsan eyle şirin söyle bize yar
ben teklif eyledim sen gel bize yar
sakın ikrarından dönme o yana
bak şu kamet şu gerdan ne şuhane
arz edeyim şu sultana şu hana
bizi bu aşkın oduna yakana
umarım ki bizden beter o yana
pir sultan abdal'ım gönlüm harabat
aşık isen bir gül için hare bat
menzil almaz bu meydanda harab at
çevir başın dizginini o yana
seher vakti kalkan kervan
seher vakti kalkan kervan
inileyip zari
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz